Paylaş
Tam 30 yıllık arkadaşım. Sırtımı dönebileceğim ender insanlardan biri. Dostum. Bana göre MHP bile, onun gücünden korkuyor. Hiçbir partinin adamı olmayan ben, yalnızca benim. Amma karşımda, ülke ve İzmir menfaatleri uğruna, tek başına yürüyen bir adam var. Sırtını partisine değil, sevenlerine, özellikle de İzmirlilere dayamış. Onun için İzmir, su, ekmek, kanı aksa İzmir... Dolayısıyla İzmir’den ve İzmirlilerden eksik gelen bir oy onu yaralar. Hakkını istiyor. Adam gibi bir adam. Sözünün eri. Hani sorsalar, Nasıl bir Başbakan? Ya da Belediye Başkanı? Ya da Genel Başkan istersin? Vereceğim bir-iki adaydan biri Musavat olur. O nedenle köşemi bu gün ona açtım. İyi mi ettim? Kötümü ettim? Karar sizin... Önce, eşi Nahide Dervişoğlu ve bana ‘Şenay Teyze’ diyen dünya güzeli kızı Zeynep ile konuştum... Çünkü onun bu savaşında, karısı da, kızı da, ailesi de, çok önemli...
Yayla balı ve süt vazgeçilmezi
Saat 09.00’da yollara düşen, gece yarısı ancak evine gelen, kızı ile koyun koyuna uyuyan Musavat, gece yarılarına kadar internette geçiriyor zamanını. Bazen sabah 04.00’ü buluyor. Uyumak için de mutlaka kitap okuyor. Farklı bir adam o...Gece kaçta gelirse gelsin, eşi ile yemek yiyor. Kızını öpüyor. Özel bir diyeti yok. Ama sabahları mutlaka çorbasını içiyor. Vitaminlerini alıyor. Yarım saatte olsa yüzüyor. Karadeniz’den gelen yayla balı, sütü eksik olmuyor. Tüm bunları eşi anlatıyor... Çok şık giyiniyor Musavat. Tam 30 yılda öyle. Gerektiğinde spor, gerektiğinde takım elbise. Şıklığını son zamanlarda eşine borçlu. Öyle marka takıntısı yok. Yemek pek seçmiyor. Eşinin çok güzel yemek yaptığını, özellikle de elinin lezzetli olduğunu söylüyor... Biz Nahide Hanım ile konuşurken, “Ben et severim. Balık ikinci planda. Ama sebze de yerim. Makarna, pilav ve tatlı da. E Karadenizliyim, amma kendimi İzmirli görüyorum. Onlar gibi sebzeye, otlara düşkünüm. Fakat kilo aldım. Bir tiyo, resim çektirirken karnımı çekiyorum. Yaptığım tek hile de o”diyor, gülerek...
Kızı Zeynep babasına hayran
Kıbrıs Şehitler Caddesi’nde yürüyoruz. Pencerelerden sarkanlar, karanfil atanlar, “Başbakan” diyenler. Bunlar hep büyük umut veriyor Musavat’a. Girdiği kuyudan zaferle çıkacağına inanıyor. Çok başarılı bir hatip. Öyle basın danışmanı, halkla ilişkilerini yürüten kimse yok çevresinde. Hep spontane konuşuyor. Kızı Zeynep, biz konuşurken büyük bir hayranlıkla izliyor onu. İki eli kanda olsa, mutlaka kızının gösterilerine gidermiş Musavat. Öyle diyor Zeynep. Ama seçim hazırlıkları nedeniyle, göremediği babasını sayemde görüyor. Çünkü ben Musavat’a, “Buluşmamıza eşini ve kızını da getir mutlaka” deyince, o da ablasının sözünü dinlemiş... Baba-kız her fırsatta sarılıyorlar bir birlerine...
İzmir onların limanı
Musavat’ın popüler olmasından eşi büyük mutluluk, gurur duyuyor. Çok seviyor... Zaten platonik aşkıymış Musavat. Ben öykülerini yıllarca önce Musavat’dan dinlemiştim. Ama bu kez eşi anlatıyor ve sizlerin de bilmesini istiyorum. Ağabeyinin arkadaşıymış Musavat. Çocukluğundan beri tanışırlarmış ailece. Musavat’ın babası avukat, Nahide’nin iki ağabeyi de onun müvekkiliymiş. 80’li yıllarda Samsun’a gidermiş Nahide. Platonik aşk duyduğu Musavat’ı görebilmek için. Daha sonra İstanbul’a yerleşmişler. Gidiş-gelişler başlamış. Musavat’ın ailesi çok beğeniyormuş genç kadını. Sonunda da Musavat’a istemeye karar vermişler. O güne değin, arkadaşının kız kardeşine, yan gözle bakmayan Musavat, aslında içinde bir ateşin yandığını fark etmiş. 1995’de de evlenmişler...İzmir her ikisi için de liman olmuş. İstanbul’dan sonra nasıl yaşayacağını sormuşlar Bayan Dervişoğlu’na, “Önce Musavat’ın tercihi. İzmir’in derli, toplu, modern hali ise beni çekti” diyor...
