Hepsi çok değişti.
Zorunlu olmadıkça hastaneye gitmez olduk, kontrol sürelerimizi uzattık.
Ancak doğum, kalp krizi ve appandisit gibi çok acil durumlarda hastaneye gitmek ertelenemez.
Peki ya bel fıtığı!
Acil midir ya da hangi durumlarda doktora gitmeli, ameliyat olunmalı?
İşte tüm bu soruları Ankara Bayındır Hastanesi Medikal Direktörü Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Doç. Dr. Oğuz Karaeminoğulları’na sorduk.
İtalyan doktor Danielle Macchine’nin dediği gibi:
Virüsün nasıl yayıldığını, hangi sistemleri etkilediğini ve yapısını yavaş yavaş öğreniyoruz. Ancak bilim dünyasının yeni karşılaştığı bir virüs olması dolayısıyla etkileri konusunda hâlâ soru işaretleri mevcut. Bunlardan en çok merak edileni de gebeleri nasıl etkilediği.
Covid-19 ile henüz çok az bilgimiz mevcut. Elimizdeki bilgiler her an güncellenebiliyor ve değişikliğe uğrayabiliyor. Ancak aylardır yapılan gözlemlerde gebelerin enfeksiyona daha açık olduğuna dair bir bulguya rastlanmadı. Ancak gebeliğin başında bir immunsupresyon olduğu ve hamilelerin her türlü hastalığa daha kolay yakalandığı bilinmektedir. Özellikle doğuma yakın zamanlarda grip enfeksiyonuna dahi daha açık olan ve bu sebeple önlem alması gereken gebelerin aynı kurallara uyması ve hijyene dikkat etmeleri yeterli.
KONTROLLER AKSATILMAMALI
Türkiye’de yaklaşık 400 bin kişi, dünyada ise milyonlarla belirtebileceğimiz rakamlara ulaşan hasta sayısı var. Genetik olarak geçtiği düşünülen bu hastalıkla ilgili şimdiye kadar
birçok tedavi yöntemi denendi. Ancak halen kesin bir tedavisi olmayan bu hastalık için aducanumab isimli bir ilacın belirtileri oldukça gerilettiği saptandı. Alzheimer, beynin bazı bölümlerinin zamana bağlı olarak da hasarlanmasıyla günlük işlevler ve faaliyetleri yerine getirememeye kadar giden ve genellikle yavaş seyreden bir hastalık. Dünya genelinde 40 milyon civarında alzheimer hastası var. Beynin araştırılması sonucuda alzheimerlı beyinlerin diğerlerine kıyasla çok fazla plak barındırdığı görüldü. Beta-amloidinlerin beyinde biriktiği ve yığın haline dönmesiyle hastalığın ortaya çıktığı en kabul gören teori. Bu birikmeyle beyindeki sinir hücreleri zarar görür ve alzheimerın belirtileri ortaya çıkmaya başlar. Hasarın derecesine göre küçük unutkanlıklar ile başlayan süreç ciddi bellek kayıpları ve günlük aktiviteleri tek başına yerine getirememe ile devam eder. Daha ileri evrelerde konuşma güçlükleri, zaman-mekan karıştırma ve karar verme yetisinde bozukluklar ortaya çıkmaya başlar.
ÇALIŞMASI TAMAMLANMIŞ DEĞİL
Bilim insanlarının zoonotik olarak adlandırdığı nadir durumlarda hayvanlardan insanlara bulaşabilirler. Koronavirüsler (CoV), soğuk algınlığından Orta Doğu Solunum Sendromu (MERS-CoV) ve Şiddetli Akut Solunum Sendromu (SARS-CoV) gibi daha ciddi hastalıklara kadar çeşitli hastalıklara neden olan büyük bir virüs ailesidir.
