Eski bir filmi izlerken

GEÇEN gece sabaha karşı uykum kaçtı.

Yatakta sonuç alamadan debelenmekten bıktım, kalkıp televizyonun başına kuruldum.

İlk açtığım kanalda Abbott ve Castello ikilisinin bir filmi vardı.

Bu filmde benim belki de onlarca kez seyrettiğim ve her seyredişimde de çok güldüğüm bir sahne yer alıyordu.

Abbott bazı kasabadaki kızların gözüne girmek, beğenilmek için sert bir aslan terbiyecisi olduğunu göstermeye çalışıyor.

Arkadaşı Castello ile bir plan yapıyorlar.

Castello aslan kostümü giyiyor, ormanda dolaşmaya başlıyor.

Plana göre Abbott bunu canlı yakalayacak, kafese koyacak ve kızlar da bu cesur davranışı yüzünden onu çok sevecekler.

Castello aslan kostümünü giyip ormana dalar, ancak tam da bu anda gerçek bir aslan kasabadaki sirkten kaçar.

Ve tabii Abbott bu aslanla karşılaşır, ama onun gerçek olduğunu algılamaz.

Aslan gayet sakin bir şekilde kafese girer, Abbott büyük havalarla onun ardından kafese dalar, kapıyı kilitler, hatta olağanüstü cesur olduğunu göstermek içim kafes kapısına ilave kilitler asar, büyük bir edayla kilitleri de ağaçların arasına fırlatır.

Gider aslanın önüne oturur, kendisini izlemekte olan kızların gözüne daha da girmek için aslanla şakalaşmaya başlar.

Bu arada aslan da yavaştan sinirlenmeye başlamıştır.

Kükremeye, Abbott'a pençeler atmaya başlar.

Abbott bunu arkadaşının kendisiyle şakalaşması olarak algıladığı için çok sakindir.

İşte o anda orman içinde boşu boşuna aslan kostümü giymiş halde dolaşmaktan sıkılmış olan Castello kafesin yanına gelir.

Kolunun altında da aslan kostümünün kafa bölümünü taşımaktadır.

Abbott arkadaşını kafesin dışında görünce ilk anda olayı kavrayamaz.

Ona ‘‘Sen orada ne arıyorsun’’ der. Sonra konuşması biraz abuklaşır, ‘‘Sen orada olamazsın ki, sen burada arkamdasın’’ der.

Sonra katıla katıla gülmeye başlar.

Gülmesi orta yerde katıla katıla ağlamaya dönüşür.

Sonra bir anda susar ve oturduğu yerde koşma hareketleri yapmaya başlar, ama sadece kolları hareket etmektedir; çünkü korkudan geçici felç olmuştur.

*

Son derece basit bir formüle dayanıyordu bu komedi rutini, ama kahkahayla da güldürüyordu insanı.

Onu seyrederken gecenin bir vaktinde, bu tür eski filmlerin Türkiye'de televizyonlarda neden sıkça gösterilmediğini düşündüm.

Örneğin, bir Jerry Lewis'in eski komedi filmleri neredeyse gizemli bir şekilde ortadan yok olmuş durumda.

Bunlar veya bir Laurel-Hardy klasiği ‘‘prime-time’’da gösterilse, eminim ki izleyicisi büyük olur bunların.

Genç kuşaklar bu komedi devlerini tanımıyorlar, onlar neredeyse hepsi de birbirine benzer olan dizilerdeki basit esprileri komedi sanarak yaşıyorlar.

Benim istediğim türde filmlere talep yok deniliyorsa da buna inanmak zor; çünkü bu talebin oluşması için bir çaba gösterilmedi ki, deneme yapılmadı ki.

Veri olanı kabul etmiş yaşıyoruz, veri olanı değiştirmek için bir çabamız yok, evet biliyoruz televizyon dünyasında riskler büyük ama bazen risk alındığında getiri de büyük olabilir.

İşin özeti, ben o eski komedi filmlerini çok özledim ve bunları gece yarısından sonra göstermenin de büyük israf olduğuna inanıyorum.
Yazarın Tüm Yazıları