Paylaş
Çarşamba günü teknik bir sıkıntı nedeniyle sizlere yazımı geçemedim. Bağışlayın.
Kız kardeşlerim Nuray, Gülay ve Tülay, sağ olsunlar bana bir sürpriz hazırlamışlar. Lady Travel ile bir Madrid seyahati. Kişi başı 359 Euro. 700.00 TL civarı. Ama dört yıldızlı şehrin merkezinde bir otel, uçak, zengin açık büfe kahvaltı dahil. Bizimkiler birde kredi kartlarını 6 taksit yapmışlar. Bana da onlara keyifle eşlik etmek düştü. Madrid’e tam gidilecek zaman. Turlar bu aylar hayli ucuz.
Neyse. Aslında bu benim Madrid’e de dördüncü gidişim. Özellikle Posta ve Fanatik’de çalıştığım sırada maçlar nedeniyle üç kez. Bir kez de Barcelona, Madrid ve Endülüs’e sevgili dostum modanın bir duayeni Yıldırım Mayruk ile gitmiştim. Fakat fazla kalmamıştım. Uzatmayayım bu kez keyifle, yaşayarak gezdim. Beş gün, dört gece. Bir de şansımıza, Mısır seyahatinde rehberimiz olan, fakat bir süre İspanya’da yaşamış Elzer Sigura işin başında olunca harika geçti.
Saat 13:55’de İzmir Adnan Menderes Havalimanı Dış Hatlar Terminali Lady Travel kontuarında buluştuk. Check- İn işlemleri için özellikle Erhan Ulutanır’a sonsuz teşekkürler. Bir teşekkürüm de TAV’a ve BTA Catering tüm çalışanlarına. Hepsi güler yüzlü, harika insanlar. “İzmir 26. olmaya hak etmedi belki,..”, kasaba, köy, şehir tartışmaları sürerken havaalanında dış hatlarda CİP daha açılmamış bile. Yukarıda söz ettiğim TAV’a ait BTA Catering’in dışında oturup dış hatlarda keyif yapabileceğiniz bir yer yok. Bizi bir kenara koyun. Bu güzel İzmir’e zengin yabancı gelip-gitmiyor mu? Bunlar nasıl ağırlanıyor?
Yolculuk uzun sürdü
Neyse, Madrid’e 5 saat uçtuk. Halbuki normalinde 3 saat 40 dakika olması gerekiyordu. Yolcuların tamamı beni ekrandan tanıyorlar. Sağ olsunlar çok sıcak bir dostluk kuruldu aramızda. Hürriyet’ deki yazılarımı ezbere bilenler, fotoğraf çektirenler, tam bir aile havasında geçti seyahat. Ağırlık bir birinden harika kadınların yer aldığı Denizli Çağdaş Yaşam Derneği Şubesi Üyeleri’ndeydi. Uçakta, Elzer Madrid’in eskiden bir orman olduğunu o nedenle de bu şehrin sembolünün de ayı olduğunu anlattı.
Herkes görmeli
Bu arada görülmesi gerekli olan yerlerin başında tabi ki Tüm İspanya’nın, özellikle de Madrid’in ‘sıfır noktası’ sayılan sembolik noktanın yer aldığı Puerto de Sol’ meydanı geliyor. İspanya tarihine çok eskilerden beri tanıklık eden Palacio Real, Plaza Mayor, Metropolis Binası, Cıbeles, Alcala’yı görmeden gidilmez. Zaten metro ile çok rahat dolaşacağınız gibi mesafeler yakın. Madrid’i yürüyerek gezmek gerek. En eğlenceli yer olan Salamanca, gece hayatının top yaptığı yer. Prado Müzesi, içinde botanik bahçesi olan Retiro Park, 1931 yılında açılmış olan boğa güreş merkezi Las Ventas, Boğa Meydanı, Plaza de Toros, Pedro Almodovar gibi bir dahinin filmlerine konu olan Madrid’de yalnızca İspanya’nın değil dünyanın sayılı koleksiyonlarından birine sahip Museo Nactional mutlaka gidilmesi gerekli bir yer. Kayıp olur görmezseniz. Yine İspanyol Edebiyatı’nın dev yazar ve şairlerinden Lope de Vega’nın evi olan fakat bu gün müze olarak kullanılan Casa Museo de Lope de Vega’yı mutlaka ama mutlaka gezin.
