Paylaş
Emekçi yığınların hakkını savunmak için yapılan şanlı gösteriden sonra mitingcilerin çoğu evlerine gittiler.
İyi de yaptılar, çünkü televizyon haberlerinde kaçırmamaları gereken bir olay vardı.
Ankara Kızılay Meydanı'nı gösteriden sonra temizlemek için işçiler gelmişti herkes evine gittikten sonra.
Ekranda bir işçi caddeyi süpürüyordu.
Süpürdüğü çöpleri de bir güzel meydanın ortasında durmakta olan ambulansın altına gizleyiveriyordu.
Böylesine muhteşem abukluktaki bir şeyi acaba ben mi hayal ettim diye telaşlandım, birkaç arkadaşa daha sordum durumu.
Onlar da görmüşlerdi ekrandaki traji-komik olayı. Meydandaki işçi kardeşim, ‘işten kaytarma’ kavramını yepyeni bir boyuta çıkarmayı başarmıştı.
O görüntü şarka özgü zihniyetin nasıl da genlerimize yayıldığının, rasyonel birey yaratmakta nasıl da çağdaş medeniyet düzeyinin altında olduğumuzun bir göstergesiydi aslında.
*
Türkiye'de kendini emekçi sınıf diye ortaya atan insanları çalışırken gözlemlemeye imkánı olsaydı, Karl Marx proletaryanın tarihin motorunu oluşturacak sınıf olacağı yolundaki tezini yeni baştan gözden geçirirdi. Bugün devlet dairelerinde memur kesiminin yüzde 70'i ekranda görülen o işçi gibi çalışmaktadırlar.
Yani yapar gibi göründükleri iş aslında tamamen lüzumsuzdur.
Ayrıca onlar işe bulaştıkları için de hiçbir iş rasyonel zamanlamayla bitirilememekte, süreçler aksamaktadır.
Nasıl ki ambulans gidince ‘uyanık’ işçinin ambulasın altına toplayarak başından savdığı çöpleri, işini iyi yapan temizlik işçilerinden bir tanesinin toplaması gerekecekse... Yüzde 70'lik memur kesiminin aksattığı işi yapmak için de geri kalan yüzde 30'un fazladan ter dökmesi gerekmektedir her zaman.
Bütün bu insanlar memlekette doğru dürüst bir kapitalizm olmamasından dolayı devlet tarafından beslenmek için işte tutulmaktadırlar.
Dolayısıyla devlet bir yandan işadamını beslerken diğer yanda da aç bırakamayacağı yığınları işte tutmakta, bu arada işadamı da yatırımı bırakıp repocu haline geldiğinden sistem bir türlü belini doğrultamamaktadır.
Hangisi doğru bilemiyorum ama ya bu ekonomik sistem üçkáğıda kaçarak iş bitiren insan tipini üretiyor.
Ya da bu insan tipi çoğunlukta olduğu için ekonomik sistem bu duruma düştü.
Yani altyapı mı üstyapıyı yoksa üstyapı mı altyapıyı belirliyor bilemiyorum.
Ama net olan şey şu: Bugün ‘üçkáğıtçı işbitiricilik’ sınıflar üstü bir kavram olarak çoğunluğun sahip çıktığı, dahası insanların bunu yapabilmekten dolayı övündüğü bir yaşam biçimi haline gelmiştir.
Bunu itiraf etmezsek hiçbir şeyi düzeltmeye başlamamız da mümkün değildir.
*
Howard Gardner'in zeká düzeyinin ölçümünde IQ düzeyinin yetersiz kaldığını, bunun sadece standart ve dar kapsamlı bir ölçüm olduğunu, bu nedenle de insanları zeká türüne göre çeşitli farklı sınıflandırmalara tabi tutmanın gerekli olduğunu anlatan ‘Çoklu Zeká’ (Multiple Intelligence) teorisine Türkiye bağlamında uzun zamandır değinmeyi düşünüyordum.
Dün Cumhuriyet'te teoriyi Erdal Atabek çok güzel bir şekilde özetledi. Ayrıca teoriye onun verdiği ‘Değişik Alanlar Zekásı’ adı bence de kavramı daha iyi anlatıyor. Harvard'lı profesör Gardner bugüne kadar şu ‘zeká alanları’nı tespit etmiş:
1- Dilsel zeká: Yazma, konuşma, espriler yapma, okuma.
2- Mantıksal/matematiksel zeká: Problem çözme, sorgulama, hesap yapma, deney yapma.
3- Görsel/alansal zeká: Boyama, çizme, harita okuma, motif çizme, örnek yaratma.
4- Bedensel/kinestik zeká: Dans, egzersiz, spor yapma, mümkün olduğunca hareket etme.
5- Müziksel/ritmik zeká: Şarkı söyleme, tempo tutma, müzik dinleme, enstrüman çalma.
6- Sosyal zeká: Gruplarla çalışma, aracılık etme, birinin duygularını anlama.
7- Kişiye dönük zeká: Derin düşünce, hayal kurma, hedef koyma, yalnız olma.
*
Evet, bugüne kadar tespit edebildiği zeká türleri bu kadar. Bilmem bir şeyin farkına vardınız mı? Bu kategorilerden hiçbirisinin bugün Türkiye'de çoğunluğun sahip olduğu zeká türünü açıklaması mümkün değil.
Howard Gardner'a mektup yazıp hemen yeni bir zeká türünü daha listeye eklemesini rica edeceğim.
‘Üçkáğıtçı/işbitirici/dalavereci zeká’
Bu kategoriyi de ekledikten sonra Türkiye'de nüfusun dökümünü de rahat yaparız:
Üçkáğıtçı/işbitirici/dalavereci zeká: %70
Müziksel/ritmik zeká (tempo tutma yeteneği de bu kategoride olduğu için oran bu kadar yüksek): %20
Sosyal zeká (aracılık etme yeteneği bu kategoride yer aldığı için): %5
Mantıksal/matematiksel zeká (Türkiye'yi bu kategoridekiler yönetiyor çünkü bu kategoride deney yapma yeteneği de yer alıyor): %3
Ve yüzde 2: Dilsel zeká (Olan biteni üzülerek izleyen azınlık bu kategoride)
Paylaş