Koronavirüslerin insanlarda dolaşımda olan alt tipleri (HCoV-229E, HCoV-OC43, HCoV-NL63 ve HKU1-CoV) çoğunlukla soğuk algınlığına sebep olan virüslerdir. SARS-CoV, 21. yüzyılın ilk uluslararası sağlık acil durumu olarak 2003 yılında, daha önceden bilinmeyen bir virüs halinde ortaya çıkmış olup yüzlerce insanın hayatını kaybetmesine neden olmuştur. Yaklaşık 10 yıl sonra koronavirüs ailesinden, daha önce insan ya da hayvanlarda varlığı gösterilmemiş olan MERS-CoV (Middle East Respiratory Syndrome Coronavirus) Eylül 2012’de ilk defa insanlarda Suudi Arabistan’da tanımlanmış; ancak daha sonra aslında ilk vakaların Nisan 2012’de Ürdün Zarqa’daki bir hastanede görüldüğü ortaya çıkmıştır.
31 Aralık 2019’da DSÖ Çin Ülke Ofisi, Çin’in Hubei eyaletinin Vuhan şehrinde etiyolojisi bilinmeyen pnömoni vakalarını bildirmiştir. 7 Ocak 2020’de etken daha önce insanlarda tespit edilmemiş yeni koronavirüs (2019-nCoV) olarak tanımlanmıştır. Daha sonra 2019-nCoV hastalığının adı Covid-19 olarak kabul edilmiştir. Yani 2019’da çıkmış olması sebebiyle Covid-19 adını almıştır.
Koronavirüsler, Coronaviridae ailesi içinde bulunurlar. Başlıca dört türde sınıflandırılırlar. Bunlar: Alfa, Beta, Gama ve Delta koronavirüslerdir. İnsan, yarasa, domuz, kedi, köpek, kemirgen ve kanatlılarda bulunabilmektedirler. (evcil ve yabani hayvanlarda). İnsanlarda koronavirüsün neden olduğu hastalık spektrumu basit soğuk algınlığından ağır akut solunum sendromuna (Severe Acute Respiratory Syndrome, SARS) kadar değişkenlik gösterebilmektedir. İnsan ve hayvanlarda çeşitli derecelerde respiratuar, enterik, hepatik, nefrotik ve nörolojik tutumlarda seyreden klinik tablolara neden olabilmektedir. Covid-19 virüsü, SARS-CoV ve MERS-CoV’unda içine bulunduğu beta-koronavirüs ailesi içinde yer almaktadır.
Prostat bezi, mesanenin hemen altında yer alan ve üretra adı verilen idrar kanalını çepeçevre saran ceviz büyüklüğünde bir organdır. Gelişmiş ülkelerde erkeklerde en sık görülen kanser türü olan prostat kanseri, Türkiye’de ise akciğer kanserinden sonra ikinci sıklıkta görülmektedir. Erken dönemde belirti vermemesi nedeniyle tanısı ve tedavisi sıklıkla gecikmektedir. Klasik olarak prostat kanserinin tedavisi ameliyattır ancak son yıllarda tıbbın bir çok alanında kullanıma giren ‘nanoknife’, prostat kanserinde de kullanılmaya başlandı. Konuyla ilgili TOBB ETÜ Hastanesi Uroloji Uzmanı Prof. Dr. Öztuğ Adsan şu bilgileri verdi:
CİLT ÜZERİNDEN GÖRÜNTÜLENİYOR
“Prostat kanseri için en iyi görüntüleme ve tedavi yöntemleri artık füzyon sistemlerle sağlanmaktadır. MR füzyon prostat biyopsilerinde hastanın prostat yapısı detaylı MR ile ortaya çıkartılmaktadır. Prostat içindeki şüpheli alanlar net olarak görülebilmektedir. Daha sonra özel bir yazılımla bu görüntüler 3 boyutlu (3D) ultrasonografi cihazına aktarılmaktadır. Şüpheli alanların işaretlenmesini takiben, özel tasarlanmış biyopsi aparatlarıyla hedefe yönelik biyopsiler alınmaktadır. Füzyon biyopsi sisteminin en önemli avantajlarından bir tanesi de makat yolunun kullanılmamasıdır. Cilt üzerinden direkt prostat görüntülenerek biyopsiler alınıyor. Dolayısıyla standart biyopsilerde görülen enfeksiyon, ağrı ve kanama görülmüyor. Hedeflenen alanlardan alınacak biyopsiler sayesinde tümörün kesin tanısının konulması sağlanıyor. İşlem günübirlik yatarak ve anestezi altında yapılıyor.
