Paylaş
Bu araştırmaların hedefindeki Mesajcı RNA (mRNA) ile özellikle kistik fibrozis gibi akciğer hastalıklarının tedavisi sağlanabilir. mRNA’ların asıl görevi hücre içi protein sentezinde yer almak. mRNA aslen DNA baz sırasını takip ederek protein talimatlarının kopyasını oluşturur. Daha sonra proteinin kodlanacağı sitoplazmaya geçer. İyileştirici proteinler de aynı süreçlerde mRNA’ya ihtiyaç duyar. Bunlar hastalandığımızda ya dışarıda sentezlenerek vücudumuza verilir ya da bazı etken maddeli ilaçlarla mRNA sentezi dolayısıyla protein sentezi de hızlandırılmaya çalışılır. Vücudumuzun böylesine bir kendi kendini iyileştirme sistemi varken karşılaşılan problem ise mRNA’ların doğru bölgeye ve tam verimlilikle sentezleme yaptığından emin olunamaması.
SOLUNUMLA AKCİĞERLERE GÖNDERİLİYOR
Bu sistemden yola çıkarak hedef organa iletim sağlamayı amaçlayan araştırmacılar solunum yoluyla akciğerlere gönderilebilen mRNA formu üretmeyi başardı. Yapılan araştırmalarda solunabilir mRNA’lar kullanılarak akciğer hücrelerinin protein sentezi için uyarıldığı gözlendi.
Uzun süredir vücudun kendini iyileştirmesi içim mRNA kullanılmaya çalışılıyordu. Ancak mRNA çok kolay kırılabilen bir yapıya sahip olduğu için istenilen organ içine yerleşmesi sağlanamıyordu. Bu sebeple mRNA’yı sprey yolculuğu sırasında koruyacak bir madde eklendi. PEI olarak bilinen bu madde kolay parçalanmayan bir polimer olduğundan mRNA iletimi rahatlıkla sağlanabildi. Ancak bu maddenin de tekrarlanan dozlarda birikmesi yan etkilere sebep olacağından beta amino esterlere yani biyolojik olarak yıkılabilen koruyucu maddelere başvuruldu.
MOLEKÜL PARTİKÜLLERİ İLE TEDAVİ
150 nanometre çapındaki bu molekül partikülleri sprey aracılığıyla hastanın solunum yollarına giriyor. Bu sayede akciğerde mRNA sentezinin artması ile protein sentezi de artıyor ve tedavi süreci başlamış oluyor. mRNA düştükçe protein miktarı da azaldığından tekrarlanan dozlarda uygulanması öngörülüyor. MIT’li araştırmacılar bu spreyi daha da geliştirerek akciğerlerdeki iyileştirici protein sentezini de arttırmayı hedefliyor. Bu sayede akciğer hastalıklarının tedavisinde yeni bir çığır açılmış olacak
ÖĞRENMEDEN GEÇMEYİN SAĞLIĞINIZ SİGARA DUMANIYLA YANMASIN
Sigara bağımlısıysanız veya yoğun şekilde sigara dumanına maruz kalıyorsanız buerger hastalığına yakalanma ihtimaliniz olabilir.
Buerger hastalığı yani tromboanjitis obliterans orta ve küçük çaplı toplardamar ve atardamalarda genellikle sigaraya tüketimine bağlı olarak gelişen damar hastalığı. Türkiye sigara içme oranlarında yüzde 23.8 ile dünyada 11. sırada. Bu oranın büyük bir çoğunluğunu da erkekler oluşturuyor. Genellikle sigara içen ve yoğun bir pasif içici olan kişilerde görülen buerger hastalığı damarlara geri döndürülemez tıkanıklıklara sebep oluyor. Hastalık öncelikle ayak ve el gibi vücudun uç bölgelerinde ortaya çıkıyor. İlerlemesi halinde bacak ve kola yayılabiliyor. Daha çok 20-40 yaş arasında ortaya çıkan bu hastalığın en büyük belirtileri el ve ayaklarda üşüme ve uzun süren ağrılar. El ve ayaklardaki damarların pıhtı sonucu tıkanmasıyla kan akımı azalarak bu ağrılara sebep oluyor. Bu kısımlarda oluşan ufak yaraların da iyileşmemesi ve tekrarlanması önemli bir belirti. Dikkat edilmediği ve sigaraya devam edildiği takdirde hastalık kangrene kadar ilerleyebiliyor.
Özellikle sigara tüketiminin damar tıkanmalarına sebep olması bu hastalığın en büyük tetikleyicisi. Bu sebeple öncelikli olarak sigarayı bırakmak tedavinin düzgün ilerlemesi için önemli. Belirtilerden şüphelenildiğinde hemen bir doktora başvurulmalı. İlerlemeyen vakalarda kan sulandırıcı ve damar genişleticilerle cerrahi müdahaleye gerek kalmadan hastalık durdurulabiliyor.
Paylaş