Paylaş
Geçen hafta cuma günü bir yazı yazdım ve Türkiye'de anayasaların uzun olmasının ‘‘Bir eldeki kaşıkla verilen hakların öbür eldeki kepçeyle geri alınması mecburiyetinden’’ kaynaklandığını söyledim.
Bu tavır bizi yönetmek iddiasında olan bütün siyasetçilerde otomatik bir refleks haline gelmiş durumda.
Türkiye'nin ‘modernleşmesi’ yolunda sıradan insanların attığı bütün adımlar halkın dinamizminden korkan insanların otomatik refleksif tepkileriyle budanmıştır hep.
Sadece anayasalarda değil bütün önemli kanunlarda da bu tavrı net olarak görürüz.
***
Hükümet yeni bir yasa tasarısı hazırladı.
Güya bu kanunla yüksek alkollü içkilerdeki devlet tekeli kalkacak ve TEKEL kurumunun özelleştirilmesi yolunda da en büyük adım atılacak.
Siz ‘‘Nihayet devletin rakı diye üretip tüketiciye kakaladığı ispirtolu sudan kurtulacağız, doğru dürüst rakı içeceğiz’’ diye sevinirken, kanunun metnini okuyunca bu sevinciniz derin bir üzüntüye dönüşüyor.
Çünkü dediğim gibi burası Türkiye ve bizi yönetmek iddiasında olanların insanlara bir yandan iyilik yaparken öte yandan da bunun üç dört misli kötülük yapmamaları nedense mümkün değil.
***
Bu kanun ile Türk hükümeti şarap üreticilerine dünyada hiçbir hükümetin kendi üreticisine yapmayacağı kadar büyük bir darbe vuruyor.
Kanunda yıllık üretimi bir milyon litreye ulaşmayan firmaların veya yıllık ithalatı bir milyon litreye ulaşamayanların, ‘‘ürettikleri veya ithal ettikleri alkol ve alkollü içkilerin fiyatlandırılması, satış ve dağıtımı TEKEL Genel Müdürlüğü eliyle yapılır’’ denilerek Türk şarapçılığında hızla parlayan küçük firmalara ve ithalat yoluyla güzel şarapları az miktarda da olsa Türkiye'ye getiren firmalara ‘ölüm fermanı’ çıkarılıyor.
Özellikle Avrupa ülkeleri şarap sektöründe küçük firmaları güçlendirmek için binbir takla atarlarken, Avrupa Birliği'ne girmek iddiasında olan Türkiye, üstelik de birlik yasalarına aykırı kanunlar düşünüp bunu hayata geçirmek gibi abuk bir işle uğraşıyor.
***
Dahası da var.
Yine kanunda alkollü içkiler hakkında yazı yazılmasının engellenmesi yolu da üstü kapalı ve yoruma açık bir madde ile olası hale getiriliyor.
Madde 3'te deniliyor ki: ‘‘Alkol ile bira ve şarap dahil her çeşit içkinin perakende satış yerlerinde ve her türlü görsel ve yazılı yayın araçları yoluyla reklamının yapılması... yasaktır.’’
Türk şaraplarını, şarapçılığı desteklemek için yazı yazılırsa buna ceza gelmeyeceğini kim garanti edebilir artık?
Ve bütün dünyada özellikle dergiler son derece şık şarap reklamlarıyla doluyken, yeni yeni atağa geçen ve son derece zor şartlar altında dünyada rekabete hazırlanan kendi üreticimize neden reklam yasağı koyuyoruz ki?
İçki içen insanlar yeni deneylerden haberdar olsalar, şarap bir yaşam kültürü olarak hayatımızda kendisine yer bulsa, rakının egemenliği biraz azalsa dünyanın sonu mu gelir?
***
Bu soruların cevabı tabii ki ‘Hayır’ ama hükümet bu kanunla Türkiye'de güçlü bir şarap sektörünün oluşmasını engellemeye yine de kararlı gözüküyor.
Neden böyle yapıyorsunuz diye sorulduğunda verilen ‘resmi’ bu nedenle de katiyen anlamlı olmayan cevap ‘‘Özelleştirme aşamasında TEKEL'in değerini yükseltmek amacındayız’’ oluyor.
Ancak asıl amaç rakıyı savunmak, çünkü ülkemizde şarap kaliteli bir içki tüketimi olarak yükselişte.
Rakıyı savunsunlar da bunu illa da şaraba darbe vurmadan yapmak tabii ki onların düşünce dünyalarının hayli ilerisinde kaliteli bir adım olurdu.
***
Bu memlekette şarap tüketiminin önüne yıllardır çok engel çıkarıldı.
Zaten kültürel bir zihinsel tepki de yaygın toplumda şaraba karşı.
Tüm bunlar varken işlerine gönülden bağlanmış, şarabı seven ve sevdirmeye uğraşan insanlar bu işe girişip zaten kendi içinde zor olan bir üretim dalında ter dökmeye başladılar.
Yörelerde küçük üreticiler yepyeni şaraplar üretti.
Nispeten büyük üreticiler dünyayla rekabete hazırlanmaya başladılar.
Tam atılım yapacak, Ankara o hantal yapısıyla yine devreye girdi ve kılıcını indirmeye hazırlanıyor.
Bu konu yeniden tartışılmalı ve hükümet şarabıyla, üzüm üreticisiyle binlerce kişinin para kazandığı bu sektörü öldürme girişiminden yarı yolda dönmelidir.
Aklı başında siyasetçilere Türk turizmine de büyük darbe vuracak bu girişimi engellemeleri çağrısında bulunuyorum.
Paylaş