Serdar Turgut: Gerçekleri unutmadan polemik yapalım

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

BEN polemik yapmayı severim. Fikir tartışmalarında karşımdaki polemik dozunu artırdığı takdirde bu beni üzmez.

Bilakis bu bana kendi yazı yeteneklerimi deneme fırsatını verdiği için keyiflenirim.

Ancak polemik her zaman istenilen sonucu da vermiyor.

Tartışmaya katılan insanlar iyi niyetini çok da bildiğim, fikirlerine saygı duyduğum insalar da olsalar, bazı gerçekleri unuttukları takdirde, başlattıkları polemik de amacını aşıyor bence.

Bir örnek vereyim. Hasan Cemal 25 Temmuz'da Milliyet'te yazdığı ‘Öteki Türkiye’ye Büyük Fenalık' başlıklı yazısında, Turgut Özal'ın vaktiyle kendisine söylemiş olduğu bazı sözlerden yola çıkarak öncelikle enflasyonun düşürülmesi, popülist politikalara son verilmesi ve ekonominin insanlar karşısında bir canavar olmaktan çıkarılması gerektiğini söylüyor.

Aynı tavrı genel yayın yönetmenimiz Ertuğrul Özkök ve Sabah'tan Necati Doğru da gösterdiler.

Onlar da yazdıkları yazılarla, şu anda en önemli meselemizin enflasyonu aşağıya çekmek olduğunu, bu amaca ulaşmaktan taviz verilmemesini ve popülist sloganlarla başka tartışmalar çıkarılmasının yanlış olacağını söylediler.

Özetle benim gündeme getirdiğim Türkiye'de ikili toplum yapısı, toplumun büyük kesiminin fakirleşmekte olduğu ve acilen tedbir alınmazsa uçurumdan aşağıya tam düşüleceği uyarılarının zamansız olduğu kanısında bu arkadaşlarım.

* * *

Ancak burada bir mesele var. Ben enflasyon konusunda aynen onlar gibi düşünüyorum.

Bakın 12 Haziran 2000 tarihinde Hürriyet'te çıkan yazıma nasıl başlamışım:

‘‘Cüneyt Ülsever'in Kanal 7'deki programında Osman Ulagay ve ben son derece güzel, yararlı olduğuna inandığım bir görüş alışverişi yaptık.

Orada Osman Ulagay'ın yapmış olduğu ve benim de yüzde 100 katıldığım iki tespit oldu:

1- Bu hükümet yıllardır üzerine gidilemeyen enflasyon meselesinin üzerine böyle gittiği için cesurdur ve takdir edilmelidir.

2- Enflasyon düşürülecek kısa süre içinde, ancak işte o anda bizim bugün tartıştığımız konu gündeme gelecek ve bu tartışma yaygınlaşmadığı takdirde de Türkiye yine hazırlıksız yakalanarak, kaybedecek.’’

Evet aynen böyle demişim.

Benim enflasyonun düşürülmesi sürecine ne kadar önem verdiğim unutulursa sanki yaptığım eleştiriler bugün uygulanan politikaları dinamitlemek amacını güdüyormuş gibi bir izlenim doğabilir.

Örneğin Ertuğrul Özkök ve Hasan Cemal benim gündeme getirmeye çalıştığım konuların asıl kötülüğünün, benim savunduğumu sandığım sınıflar üzerine olacağını düşünüyorlar.

* * *

Dediğim gibi benim tavrım onların düşündüğü gibi hiç olmadı aslında.

Bu ülkede enflasyon mekanizması yıllar boyunca orta ve dar gelirli insanlardan, emeğiyle çalışan sınıflardan sermaye ve rant kesimine kaynak aktarmak için bilinçli bir şekilde kullanıldı.

Hükümete cesur diyorum çünkü enflasyonun düşürülmesinden sonunda zararlı çıkacak kesim bu sermayedarlar ve rantiyelerdir.

Gerçi bugün enflasyonun düşürülme programının yükü bir sınıfsal tercih yapılarak tamamen dar gelirlilerin, fakirlerin omzuna yüklenmiştir.

Ancak sonuçta enflasyon düştüğü anda en fazla rahat nefes alacak olan kesimler de bunlardır. Bu bir bilimsel gerçektir.

* * *

Acaba yanlış anlaşılmama yol açacak bir yazı yazdım mı diye bu konuda yazmış olduğum bütün yazıları tekrar okudum.

Bu konuda dört ayda 25 yazı yazmışım. (Bu arada yazılarımın artık tamamen bu konudan oluştuğunu düşünenlere de bu rakamı hatırlatmak isterim.)

Hepsinde enflasyon mücadelesi desteklenmiş. Sadece enflasyonu düşürme programında hükümetin yapmış olduğu siyasi tercihi ağır dille eleştirmişim, bu süreçte sermaye sınıfının da üzerine düşen yükü omuzlamaya zorlanmamasını, büyük ama tarihsel olarak anlaması zor olmayan bir yanlış olarak gördüğümü açıklamışım.

Peki bütün buna rağmen acaba neden tartışmalarda bir kavram kargaşası yaşanmakta?

Bu konuyu da yarın açmak zorundayım.

Yazarın Tüm Yazıları