Paylaş
REKLAMLARA bakarsanız Türkiye'deki internetin en büyük müşterileri köylüler. Daha doğrusu fiziksel anlamda şehirde yaşayan ancak Türkiye'ye özgü biçimde evrilerek mutasyona uğramış bulunan şehirli-köylü karışımlı tuhaf insanlar.
Bir reklama bakıyorsunuz adam bütün K'ları H şeklinde söylüyor.
AK diyecek, AH oluveriyor ağzından çıkan.
Çobanlık olsa işi önemli değil, hatta o zaman ‘‘Bak ne kadar otantik konuşuyor’’ diye gidip sarılırız bile adama.
Ama o banka reklamındaki şirketin internet uzmanı.
Akbank.com.tr diyecek Ahh. Bank. Com.tr diye durmadan söylüyor bunu, hatta şarkı halinde bile söylüyor.
Doğru dürüst konuşmayı henüz daha kapamamış adam çok bilgili. Öyle ki herkes onun bu engin bilgi hazinesinden yararlanmak için yarışıyor.
* * *
Bir diğerinde iki köylü satıcı var. Yavşak yavşak konuşuyorlar hiç durmadan.
Reklamı hazırlayan küçük burjuvalar, bu reklamın doğal müşterisi olan seyirci konumundaki diğer küçük burjuvalara minik espri mesajları da gönderiyorlar arada sırada.
Örneğin iki köylü yemek molasında çin yemeği yiyorlar karton kutudan, ellerindeki çubuğu herhangi bir ortalama Çin vatandaşından da daha iyi kullanarak yapıyorlar bunu üstelik.
‘‘Finanşiyal times’’ esprisi de aynı türde bir esprili mesaj. Köylüler oynuyor bu reklamda ama korkmayın sakın, bu hizmet parası olan şehirliler içindir deniliyor bu küçük oyunlarla izleyiciye.
* * *
Bir tanesinde de yaşlı bir zenne çıkıyor ekrana. Diğerlerinde hiç olmazsa bir espri var, bunda ise hiçbir yaratıcılık yok.
Okan Bayülgen'in Zaga'sında ünlenen bu zenne ekrana, yani bizim suratımıza doğru durmadan bağırıyor, ‘‘Ne istiyonuz’’ diye dövünüp duruyor.
‘‘Ne istediğimizi biliyozz, sana ihtiyacımız yohhh, ayrıca istediklerimiz de seni alahadar etmez’’ diye ona geri bağırmak geliyor insanın içinden.
* * *
Sattığı ürüne en yakışan tabii ki Okan Bayülgen. Ancak onun bir şeyler anlatmaya çalıştığı gruptaki insanlar da tam olarak hanzo'yu oynuyorlar.
Okan bir şey söylüyor hepsi de ‘HÖÖÖ’ türünden sesler çıkarıp, ya şaşırdıklarını ya da meseleyi sonunda kavramaya başladıklarını belli etmeye çalışıyorlar.
* * *
Şimdi beni yanlış anlamayın. Reklamlarda bu tür oyunlar, espriler yapılmasına tabii ki karşı değilim.
Hatta bazen reklamı yapan kişinin hanzo'yu oynaması çok eğlendirici, müthiş keyifli ve tam da satış amacına uygun olabilir.
Örneğin alın Kemal Sunal'ın oynadığı ‘E-Kolay’ reklamını.
Bence yılın esprisi bu reklamlardan bir tanesinde yapıldı.
Ekranda Kemal Sunal. Bilgisayar ekranına bakıyor. Yanında bir garson, elinde üzerinde maytaplar yanan bir meyve sepetiyle onun sol omuz başında duruyor.
Kemal Sunal internete nasıl da kolay bağlandığını bir güzel anlattıktan sonra yandaki garsonu göstererek, ‘‘Bu meyve sepetini de yandaki komşu internet sitesinden göndermişler, sağolsunlar’’ diyor.
Bence muhteşem abuk ve son derece de akıllı bir espriydi.
* * *
Köylülerle internetin satılmasına, bilgisayar reklamı yapılmasına kızmıyorum.
Benim ruh halime uygun değil ama belki de insanımızın büyük bölümüne daha sıcak gelir bu, bilemiyorum.
Beni kızdıran başka bir şey.
Hemen her reklamda var olan Türkiye'ye özgü mutasyona uğramış tiplemeler, doğru dürüst konuşmayı bilmeseler de, kelimeleri yanlış kullansalar da, eğitimsiz oldukları her tavırlarından belli olsa da, dünyadan habersiz oldukları suratlarından aksa da sadece tek bir şeyi dünyadaki bütün insanlardan çok daha iyi biliyorlar.
Hepsi de mükemmel hesap kitap adamı. Para işlerinden acayip anlıyorlar.
Para deyince gözlerine zeká iniveriyor. Onun dışında anlamsız bakıyorlar yaşama.
Para denilince hemen beyinleri hesap makinesi gibi çalışmaya başlıyor.
Oynadıkları tipler normal olarak iki satır yazı yazmaktan aciz olmalı. Ancak internete bağlanıp hisse senedi alıyorlar, repo yapıyorlar, bono fiyatlarına bakıyorlar, swap yapıyorlar, sonra da çalıştıkları bankanın adını Ak, diye değil de Ahhh diye söylemekte devam ediyorlar.
İşin kötüsü bu çizilen tablo insanımızın büyük bölümüne tıpatıp benziyor.
Türkiye bugün okuma yazması yarım olan, hayatında bir kitap bile okumamış olan, felsefe düşünmeyen, sokakta doğru dürüst yürüyemeyen, mektup bile yazdıramayan, fikri olmayan ama dünyadaki en uzman borsacı gibi hesap yapabilen, yatırımlar yapan, parayla oynamakta uzman olan anormal kişilerle dolu.
Bu insan tipinin Türkiye'deki yaşamı nasıl da kalitesizleştirdiğini hepimiz biliyoruz değil mi?
Paylaş