Paylaş
Gözlerinizi kapatın. Süper bir tur şirketi Lady Travel ve süper bir rehber Baydu Oral ile birlikte, İtalyan Başbakanı Berlusconi’nin eşinin kendisini affetmesi için villa aldığı, yakışıklı aktör George Clooney ve Sophia Loren ile, magazin medyasında anılan Como’ya gidelim. Avrupa Birliği’nin, 5. büyük metropolü, Avrupa’nın ticaret ve moda merkezi Milano sokaklarında turlayalım. Cenevre Gölü çevresindeki restoranlarda keyiflenelim. Zürih’te çikolataya doyalım... Haydi buyrun. Kemerlerinizi bağlayın... Haaa bu arada, bu gezimin faturası kasamda. O nedenle gönül rahatlığıyla yazıyorum. Aslanlar gibi yani. Bedava değil...
Sanat ve alışverişte Milano
Otomobil, moda fuarlarıyla, zirvede bir şehir Milano. Milano, İtalya’nın en büyük şehirlerinden, en şık, en hareketli, en cazibeli merkezi aynı zamanda. Dünyanın dördüncü büyük katedrali 600 yılda bitmiş. Dışı da içi de etkileyici. Piazza (meydan) Duomo, Galleria Vittorio Emmanuele Kapalı Çarşısı, Scala Opera ve Bale Binası ilk göze çarpanlar. Mutlaka görülmeli. Moda dünyasının, en popüler iki caddesi, Duomo Meydanı’ndan, beş dakika mesafede... Via Monte Napoleone ve Via Spiga, en pahalı İtalyan ve dünya devlerinin sıralandığı sokaklar. Corso Buenos Aires, metro ile üç durak. “Alışveriş yetmedi” diyenler için. Via Bagutta 2’de Temporary Fashion Garage ve Via Forcella 13’de DMagazine Outlet, dünya markalarının satıldığı harika iki outlet. Kaçmaz. Gece hayatı için Navigli bölgesi cafeler, barlar, gece kulüpleriyle dolu. Duomo Meydanı’nın civarı da uygun alışveriş için ideal. Eski tüccar locasının bulunduğu yerde, Ristorante Al Mercante, klas ve tarihin içinde. Lezzetli yemekleriyle Risotto a la Milanese ya da Cotoletta a al Milanese, denemek için uygun bir adres. Hemen yakınında, Brera ve Ambrosiana sanat müzeleri de var üstelik...
Binlerce Türk yaşıyor
Milano’dan, yaklaşık yarım saatlik mesafede, harika bir yer. Milano gibi, buraya da beşinci gidişim. Sevgili Yıldırım Mayruk, yamağı Barboros Şansal, Nur Yerlitaş ile anılarımız çok Como’da. Beyonce, Sophia Loren, Madonna, Victoria Beckham, Jennifer Lopez, Sharon Stone, Mel Gibson, Sting, Dona Karan, Dolce& Gabbana, Roberto Cavalli gibi, dünya starlarının, en sıklıkla kaçamak yaptıkları yer Como. Ayrıca Como, ipek ticaretinin merkezi... Göl kenarında. Katedrali, eski sokakları, şık otel ve restoranlarıyla, İtalya’nın en görülmesi gereken noktalarından. Como’yu dolaşmak yanında, bir tekne turu yapmak da burası için olmazsa olmazlardan. Marconi’den, Mussoliniye, Manzoni, Stendhal, Byron, Verdi, Bellini, Rossini, Napolyon, çoğu ünlü, bu villalarda ve saray yavrularında kalmış. Bugünde, birçok ünlü, bu villaların kiracısı. Yabancıya mülk satışı yasak. Bir taraf İsviçre, bir taraf İtalya ve İstanbul Boğazı havasında bir yer Como Gölü. Göl kıyısında, Imbarcadero Restoran, en şık ve en hoş restoran. Como’nun bir özelliği de burada toplam 4 ila 4500’e yakın, Türk’ün yaşıyor olması. Pek çok Türk restoranlarına denk gelebilirsiniz...
İsviçre fondüsü yenilmeli
Cenevre, BM Avrupa Merkezi. Cern (Yüksek Enerji Fiziği Laboratuvarı) ve Kızıl Haç gibi, diğer kuruluşlara ev sahipliği yapan, dünyanın yaşanabilirlik sırasında, ilk on içinde yer alan şehirlerinden... Zürih’le bu dereceyi paylaşıyor. Bu arada, İstanbul 110. sırada. Cenevre’de Fransızca konuşuluyor. Saat, çikolata, ülkenin silikon vadisi, sigorta, farmakoloji, finans konularında en ünlü kent. Yüzyıllar boyunca, Cenevre Gölü çevresinde yer alan, şehrin merkezi, iki saatte gezilebilir. Rue Basse, çiçek saatinin paralelinde bulunan caddeler de alışveriş için. Burada, pasajların içinde, fast food tarzı ya da süpermarketler bulunuyor. Bu arada, Place de Madeleine civarında ünlü İsviçre fondüsü yenecek, uygun fiyatlı restoranlar var. Mutlaka yenilmeli. Gezilecek yerler arasında ise; İlk protestan katedrallerine dönüştürülen, dev katedraller, Hotel de La Ville, Place Du Bourg de Four, Place Neuve... Akşam yemeği ya da bir kadeh içki içmek için meydan Place du Molard, hoş...