En iyi oteller
Bir de top mağazaların, ünlü markaların fakat ara sokaklarında 6 Euro çanta, 3 Euro’ya bluzlar bulabileceğiniz Gran Via’ ya gitmişken Hotel Abalu, Madrid’in en eski klasik otellerinden olan Westin Palace ve hemen karsı caddesinde yer alan Hotel Ritz’e uğrayın. Ritz’de öğle sonrası müzik eşliğinde çay partilerinde buranın elitlerini görebilirsiniz. Cam kubbesi, ihtişamli bir sarayı andıran Westin Palace zaten Duque de Lerma’nın sarayı iken otele dönüştürülmüş. Dünyanın en iyi otelleri arasında yer alan Westin Palace’ın barında, buranın bir zamanlar müdavimleri arasında olan Dali ve Hemingway adına kadeh kaldırın. Yine 1917 yılında yapılmış olan ve alışveriş caddesi Gran Via’da yer alan Hotel De La Letras’ın teras barı kaçmaz. Burası da Puerto del Sol meydanına yürüme mesafesinde.
Yarın sizlere Madrid’in ünlü restoranlarından eğlence, hayatından, ve alışveriş merkezlerinden söz edeceğim. Ayrıca Toledo ve Segovıa’yı anlatacağım.
İspanya’da da ekonomi geberik
Madrid İspanya’nın başkenti. Tam ortasında. Ekonomi burada da felaket. İşsizlik % 20’lerde. Bu arada biz Paskalya tatilinde gittik. Hayli renkli, hareketli ve de eğlenceliydi. Ama alışveriş meraklıları için büyük hayal kırıklığıydı tabi. Çünkü bizim Ramazan ve Kurban bayramımız gibi onlarda da parası olan seyahate gidiyor. O nedenle çoğu alışveriş merkezleri, çok özel bar ve restoranlar arasında kapalı olanlar vardı. Nitekim bizi getiren uçak aynı gün 170 İspanyol’u İstanbul’a götürdü. Otelimiz NH zinciri olan Prisma’ dı.
Arjantin Meydanı
Ben son yıllarda, butik otellere merak sardığım ve sevdiğim için pek hoşlanmadım. Ama odalar harika, geniş ve şıktı. Hemen 2o metre yakınından da metro kalkıyor. Sizi beş durak sonra eğlencenin, yemeğin, keyfin merkezine, sembolik olarak İspanya’nın merkezi olan, sıfır noktasındaki Puerta del Sol’a getiriyor. Hem de 1 Euro karşılığı. Zaten metro ile nereye giderseniz gidin inmediğiniz sürece ödeyeceğiniz para aynı. Bu arada Elzer ile sohbet sırasında burada matadorların kışın başka ülkelere gösteriye gittiklerini ve bahara doğru döndüklerini, geçimlerini böyle temin ettiklerini öğrendim. En pahalı evlerin ve lüks restoranlar Arjantin Meydanı’nda, Kralın ancak özel günlerde geldiği saray çevresinde. Yalnız son zamanlarda gayrimenkul fiyatları bizde olduğu gibi burada da yarıya inmiş. Halbuki yıllarca İspanya’nın özellikle güneyinde,İngiliz, Alman, Fransız kolonileri oluşmuş. Emekli olan soluğu burada alıyormuş. 2009’a kadar inşaat sektörü tavan yapmış. Şu an ise bizde olduğu gibi en çok iflaslar inşaat sektöründeymiş.
Güneşin kapısı
Asgari ücret diğer Avrupa ülkelerine göre düşük. 745 Euro. İşsizlere devlet yardımı var. Bu arada biliyorsunuz İspanya’ya yılda 55 milyon turist geliyor. Ama bunların % 80’i Kanarya Adaları ve Bali’ ye geçiyormuş. Turumuzun ilk gününde şehrin en önemli sokaklarından Mayor Sokağı, Puerto Del Sol, Carrera De San Jeronimo, Cortes ve Neptunos alanları, tipik atmosferi ile Barrio De La Moreria, tarihi Madrid Binası, Alcalas Girişi, Retrio Parkı ve boğa güreşlerinin yapıldığı meydanı gezdik. Dünya edebiyatının baş yapıtlarından Don Kişot’un yazarı Carvantes’in heykeli önünde fotoğraf çektirdik. Daha sonra ben kardeşlerimle Puerta del Sol, Grand Via’ nın altını üstüne getirdik. Sol zaten Madrid’in en bilinen ve en kalabalık meydanı. ‘Güneşin Kapısı’ burada bütün bir gününüz geçer. Bir de Paskalya olduğu için renkli, sıcacık ve keyif içindeydi. Zaten Madrid yaşayan bir kent. Yaşamasını, gezmesini bilene, sabaha kadar devam ediyor hayat. Öyle çok paranız olması da gerekmiyor. Çünkü herkesin kesesine uygun her türlü eğlence var. Bana Madrid’i kısaca özetle derseniz, “Muhteşem bir tarih, süper bir eğlence, iyi ve keyifli yemek ve de futbol maçları, boğa güreşleri ile hırsızlara dikkat” derim.
Paylaş