Paylaş
İnsülin salınımıyla alakalı bu hastalığa sahip kişiler, bütün yaşamlarını buna göre düzenlemek -özellikle tip1 diyabete sahip hastalar- günde 3-4 kez insülin iğnesi yapmak zorunda kalıyor.
* * *
Danimarka’da geliştirilen bir molekül ile bu enjeksiyonlar artık haftada bire düşüyor.
* * *
Vücudun temel ihtiyacı olan şekerin kullanılabilmesi için insülin gerekli. İnsülin ise pankreasta salgılanan ve şekerin hücrelerin içine geçmesini sağlayan bir hormon. Bu hormonun eksikliği ya da gerektiği gibi kullanılamaması durumunda şeker hücrelere taşınamaz ve kandaki şeker oranı yükselir. Bu da karşımıza insülin direnci ve diyabet olarak çıkar.
* * *
İnsülin direnci kısaca insülin salgılansa bile vücudun bunu kabul etmemesi. Bu hastalık bir süre sonra tip2 dediğimiz diyabete dönüşebilir. Tip1 ise doğuştan insülin üretilememesi demektir. Tip2 ve insülin direncine sahip hastalarda haplar ve gerektiğinde insülin uygulanırken tip1 hastaları günde 4 defa iğne yapmak zorunda kalabiliyor. Çünkü asıl yapılmaya çalışılan pankreasın ürettiği hormon düzenini taklit etmek. Ancak bu diyabet hastaları için yaşam kalitesini ciddi oranlarda etkiliyor.
* * *
Daha önce insülin pompası denilen vücuda bağlanan bir cihazla günlük doz ihtiyacı daha doğru ayarlanabiliyor ve hasta sürekli iğne yapmak durumunda kalmıyordu. Yeni geliştirilen molekülde ise haftada bir kere enjekte edilmesiyle insülin ihtiyacı karşılanabilir hale geliyor. Hipoglisemiye duyarlı yapılmaya çalışılan bu insülin diyabet hastalarının yaşamlarını oldukça etkileyeceğe benziyor. Yurt dışında kullanılmaya başlanan molekülün 2019’da Türkiye’ye gelmesi bekleniyor.
* * *
Bunun yanında Miami’de olan gelişmelerde insülin üreten islet hücrelerinin bağırsak zarına yerleştirildikten 1 yıl sonrasında insülin üretmeye başladığı gözlendi. Yani vücuda pankreasın çalışma sistemi taklit edilerek mini bir organ yerleştiriliyor. Bu yöntem araştırma aşamasında.
ÖĞRENMEDEN GEÇMEYİN
LAKTOZ DOSTUNUZ DEĞİLDİR
Son zamanlarda bütün markalarda ‘laktozsuz süt ve süt ürünleri’ üretimi başladı. Peki ne bu laktoz? Neden laktozsuz ürünler kullanmalıyız?
ÇOK KARIŞTIRILIYOR
Öncelikle en çok karıştırılan konudan başlayalım. Laktozla süt alerjisinin herhangi bir bağlantısı yok. Bu ikisi hemen hemen aynı etkileri göstermesi sebebiyle çok karıştırılabiliyor. Laktoz intoleransı sindirim sistemiyle ilgili bir hastaliktir ve vücudun süt içindeki laktozu parçalamak için gerekli olan laktaz enzimini üretememesi durumudur. Süt alerjisi ise bağışıklık sistemiyle alakalıdır ve vücudun sütteki proteinlere reaksiyon göstermesidir. Ancak süt alerjisi daha şiddetli reaksiyonlara da sebep olabilir. Laktoz intoleransında laktozsuz ürünlerin kullanımına dikkat edildiği sürece herhangi bir problem çıkmazken süt alerjisi olan kişilerin bütün süt ve süt ürünlerinden uzak durması gerek.
ETİKETLERİ OKUYUN
Laktoz esasen süt şekeri olarak bilinen bir karbonhidrattır. Laktozsuz dediğimiz ürünler ise paketleme öncesinde laktozun glukoz ve galaktoza ayrıştırılmasıyla elde edilir ve bu iki şeker türevi hem daha tatlıdır ve hem de daha kolay sindirilir. Böylece laktoz intoleransının beraberinde getirdiği şikâyetler de ortadan kalkmış oluyor. Eğer ki bu intoleransa sahipseniz etiket okumayı alışkanlık haline getirmelisiniz. Peynir altı suyu, süt tozu gibi maddeler de laktoz içerir. Laktoz intoleransına sahip değilseniz bile laktozsuz ürünler tüketmenin herhangi bir zararı yok. Zaten bu intolerans zaman için doğal olarak da gelişebiliyor.
SİZ SORUN ARAŞTIRALIM
“Tıpta Yenilikler” köşemize siz değerli okurlarımız da merak ettiğiniz konuları, yanıtını aradığınız soruları gönderebilirsiniz. Tüm soru ve sorunlarınızı; yenilikler, tedaviler ve konu uzmanlarının görüşleri çerçevesinde olabildiğince ele almaya çalışacağım.
İletileriniz için: skalyoncu06@gmail.com
Paylaş