KİTAP okuyarak, yayınları iyi takip ederek Batı ülkelerindeki politik değişimleri kısa sürede yakalamak, gerektiğinde de bunlara karşı tedbirler oluşturmak mümkündür.
Örneğin geride bırakmaya hazırlandığımız yıl içinde ‘‘Three Apples Fell From Heaven’’ adlı bir kitap yayınlandı. Bu New York Times'ta övgüler aldı ve son olarak da gazetenin her aralıkta yayınlanan yılın en iyi kitapları listesine de alındı.
Yazarı Micheline Aharonian Marcom.
Roman, bizim ‘‘sözde’’ Ermeni meselemizle ilgili. Roman gerçekliği içinde anlatılıyor gayet tabii ki olaylar.
Kitabın bir yerinde Amerikan konsolosu, acaba bu tür büyük dramlar, ‘‘acımasızlıklar’’ neden dünya tarafından umursamazlıkla karşılanıyor diye soruyor.
Kitabın amacı da okuyucuya ve dünyaya bunu sordurmak gayet tabii ki.
Eğer bu kitabın aldığı tepkileri iyi ‘‘okuyabilseydik’’ sorunun gündeme güçlü bir şekilde getirileceğini de belki tahmin edip, tedbirler alırdık, kim bilir.
***
Atom Egonyan'ın filmi 2002'de gösterime sokulacak büyük ihtimalle.
‘‘Ararat’’ da aynı meseleyle ilgili.
Keşke çarpıtsa olayları ve keşke tek taraflı olarak biz Türklere yüklense. Kötü, barbar insanlar olarak sunsa bizi.
Öyle yaparsa eğer iş kolay. Bu tür saldırıları bertaraf etmek dünyanın en kolay işidir ve film ne kadar ustaca yapılırsa yapılsın, ne kadar hislere hitap etmekte başarılı olursa olsun fark etmez.
Sonuçta gözü kara bir Türk düşmanlığı yapılırsa işi rahat hallederiz.
Ancak korkarım ki bunu yapmayacak Atom Egonyan. Gri noktalarda gezecek, siyah beyaz ayrımları keskin yapmayacak ve üstelik de filmde sadece tarihsel gerçeklere dayanacak, onları tahrif etmeyecek.
Alabildiğim bilgiye göre senaryoda ‘‘film içinde film’’ yöntemi uygulayacakmış.
Yani tarihteki Ermeni meselesi ile ilgili bir film yapmaya soyunan bir yönetmen var filmde.
Bu rolü de Charles Aznavour'a vermişler.
Ana film bugünde geçiyor, bir film setinde, Ermeni meselesiyle ilgili filmin çekildiği sette yaşananlar ele alınıyor.
Gayet tabii ki Türk karakterler de var film setinde. Filmin çekimine başlanıyor, tarihi film çekilirken bu kez hem Ermeni hem de Türk aktörler, kendi yaşamlarını, bireysel tarihlerini sorgulamaya başlıyorlar.
Atom Egonyan'ın filmlerini biliyorum. Eğer bu denilenler doğruysa, filmi böyle çekerse o zaman işimiz çok daha zor demektir.
Esip üfürmekle, Türk'ün Türk'e propagandasıyla geçirilecek bir iş değil bu, çok daha entelektüel bir hodri meydan çekilecek bize ve bize de cevap hakkı doğacak tabii ama bu hakkı kullanabileceğimiz de çok şüpheli.
***
14-15 Ocak tarihleri arasında Başbakan Ecevit, ABD Başkanı Bush ile görüşmek için Washington'a gidiyor.
Şöyle bir ufuk turu yaptım Washington'da. Bir dizi eski kaynakla telefon görüşmesinden sonra son derece enteresan bir şeyi keşfettim.
Türkiye ile son derece ilgili, Kuzey Irak ve Kürt meselelerini çok iyi bilen, şahin olan, Saddam'ın devrilmesinden yana eski kaynakların hemen hepsi aktif durumdalar.
Yeni yönetimin şahinleri bunlarla ortak çalışıyor.
Bunların hepsi Türkiye'yi iyi bilir, hemen hepsi de Richard Perle'den ‘‘olur’’ almışlardır.
Dört gözle bekleniyor Başbakan Ecevit bunlar ve bunların dosyalarını sundukları Bush tarafından.
Bush bizimkine Irak vurulacak diyecek ve fazla da itiraz istemeyecek.
Bizimkinin ziyaretinden iki gün önce Simitis de gidiyor Bush ile görüşmek için.
Bakın görün Kıbrıs meselesi de 16 Ocak tarihi itibarıyla bitmiş olacak.
***
Bütün bunlar olurken bizim Ecevit dün kalkıp ‘‘Irak politikamız ABD ziyaretim sonrasında belirlenecek’’ diyebiliyor. Gerçek böyle olsa bile söylemez insan, artık bunu da mı düşünemiyor ki Ecevit.
Kendi utanmıyorsa bile biz vatandaşlarını biraz düşünüp böyle konuşmamalıydı.
Çünkü biz utanıyoruz memleketimizin düştüğü durumdan. Kendimize acıyoruz, memleket için ise utanıyoruz.
Fakirleştirilmiş, politikasızlaştırılmış, medeni ülkeler düzeyinde eşit oyuncu olamayan, hep yönlendirilen, hep fakirleşen bu ülkeyi yönetmek iddiasında olanlar artık rol bile yapamıyorlar, çaresizliklerini itiraf ediyorlar.
Yazık ya, vallahi çok yazık bu memleketin haline.
Belimizi büktüler dış dünyaya karşı, yuh size, yuh!