Ahlak dersi

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

Bu sabah ‘I will never dance again’ şarkısıyla uyandım.

Hani şu ‘The way I have danced with you...’ diye devam eden var ya, işte onu kastediyorum.

Sözleri beynimdeydi.

Saksafon solo ise arka plandaydı. Arkada olduğuna bakmayın, kesinlikle orada olduğunu hissettiriyordu.

Uzun lafın kısası keyfim yerinde bugün...

***

Türkiye'nin sorunu ne biliyor musunuz?

Kimse ‘Calvin and Hobbes’ adlı çizgi romanı yeteri derecede okumuyor.

Evet, bütün sorunlarımızın kaynağı burada bence.

O çizgi romanda son derece sıkı bir felsefe var...

Bizim memleketteki akıllı insanların çoğu felsefe öğrenimine George Pulitzer'in el kitabıyla başlarlar...

Ve eğitimlerini o kitapla da bitirirler.

Gerçi Türkiye'deki çarpıklıklar nedeniyle o kitapta yazılanlar hâlâ doğru ama Calvin ile Hobbes, Pulizter'den daha akıllı.

***

Bilmeyenler için anlatayım.

Calvin dört yaş civarında bir afacan oğlan.

Hobbes ise onun yanında dolaşan oyuncak kaplan. Tabii dolaşmıyor da oğlanın muhteşem hayal dünyasında dolaşıyormuş gibi havalar atıyor.

Geçen gün yayınlanan Calvin ve Hobbes'da şöyle bir mizansen vardı.

Calvin pijamalarını giymiş, yorganını boynuna kadar çekmiş.

Sadece fıldır fıldır zekâ akan suratı gözüküyor.

Baba yatağın yanına oturmuş, oğlunun uyuması için hik'aye okuyacak.

***

Calvin başlıyor tabii ki konuşmaya.

Zaten bütün olay boyunca baba olsa olsa birkaç kelime söylemeye fırsat bulabiliyor.

İlk önce diyor ki: ‘‘Baba, okuyacağın bu hikayede umarım romantik bir şeyler yoktur.’’

Baba buna cevap veremiyor çünkü daha okumaya başlamadan itiraz gelmesine şaşırmıştır.

Devam ediyor Calvin: ‘‘Eğer romantik anlar varsa hikâyede, onları unut gitsin. Bana okumana gerek yok. Çünkü romantizmden nefret ederim. Bunun dışında acaba hikâyede sıkıcı uzun tarifler var mı bilemiyorum, eğer varsa onları da bana okuma, çünkü ben hikâyelerimin hızlı ve heyecanlı olmalarını isterim.’’

***

Baba bu arada ne yapacağını şaşırmış durumdadır.

Ve Calvin son darbeyi de vurur:

‘‘İnşallah hikâyede ahlaki öğütler filan da yoktur. Eğer varsa, ahlak kısmını da geç olur mu baba... KİMSENİN HAYATIMI NASIL YAŞAMAM GEREKTİĞİNİ BANA ANLATMASINI İSTEMEM. AHLAKİ ÖĞÜTLERDEN BUNDAN DOLAYI DA HİÇ HOŞLANMAM.’’

Bu aşamada baba artık pes eder ve ‘‘Majesteleri acaba o-kumamı istediği kitaptaki resimlerin siyah beyaz mı yoksa renkli mi olmasını tercih ederdi’’ diye tepkisini gösterir.

O günkü hikâye Calvin'in cevabını beklemeden öylesine biter.

***

Gerçi Calvin cevap vermedi ama ben onu tanıyorum.

Ve benim tanıdığım Calvin hikâyelerinde mutlaka renkli resim olmasını isterdi.

***

Calvin'in tavırları önemli.

Romantizm kısmına katılmıyorum, çünkü ‘hayatımı nasıl yaşayacağımı bana kimse söyleyemez’ diye hayata rest çeken insanlar aslında son derece de romantik insanlardır.

Onlar dünyanın en iyi insanlarıdır. Onlar benim zihinsel akrabalarımdır.

Calvin ilerde romantizm hakkındaki düşüncelerini tabii ki değiştirecek.

Ama inşallah diğer fikirlerini değiştirmez.

Onu da birçoğumuza yapmak istedikleri gibi rutin, tek tip insan haline getirmeyi inşallah başaramazlar.

***

Türkiye'nin geleceği de Calvin'e benzeyen bu insanların elinde aslında.

Çoğunuzun onların varlığından haberi bile yok.

Siyasetçiler ağızlarını açmış aval aval bakıyorlar topluma.

Kafaları 1950 Türkiyesi'nde kalmış insanlar yönetmeye çalışıyor bugün bizi.

Havalarını alırlar.

Onların değil bizi yönetmesi, iki satır karşımızda konuşmaları bile zor.

Bugün Türkiye dipten dibe kaynıyor.

Çok değişik sınıflardan, eğitim düzeyleri çok farklı olan gençler, güzel yaşam hayalleriyle gündelik mücadeleler içindeler.

Onlar dünyayı öylesine yakından takip ediyorlar ki, bir tanısanız onları şaşar kalırsınız.

Örneğin benim New York ile saat farkım yedi saattir.

Bu gençlerin New York ile saat farkları bile yok.

Yeni dünyalar ile eş zamanda yaşıyorlar.

Geçen gün de yazdım, yine yazıyorum ve hep yazacağım.

Geçen gün bilgisayar oyunları satan dükkâna kısa süre içinde birçok genç geldi.

Hiçbirisi burjuva çocuğu değildi. Çoğu iş arasında oraya uğramıştı.

Adını bile bilmediğim bilgisayar oyunlarının gelip gelmediğini sorup duruyorlardı.

En çok da Mortal Combat-2'ye talep vardı.

Benim o arada seçmeye çalıştığım filmler hakkında da sürekli yorumlar yapıp duruyorlardı.

***

Türkiye'yi biz değil onlar kurtaracak.

Yıllardır ilk kez keyfim yerinde ve yeni yıla umutla bakıyorum.

Onları tanımakta gecikmemin hatası tabii ki bende.

Onların yeni yılını şimdiden kutluyorum.

Hepiniz çok daha iyisine layıksınız ve eminim ki çok daha iyisini de siz kuracaksınız.

Bu arada saksafon solonun sesi de amma yükseldi, farkında mısınız?

Yazarın Tüm Yazıları