Doğumsal kalça çıkığının erken tanısında yenidoğan bebeklerde kalça taraması çok önemlidir. TOBB ETÜ Hastanesi doktorlarından Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Hakan Ömeroğlu şu bilgileri verdi:
“Tanı ne kadar erken yaşta konulursa tedavinin başarı oranı o kadar yükselmekte, seçilecek tedavi yöntemi bebek ve aile için daha az zor olmakta ve tedavi sonrası kalça ekleminde ortaya çıkabilecek kısa ve uzun vadeli problemlerin görülme riski o kadar düşmektedir. Hastanede yatmadan, ameliyatsız ve alçısız olarak, evde kullanılan, kalçaları özel bir pozisyonda tutan basit bir cihaz uygulamasıyla kalçaların çok önemli bir bölümü yaşamın ilk 4-6 ayında başarı ile tedavi edilebilmektedir. Tüm bunlar göz önüne alındığında yaşamın özellikle ilk 4-6 haftası erken tanı ve tedavi için ‘altın dönem’ olarak kabul edilmekte ve erken dönemde kalça taramasının önemi özellikle bu zaman diliminde ortaya çıkmaktadır.
Yaşamın ilk 6 ayında GKD için en doğru ve en güvenilir tanı yöntemi, kalça ultrasonografisidir. Kalça ultrasonografisi bebeğe hiç bir zarar vermeden, kısa sürede tamamlanan kesin bir tanı yöntemidir.
ŞEKİL BOZUKLUĞU, EĞRİLİK
Bazı bebeklerde GKD görülme olasılığı daha yüksektir. Bunlar;
*Bebeğin annesinde, babasında, kardeşinde, bebeğin annesinin ya da babasının ailesinde GKD olması.
Kıkırdak dokumuz kaygan, pürüzsüz bir yapıdır. Yaşımız ilerledikçe kıkırdak içerisindeki su miktarı azalır ve incelir. Bu nedenle kemikler birbirine sürtmeye başlar ayrıca kemik ve kıkırdakta aşınmalar, kemik uçlarında sivrileşmeler görülür. Sürtünmeye bağlı olarak eklemlerde acı ve ağrılar ortaya çıkar. Son yıllarda gelişen tıpla birlikte bu konuyla ilgili bir çok tedavi yöntemi ortaya çıktı. Bu yöntemlerden en yaygın ve etkilisi kök hücre tedavisidir. Kök hücre tedavisiyle ilgili Ankara üniversitesi Tıp Fakültesi İbni Sina Hastanesi Ağrı Bölümü Başkanı Prof. Dr. İbrahim Aşık şu bilgileri verdi:
AMELİYATIN ÖNÜNE GEÇİLEBİLİYOR
“Kök hücre tedavisi uygulamaları öncesinde eklemlere yapılabilecek diğer tedaviler; PRP (trombositten zengin plazma), ozon tedavisi, hyaluronik asit uygulamaları, radyofrekans tedavileri, proloterapi, tetik nokta enjeksiyonları şeklinde özetlenebilir.
Bu tedavilere rağmen, tedavi edilemeyen ve şiddetli ağrılara bağlı yaşam kalitesi azalan hastalarda, kök hücre tedavisi uygulanabilir. Karın bölgesinden liposuction (yağ emilmesi) yöntemiyle alınan yağ dokusu içindeki mezankimal kök hücreler özel bir yöntemle ayrıştırılmakta ve hasarlı eklemin içerisine sadece bir iğne ile kolayca verilmektedir. Verilen hücreler hasarlı eklemlerde rejenerasyon yapmakta ve klinik olarak hastaların ağrılarını uzun dönemde azaltmakta ve yaşam kalitelerini arttırmaktadır. Bu tedavi ile hastaların ameliyata alınmasının önüne geçilebilmekte ve gereksiz olarak operasyon riskinden kurtulabilmektedirler.
