Paylaş
Daha önce aynı şeyi Hürriyet-internette yazdım gerçi. Ama aradan geçen on küsur yılda bir iyileşme yok. Aksine, mevcut iktidarın kadına bakışıyla daha da kötüye gidiyor.
Medyada yayımlanan reklamlara; e-postama düşen mesajlara, gelen Tweet’lere bakıyorum da; Türkiye’nin çok geniş bir kesimi ‘anne’ye hâlâ bir kadın, bir insan olarak değil, bir hizmetçi gözüyle bakıyor.
(Tabii ki ‘hizmetçi’ kelimesini en küçük bir küçümseme notu olmadan kullanıyorum.)
*
Reklamcıların ‘A-B Grubu’ diye bir palavrası vardır. Güya üst gelir grubu tüketicilerdir bunlar.
Türkiye’de bu ‘sözde’ A-B Grubu’na hitap eden reklamların, ABD’deki, Fransa’daki, İngiltere’deki anneler günü reklamlarından farkı yok.
Örnek olarak şirket adı ve marka veremiyorum. Olumlu kullansam reklam yaptım diye Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, olumsuz kullansam reklamveren kızar. İkisini de sallamam ama, dönüp dolaşıp patron kızarsa işin tadı kaçar. :)
*
Anneler Günü öncesi yayımlanan reklamlar, haliyle, annelere değil, annelere hediye alacak yaştaki çocuklara veya yaşı tutmayan çocuklar adına hediye alacak babalara (kocalara) hitap eder.
Ve bir anlamla, toplumun ‘anne’ye ve arkasındaki kadına ne gözle baktığını gösterir.
Annelerini-eşlerini (kendine bakan, sporunu yapan, genç ve güzel kalmak için para harcayan, iyi yerlerde, iyi yaşama hakkı olan) bir kadın olarak görenlere hitap eden (mesela güzellik ve bakım ürünleri, spor malzemesi, takı, yaşam kalitesine katkı öneren) hediye teklifi o kadar az ki…
Reklamların çoğunda - genellikle de popüler medya organlarında - Anneler Günü hediyesi teklifleri bambaşka.
Anneye hediye olarak önerilenler, nevresim takımı, ütü, elektrikli çaydanlık, çatal-bıçak seti, en iyisi mutfak robotu...
Yani, annenin arkasındaki insanı, kadını değil annenin evde oynadığı, ev sakinlerinin benimsediği ve ondan beklediği anne, hatta biraz daha karikatürleştirerek, ‘hizmetçi’ rolünü vurgulayan hediye önerileri...
Anne mutlu olsun diye değil ev halkına daha iyi ve rahat hizmet edebilsin (bu arada evin ihtiyacı da görülsün) diye hediyeler...
Yanyana yaşayan, ama birbirine asırlar kadar uzak iki ‘anne’ kavramı.
*
Bu bakışı, bu muameleyi doğal bulan, ‘kadınlığın fıtratında erkeğin iki adım arkasında yürümek, analığın fıtratında beyine ve çocuklarına hizmet etmek var’ diye düşünen kadınların, erkeklerin yetiştirdiği çocuklar, yarın patron, yönetici, polis, hâkim, memur, öğretmen, anne, baba olacaklar.
Ooof of!
Paylaş