Paylaş
MEME KANSERİNDE GENETİĞİN ROLÜ BÜYÜK
Genetik yatkınlık meme kanserindeki en önemli risk faktörlerinden birisidir. Ailesel meme kanserleri tüm meme kanserlerinin en az yüzde 10’undan sorumludur. Her 8 kadından birisinin hayatı boyunca meme kanserine yakalandığını söyleyebiliriz. Ailesinde genç yaşta (45 yaş öncesi) meme kanseri olan bireyin bulunması, yine ailede iki taraflı meme kanseri ya da erkek meme kanseri öyküsünün olması ve meme kanseri ile birlikte yumurtalık ya da rahim kanserinin aynı kişide olması genetik risk açısından önem arz etmektedir. Bu tür risk olduğu düşünülen ailelerde BRCA-1 ve BRCA-2 testleri ile genetik yatkınlık olup olmadığı mutlaka saptanmalıdır. Meme kanserinin yüzde 6’sı, yumurtalık kanserinin ise yaklaşık yüzde 20’si bu genlerdeki mutasyonlardan kaynaklanmaktadır. Bu mutasyon saptanan bireylerde önleyici cerrahiler, hormonal tedaviler ya da yakın takip ile kanser gelişimi önlenmeye ya da erken teşhis edilmeye çalışılmaktadır. Bu mutasyonların dışında da ailesel geçiş gösteren vakalar olabilmektedir. Genetik yatkınlık dışında ileri yaş, doğum kontrol haplarının kullanılması, doğum yapılmamış olması veya ileri yaşta çocuk sahibi olunması, geç menopoza girme, aşırı alkol tüketimi, sigara kullanımı ve şişmanlık, meme kanseri gelişimi açısından önemli risk faktörleri olarak yer almaktadır.
BESLENME ALIŞKANLIKLARI RİSKİ ARTIRIYOR
Birçok kanserde olduğu gibi meme kanseri gelişiminde de beslenme alışkanlıkları son derece önemlidir. Temel olarak Akdeniz mutfağı tarzında beslenmenin meme kanseri riskini azaltan, işlenmiş gıdaların, yüksek oranda şeker içeren içeceklerin ve yüksek oranda şeker, tuz, doymuş yağ asitleri içeren gıdaların fazla tüketilmesi, meme kanseri riskini artıran beslenme alışkanlıkları olarak söylenebilir. Kuru baklagillerin haftada iki gün tüketilmesi, sebze ve meyve ağırlıklı beslenme alışkanlığının kazanılması, kırmızı et tüketiminin haftada bir ile sınırlandırılması, trans yağ asitlerinden ve sucuk, salam gibi işlenmiş gıdalardan uzak durulması, meme kanseri riskini azaltacak beslenme özellikleridir. Ayrıca bu tarz beslenmenin yanında düzenli egzersiz yapılması ideal kiloya erişimi sağlayacak olup, obezite gibi önemli bir risk faktörünün de önlenmesine imkân verecektir.
MEME KANSERİ TEDAVİSİNDE BÜYÜK GELİŞMELER
Günümüzde artık meme kanserinin hem cerrahi hem ışın tedavisi ve hem de sistemik tedavi alanlarında büyük gelişmeler yaşanmaktadır. Uygun olan birçok hastada memenin tamamının ameliyat ile çıkarılmasına gerek olmamakta, meme koruyucu cerrahi dediğimiz kısmı ameliyat yöntemi ile memenin korunması sağlanabilmektedir. Yine benzer şekilde koltuk altı lenf bezlerinin tamamının çıkarılması sonrası kolda gelişen lenf ödem durumu yeni gelişen teknikler sayesinde birçok hastada önlenebilmektedir. Sintigrafi tetkiki aracılığı ile tümörün yayıldığı ilk koltuk altı bezesi ameliyat esnasında incelenmekte, eğer burada tümör saptanmaz ise yaygın koltuk altı cerrahisinden kaçınılabilmektedir. Tümörü başka organa yayılmış hastalarda da tedavi anlamında büyük gelişmeler yaşanmaktadır. Genetik incelemesi uygun olan bazı hastalarda akıllı ilaçlar sayesinde tamama yakın iyileşmeler elde edilebilmektedir.
Paylaş