UZUN DÖNEMDE POZİTİF SONUÇLAR
Omuz problemleri (kireçlenme, tendinit, kas yırtıkları), diz sorunları (kireçlenme, menisküs yırtıkları veya bağ hasarları) ve kalça eklem problemleri (avasküler nekroz, kireçlenme, artroz) şikâyeti ile başvuran hastaların klinik muayeneleri ve radyodiagnostik değerlendirmeleri sonucunda eklemi kartilaj patolojilerinin erken evre olanlardan grade 2 ve ileri evre grade 3 lezyonları olan hastalardan diğer tedavilerden fayda görmemiş, operasyon olmayı reddeden ve otolog rejeneratif mezankimal kök hücre süspansiyonu uygulanması neticesinde, iyileşme sağlanacağına kanaat getirilenlere bu uygulama yapılmış ve uzun dönemde pozitif sonuçlar alınmıştır. Hastaların yürüme mesafeleri artmış hatta kullandıkları bastonu bırakanlar bile olmuştur.”
Koronavirüs (Corona), hayvanlar arasında yaygın olan büyük bir virüs grubudur. Bu virüsler insan ve kuşlar gibi memelilerde hastalıklara sebep olur. İnsanlarda genellikle ciddi olmayan fakat ölüm riski bulunduran solunum yolu enfeksiyonlarına sebep olur. Koronavirüs semptomları arasında burun akıntısı, öksürük, boğaz ağrısı, muhtemel baş ağrısı ve birkaç gün süren ateş sayılabilir. Bağışıklık sistemi zayıf olan ileri yaştakiler ve çok genç olanlar için virüsün pnömoni veya bronşit gibi çok daha ciddi solunum yolu hastalığına neden olabilir. Pnömoninin de hızla yayılması ve bağışıklık sisteminin gün geçtikçe azalmasıyla virüs ölümcül bir hal alabiliyor.
YAKIN TEMASTAN KAÇINILMALI
Virüsün ne kadar güçlü olduğuna bağlı olarak, öksürük, hapşırık veya el sıkışma gibi durumlar da virüse maruz kalmaya neden olabilir. Virüs, enfekte olmuş bir kişinin temas ettiği bir yere ve eşyaya dokunmanız, ağzınıza, burnunuza veya gözlerinize temas ettirmeniz halinde size de bulaşabilir. Hastalığa yakalanmayı ve bulaşmasını önlemek için en önemlisi el hijyeni, kalabalık ortamlarda maske kullanmak ve öksürme, hapşırma gibi solunum yolu hastalığı belirtileri gösteren kişilerle yakın temastan kaçınmaktır. Güvenli gıda kullanımı da göz önünde bulundurulmalı, et, yumurta gibi hayvansal gıdalar iyice temizlenmeli ve iyice pişirilmelidir.
Çin ulusal sağlık komisyonunun yaptığı açıklamalara göre Hubey eyaleti merkezli yayılan hastalık şimdiye kadar 304 kişinin ölümüne sebep oldu. Etkilenen 2 bin 110 kişinin durumunun ağır olduğu toplam 14 bin 30 kişi var.
İLAÇLA İLGİLİ DENEMELER YAPILIYOR
Çalışmaları hızla devam eden virüs için Amerika’dan gidip etkilenen birine uygulanan bir ilaç tedavisinin işe yaradığı ve hastalığı gerilettiği gözlendi. The New England Journal of Medicine dergisinde yayımlanan makaleye göre Remdevisir adlı ilacın klinik bulgularının iyileşme sağladığı gözlendi. Hastalığı kapmış birinin hastane gözetimi devam ederken önce sol sonra sol akciğer grafisinde pnömoni gözlendi. Ancak ilacı aldıktan sonra çok kısa bir sürede grafilerin düzeldiği, nefes alış verişlerinin normal düzene girdiği, öksürüğün çok azaldığı ve son olarak da iştahın eski haline geldiği gözlendi. Çok kısa sürede olumlu sonuç veren bu ilaçla ilgili denemeler devam ediyor. Ancak birden yayılan ve herkesi korkutan bu salgınla ilgili güzel bir çözüm yolu olacağa benziyor.
ÖĞRENMEDEN GEÇMEYİN