“Sevgimiz karşılıklı”
Bizim Musavat’a soruyorum bu kez, Niye İzmir, o kuyudan çıkacak mısın? Diye... Başlıyor o anlatmaya
“On yıldan beri bu kentin siyasi, ekonomik kültürü içindeyim. Sevgi ve saygımızın dışında, aramızda hiçbir çıkarsal ilişki olmadı. Belediye başkanlığı sırasında kaybettim. Karşılıklı yasadığımız sevgiye helal gelmedi. İzmir halkı biliyorum ki, kendine hizmet edecek olanı ödüllendirecek. Ama aksi de olsa bu kentle aramdaki sevgi bağı yara almayacak. Zedelenmeyecek. Ben kendimi, bu kentin vicdanından çıkmış bir evladı olarak görüyorum ve bu kente kendimi emanet ediyorum. İzmir halkı da inanıyorum ki bu emanetine sahip çıkacak. Her şeyim burada ve burada öleceğim. Doğru lafı doğru adam söylemeli. Zaman zaman doğru lafı yanlış adam söylüyor. Laf aşınıyor. Yanlış lafı doğru adama söyletiyorlar bu kez adam aşınıyor. Ben hep doğru lafı söyleyen doğru adam olduğuma inanıyorum” diyor
“Milletimin gözü açılacak”
Çıktığı dinamik yolculuğunda, İzmir’in onu yalnız bırakmayacağını iddia ederek, konuşmasını şöyle sürdürüyor;
“ Ayrıca genç kardeşlerimin, siyaset yapmaları için iyi bir örnek olduğuma inanıyorum. O nedenle gençliği, hayal kırıklığına uğratmama adına, İzmir’im bana destek verecek. Fiilen 38 senedir siyasetin içindeyim, kendime, olgun yaşamda bir makam istiyorum. Ama bunu isterken de, İzmir’e canımla, kanımla hizmet vereceğime inanıyorum. İzmir’e geldiğimde bir gün trafik sıkışıklığında arabamdaki küllüğü boşaltım. Bir teyze gelip beni uyardı. Hepsini tek tek topladım. O tarihten sonra İzmir ve İzmirliye hayran kaldım. Entegre edici, birleştirici bir sosyal hayatı var. Allah tarafından da İzmir’e gönderildiğime inanıyorum. O nedenle İzmir...Ayrıca ben, sağcısıyla solcusuyla, ideolojik namusu olan bir kesimin de temsilcisiyim. Hangi partinin siyasi tabanı olursa olsun, beni sevdiklerine inanıyorum. Dilerim cenabı Allah da uygun görür o kuyudan çıkarım. Tıpkı Hazreti Yusuf’un çıkıp, babasının bu mucize ile gözleri açıldığı gibi benim de bu kuyudan çıkıp, milletimin gözünün açılacağına inanıyorum...”
“Kadınlar güçlü”
Benim gibi vücut diliyle konuşan Musavat, bu konuda eğitim almamış. Yüreğinden konuşuyor. “Zaten senin gibi ben de ciğerimden, yüreğimden geldiği gibi konuşuyorum. Halkımın içinden geldim. Öyle imaj-meker ihtiyacım da yok” diyor...Yol boyunca, Musavat’a kadınlardan büyük ilgi var. O nedenle soruyorum kendisine, “Kuyudan çıkarsan ki inanıyorum çıkacağını, biz kadınlar için ne yapacaksın?” diyorum...Başlıyor anlatmaya;
“Gazetelerin üçüncü sayfalarında çıkan haberler, birinci sayfalarında çıkan toz pembe haberlerle uyuşmuyor. Türkiye hızla bir sosyal cinnet ortamına gidiyor. Ben kadınlarında, siyasetle alakalı önemli haberlere imza atmış bir geçmişe sahibim. İl Başkanıyken, Belediye Meclisinin, İl Genel Meclisinin, birinci sıralarını, hep kadınlara ayırmışımdır. Kendi haklarını ve hürriyetlerini savunsunlar, siyasi bir güç kazansınlar diye. Kadınların aslında, himayeye ve savunmaya ihtiyaçları yok. Güçlüler. Beni babamdan çok annem yetiştirdi. İlkokul öğretmenim kadındı ve benim karakterimin şekillenmesinde önemli rol oynadı. Akademisyenler içinde de çok kadın var. Yönetme kabiliyeti olan çok kadın var. Ha bana dersen ki “Bir kadın eziliyor Musavat sen ne yapıyorsun?. O zaman beni komşularıma sorun. Çaresiz kalmış ve benim evime gelmiş kadınlara nasıl yardım ettiğimi en dürüst onlar bilir...”
Çevresini saran yüzlerce kadın arasında, Musavvat sözlerini şöyle notalıyor;
“Bir İzmir evladı olarak, İzmir’in vicdanından çıkmış biri olarak, kendimi İzmir ve İzmirlilerin temiz yüreklerine teslim ediyorum.”
Paylaş