Fazla ahlak zararlıdır

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

Çeşitli ülke ve halklar aleyhindeki çalışmalarım sürüyor. Yaşamımı adamış olduğum bu kavgada bugün sıra Amerika Birleşik Devletleri'ne geldi. Çünkü ABD zaman zaman benim bile kafamı attırıyor.

New York Belediyesi Calvin Kline'nin erkek iç çamaşırı pano reklamını yasaklamış.

Manhattan'da Times Square'in tam göbeğinde durmakta olan ilan halkın ahlakına aykırı olduğu için indirtilmiş.

Bu olayı entelektüel bir dehşet içinde okudum.

20 yıl önce o panonun bulunduğu sokakta kadınlar üzerlerinde sadece don varken dolaşırlar, birbirleriyle yoğun sohbete dalarlar ve hatta etrafta müzik varsa dans bile ederlerdi.

Onları görenler de bu kadar fazla muhafazakár bir kıyafetle dışarda dolaşmalarını kınarlardı.

1970'li yıllar bir harikaydı.

Ne yazık ki Amerikalılar ve özellikle New Yorklular 1980 yılından itibaren tekrar aşırı ahlaklı olmayı tercih etmeye başladılar.

Ve o sokakları bugünkü muşmula haline dönüştürdüler.

Artık o sokaklar taşradan gelmiş olan Amerikalı turistlerin işgali altında.

Eski güzel dönemde bu tipler Times Square'e giremezlerdi. Girseler bile çıkamazlar, haydi çıktılar diyelim muhakkak ama muhakkak fiziksel veya manevi bir şeylerini kaybetmiş olarak çıkarlardı.

Bugün onlar Times Square'i işgal edebiliyor, çünkü şehir ve Amerika'nın geneli Calvin Kline reklamının ahlak bozucu olabileceğini düşünen zihniyet ile yönetiliyor.

* * *

Bu taşralılar New York'a otobüslerle gelirler.

Bu otobüsler hemen her defasında onların akrabaları ve kasabadaki diğer yakın arkadaşları ile doludur.

Yolda absürd şarkılar söylerler, fıstık yerler ve bira içerler.

‘EEEEEEyyyyyOOOOOOO’ diye bağırırlar her on dakikada bir.

Sonra toplu halde genelde hiçbir önemi olmayan kendi kasaba takımlarına adanmış olan kahramanlık şarkılarını da söylerler.

Çoğu kiloludur ve çocukları da durmadan insanı çileden çıkartan sorular yöneltirler etrafa.

Üstelik işin daha da kötüsü bu çocukların da kendilerine özgü şarkıları vardır ve ne yazık ki onlar da bunları söylerler.

Hem de bağırarak söylerler.

* * *

Otobüs New York durağına yaklaştığında içersi ter, bira, ucuz parfüm, fıstık, altına kaçırmış çocuk ve puro kokusundan oluşan bir karışımın aromalarını taşır.

Bunlar hep birlikte yürüyerek otellerine giderler ve daha sonra da şehri keşfetmek için yine hep birlikte sokağa çıkarlar.

İlk gittikleri yer de kendi yaşadıkları yerde tıpatıp aynısı bulunan Hard Rock Cafe benzeri bir acubedir.

Taşralılar temelde iki dolardan fazla olmaması gereken hamburgeri 9 dolardan satan bu tür yerleri pek beğenirler. Çünkü hamburgerin yanında o kadar fazla garnütür gelir ki bu grotesk mideler ancak bunları tıkınarak doyar.

Bunların beyni tıkınma bitmeden başka hiçbir şeye çalışmaz.

Aman yanlış anlamayın, tıkınma bitince de, nasıl söylesem yani birer deha kesilmezler doğal olarak.

Beyinleri maksimum düzeyde çalıştığında bile alabildikleri tek karar, yine kendi yaşadıkları yerde tıpatıp aynısı bulunan Disney dükkánına alışveriş yapmaya gitmektir.

Karnı doymuş olan taşralıları Disney dükkánında bağırıp çağırarak, sevinerek alışveriş yaparken seyretmek kolayca etkisinden kurtulunamayacak bir darbe vurur insan beynine.

Bu dükkánın kendi kasabalarındaki dükkándan tek farkı fiyatların yaklaşık beş misli fazla olmasıdır ancak bunlar öyle karmaşık matematik problemleri yapmayı beceremedikleri için farkı algılamazlar.

* * *

Amerika ve New York ne yazık ki bu çoğunluğun zihniyetine yenik düşüyor.

Sado-mazo barlar bile bunların kültürünü benimsemeye başladı.

New York'ta bir lokanta açıldı, bu tipler öğleyin hamburgerlerini yiyip, geğire geğire kolalarını ziftlenirlerken aynı zamanda da kadın tarafından kırbaçlanan bir adamı izleyebiliyorlar.

O güzel alt kültürün böyle ayağa düşürülmesi mide bulandırıcı yemin ediyorum.

* * *

Bunlar ‘The Blob’ adlı filmdeki şekilsiz amip canavar gibi her yere bulaşıyorlar.

Avrupa'da ve Amerika'da ‘Teletubbies’ diye bir çocuk programı var.

Gerçi programın yapımcıları bunun 0 ile 3 yaş arasına yönelik olduğunu söylüyorlar ama ben bu programa bayıldım. (Lütfen bu aşamada banal espriler yapmayın, hiç yakışmıyor size.)

Teletubbiler Po, Tinky Winky, Laa-Laa ve Dipsy adında dört oyuncak bebekten oluşuyor.

Bunlar konuşma yerine tuhaf sesler çıkarıyorlar, ‘mimimimi’ diyerek evde dolaşıyorlar ve sık sık da düşüyorlar.

Ama komikler. Şu anda masamın önünde Rana'nın hediyesi olan Po bana bakıyor ve de çok şirin.

Şimdi gelelim olaya.

Bunlardan Laa-Laa olanı mor kıyafetler giyiyor, tuhaf şapkaları kafasına geçiriyor, elinde kötü renkli çantalar taşıyor. (Bu arada Laa-Laa'nın bu özellikleriyle İngiltere Kraliçesi'ne olağanüstü benzediğini de söylemeden geçmem mümkün değil, kusura bakmayın.)

İşte bu nedenlerden dolayı yukarda anlattığım tiplerin destek verdiği Amerika dinci çevreleri Laa-Laa'nın homoseksüel olduğunu ve çocuklara kötü örnek olacağını söyleyerek kampanya başlatmışlar.

Dünyayı bu aşağılık insanların hegemonyasından kurtarmamız gerekiyor.

Gerekirse ahlaksız olacağız, çünkü bunların ahlak dediği şeyle ben tuvalet sonrasında temizlik bile yapmam.

Yazarın Tüm Yazıları