Tarihi anlaşmalar
Montreux Caz Festivali ve Charlie Chaplin, Freddy Mercury, Phil Collins’le, tepelere kurulu ara sokaklarındaki müzeleri ve casinosuyla tanınıyor bu kent. Fakat bizim için boğazlarımızı kurtardığımız, bir destanın önemli isimlerinden... Montreux Palace Oteli, anlaşmanın imzalandığı otel. Kıyı boyunca, bir botanik parkına dönüştürülen yürüme yolunda... Pazar yerinin bulunduğu alan, en hareketli yer. Freddie Mercury, burada yaşadığı için, bir de heykeli dikilmiş. Bu meydanda, hem fast food restoranları bir de Migros bulunmakta. Alışveriş yapacaklar not alsınlar. Bu arada, Türklerin işlettiği küçük kafeteryalar da mevcut. Lausanne, hem Cenevre gölünün en şık şehirlerinden, hem de Türk Tarihinin, altın sayfalarının yazıldığı bir şehir. Şehrin üst bölümünde, St Françoise kilisesinin bulunduğu bölge, alışveriş ve ayaküstü yemek için idal. Yukarıda katedral, yine Katoliklerin, en büyük katedrallerinden biri. Katedralin terasından, gölün, Lausanne’ın, bizim için çok önemli olan, Lausanne Antlaşması’nın yapıldığı, Rummine Sarayı görülüyor. Katedralin merdivenlerinden inip, sarayın önüne çıkıyorsunuz. Şu anda, içinde beş müze barındıran bu saray, bir dönem Türkiye Cumhuriyeti’nin, özgürlüğünü ve bağımsızlığını kazandığına dair, antlaşmanın imzalandığı, çok önemli bir yer. Buradan sonra, aşağı Lausanne’a indiğimizde, göl kenarındaki, Ouchy Şatosu’nda, Lausanne tartışmalarının, hararetle yapıldığı yeri ve biraz ötede, aylarca süren bu tartışmaların odağında ki, İsmet İnönü ve arkadaşlarının kaldığı, Beau Rivage Otelini görüyoruz. Bu arada, hemen yanında, Olimpiyat Müzesinin bulunduğu alan yer alıyor. Ouchy Şatosu’nun arkasında, hoş bir kordon boyu var. Zamanı olanlar, buradaki restoranlarda, keyifli bir yemek yiyebilirler. Lausanne ve Montreux yolunda, Charlie Chaplin’in, son otuz yılını geçirdiği, Vevey, Romalılardan beri, teraslardaki bağlarda, yetiştirilen üzümlerden elde edilen, İsviçre’nin ünlü şaraplarının, Nestle fabrikasının, Cenevre Gölü’nün güvenliğini sağlayan, zindanlarıyla ünlü Chillon Şatosu, bizi bir başka dünyaya götürdü.
Einstein’in evi ve Zürih
Dünya Kültür Mirası listesinde, Aare Irmağı’nın kıyısında, Almanca konuşan bir masal kent Bern. 26 kantonun yönetim merkezi, parlamento binası Barenplatz’da... Her yıl devlet başkanı değişen İsviçre, her kanton içişlerinde serbest, federal bir cumhuriyettir. Marktgasse bitimindeki saat kulesi... Sıcak, soğuk ve rüzgardan, insanların korunması için yapılan revaklı, kemerli kaldırımlar, adalet heykeli, çocuk yiyen allegorik heykellerle, Einstein’ın, 49 numaradaki evini, keyifle gezdik. Şehir içindeki Kramgasse Caddesi üzerindeki, paralel sokaklardaki evler, müzeler ve şehrin sembolü Ayı Barınağı ile nehre ulaşan bir minyatür kent... Alışveriş, yemek içmek için sonsuz olanak sunan bu kent, bana göre, herkesin çok beğeneceği bir şehir. Barenplatz civarında ya da Ayı Barınağı’nın bulunduğu Nydeggbrücke (köprüsü) civarında, açık havada, yemek yenecek uygun yerler var. Alışveriş için Spitalgasse ve Marktgasse en doğru adresler. İsviçre’nin aynı isimli gölün kıyısında, Almanca konuşulan en büyük şehirlerinden Zürih’e dördüncü gidişimdi. Ama ilk kez inanın, Baydu Oral sayesinde keşfettim. Yaşanabilirlik, finans, sağlık, belediye hizmetleri, ulaşım konusunda kent birinci. İstasyon binasından, göl kenarına kadar inen Bahnoffstrasse, şehrin ana arteri. Hemen paralelinde akan, Limnat Nehri’nin kıyısı ise, eski şehir merkezi konumunda . Gross Münster–Büyük Katedralden, göle doğru ara sokaklar ve Limnat quai Caddesi boyunca restoranlar var. Burada, en basit restoranlarda bile fiyatlar yüksek. Bürkliplatz çevresi ve Bellevue Platz çevresinde, şarap ve bira evleri var. Buralarda daha çok, Alman gastronomisi egemen. Einstein’ın, Lenin’in yaşadığı sokaklar var. Antikacılar, butikler, cafeler, restoranlar dizili. Ama en basit bir meyve suyu ve sandviç bile 27 CHF aşağı değil. Zürih, İsviçre’nin en pahalı şehri...Alışveriş için yalnızca, pazarlar, panayırlar uygun. Çikolata konusunda ise, diğer ülkeler, Fransa ve İtalya, İsviçre çikolatalarını çok daha ucuza satıyorlar. Hatta dünyanın en pahalı free shopları olan Türk free shoplarında bile çikolata daha ucuz.
Paylaş