Serdar Turgut: Diyet reçeteleri

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

19'uncu yüzyılın ortalarında doğup, sonuna doğru 44 yaşına gelseydim çok daha mutlu olacağım kesindi.

Çünkü o zamanlar şişmanlık çirkin bir şey olarak algılanmıyordu. Hatta şişman erkek muteberdi, kadının ise zayıfı horlanırdı.

Diane Ackerman'ın ‘‘A Natural History of Love’’ adlı kitabının kapağında bir bayanın portresi var. Sir Frank Dicksee'nin çizdiği bu resmin adı ‘‘Leila’’.

Leyla bizde balıketi diye tanımlanan kadınlardan. Şimdiki kapak kızları onu görseler, en az 40 kilo filan vermesi gerekir diye düşünürler. Eskiden onlar güzeldi. Erkeğin göbeği statü sembolü sayılırdı ve güzel kadınlar da onlara koşarlardı hep.

Eminim Leyla'nın sevgilisi de hem kısa boylu, hem de şişman bir adamdı.

Şaşılık özelliği de var mıydı bunu bilemem ama, tabii bu çok daha farklı bambaşka bir yazı konusu olabilecek kadar derin bir konu.

***

Tabii durum böyle olunca o yıllarda zayıflama diye bir bela da insanoğlunun başında yoktu.

Kimse diyet yapmadığı için genelde mutlu bir hava vardı dünya üstünde.

Sonra ne olduysa oldu, moda dergileri çıktı ortaya.

Bu dergilerde benim sadece tek bir kolum genişliğinde toplam eni, boyları da benim iki misli olan kadın ve erkekler poz verdi.

Ve tüm insanlık aniden sanki çok matah şeylermişçesine bunlar gibi görünmek için çareler aramaya başladılar.

1950'lerin sonunda başladı bu çılgınlık ve bugün gelinen noktada insanoğlu iyice delirmiş durumda.

***

Nereye bakarsanız -ki buna bizim faks makinesi de dahil, çünkü diğer orta yaşlı arkadaşlarım bana sürekli yeni reçeteler fakslıyorlar- yeni bir diyet önerisi çıkıyor karşınıza.

Bunlardan bir bölümü son derece radikal öneriler içeriyor.

Örneğin, sadece salata ve yeşillik yiyerek zayıflanacağını iddia eden diyet var.

Bunu daha önce de yazdım, anladığım kadarıyla bir daha tekrarlamam gerekiyor.

Sadece ot yenilerek zayıflanabilseydi eğer, dünyadaki bütün inekler ipincecik olurlardı.

İnekler katiyen zayıf olmadıklarına göre bu diyet bence tamamen lüzumsuz bir öneriyle çıkıyor insanların karşısına.

***

Yenilikleri saymakla bitmez.

Örneğin, bir diyet formülünde üç gün sadece ekmek ve tereyağı yiyorsunuz.

Bu şişmanlamayı en radikal biçimde durduran diyetlerden bir tanesi, çünkü bunu uygulayan kişi ikinci günün sonunda damar tıkanması sonucunda ölüyor ve şişmanlama da ister istemez duruyor her halükárda.

Bir başka diyette ise her şeyin yenilebileceği iddia ediliyor, ama tek yapılacak şeyin bazı yemekleri diğerleriyle katiyen bir arada yememek olduğu bildiriliyor.

Bu en sadistçe yazılmış olan reçetelerden bir tanesi; çünkü ilk önce her şeyi yiyebileceğinizi duyarak seviniyorsunuz.

Daha sonra da ikinci aşamada sadece bir arada yenildiğinde güzel olabilen, birbirinden ayrıldığında ise ineklerin bile yemeyeceği lezzete sahip olan yemekler gelmeye başlıyor masaya.

Ben makarnayı üzerine kıymalı sos koymadan katiyen yemem. İstersem 1200 kilo olayım, yine de bunu yapmam.

Bilmem anlatabiliyor muyum meseleyi?

***

Her diyetin yasakladığı ortak konu içki.

Tabii bunu da alıştıra alıştıra söylüyorlar insana. ‘‘İçeceksiniz tabii canım, tamamen kesmek diye bir şey yok içkiyi’’ diyorlar.

Tam suratınıza MAD magazinin maskotu olan Alfred E. Neumann'ınki gibi bir gülücük yayılırken ‘‘Günde yarım kadeh şarap içebilirsiniz tabii’’ diyorlar.

Ben yarım kadehi, daha şarabı içmeye başlamadan önce, onu tadıp içilebilir olup olmadığını anlamaya çalışırken içer bitiririm.

Hayatta hiçbir içkiyi -ki bu ister 13 derece, ister de 80 derece olsun- tek kadehte kalarak içmem.

Hayatta tek kadeh şarapla tatmin olan insanları dövmek isterim.

Hiç içki içmeyen insanlarla ise -sağlık sorunları yoksa- katiyen görüşmem.

Dahası, içkinin insan sağlığına zararlı olduğunu zanneden tıp áleminin tamamen yanlış olduğu yolunda kesin kanıt da var elimizde bugün. Bana inanmayanlar Ankara'ya gidip Hamit Turgut'u izleyebilirler.

***

Bütün bu reçetelerin büyük bölümü Amerikan kaynaklı.

O ülkede insanların zayıflama ve sıhhat konusunda kafayı ne kadar yemiş olduklarını, yanlış hatırlamıyorsam 1980'li yılların sonunda anladım.

Haydi diyelim ki diyet kola çıkardılar, bu hayırlı bir olay.

Ama be yahu şekersiz, sadece bir kalorili ve dahası kafeinsiz kola ne işe yarıyor ki Allah aşkına?

Yani bunu içmek için tek bir nedeni bile olamaz insanın.

Bunu içeceğime giderim herhangi bir benzin istasyonuna, boruyu dayarım ağzıma, mideme hava basarım çok daha zevkli olur.

***

Bu yazıyı dün gazetelerde yer alan acıklı bir haberle bitirmek istiyorum.

Amerikan bilim adamları, beyaz et ile kırmızı et arasında kolesterol etkisi açısından hiçbir fark olmadığını ilan etmişler.

Peki kardeşim ama, benim son beş yılda çektiklerimin hesabını kim verecek? O kaybettiğim yılları kim geri getirecek bana ha, bunu öğrenmek istiyorum.

Diyet yapmaktan da vazgeçiyorum; çünkü zaten zayıflayamadığım gibi lüzumsuz acı da çekmeme gerek yok artık. Nasıl olsa bütün bu diyetlerin de yanlış olduğu bulunacaktır önümüzdeki yıllarda, bundan eminim şimdi.



Yazarın Tüm Yazıları