Paylaş
Bilgisine, görgüsüne, hayata bakışına ve de eğitimine, öğretimine… Namık Kemal Lisesi’nin ardından, ABD’de Houston Üniversitesi’nde, Yüksek Mimarlık okumuş. Mezun olmuş. Ardından, Columbia Üniversitesi’nde, Şehir Merkezi Planlaması’ndan da mezun olmuştu. Atletizm dalında elde ettiği, müthiş başarılarıyla, Houston Üniversitesi’nde, Atletizm bursu almış. Bunu, Texas Mimarlar Odası ve Columbia Üniversitesi, Dallas Şehir Merkezi Etüdü, özel bursları takip etmiş... Houston Üniversitesi’nde, öğretim görevinde bulunmuş, daha sonra, New York şehrinde, dünyaca ünlü Marcel Breuer ile Flaine Kayak Merkezi ve Washington’da, resmi binalar ve müze üzerinde çalışmıştı. Kendisi, ayrıca Fuller, Şehir Plancısı Tunnard ve Marıo Salvadori ile de çalışmalarda bulunmuş. Okul sırasında da, dünyaca ünlü heykeltıraş, Solari’den heykel dersleri almış. Çeşitli ülkelerde, Mimarlık ve planlama konuları ile uğraşmış… A.B.D.’de, Şehir Merkezleri ve (Shopping Center) dünyaca ünlü, Sacks, Sears, Macy’s gibi, mağazaların planlarını projelendirmiş. Şimdi oğlu Selim (Erdil), Aksoy Alışveriş Merkezi’ni yapmak istiyor… Ama o da, bilgisiz insanlarca engelleniyor. İzmir’in kaderi sanırım. Neyse… 1967 yılında, Türkiye’ye dönerek, Ankara’da rahmetli Turgut Özal ile devlet planlamada, konut projeleri üzerinde çalışan Orhan Erdi, daha sonra babası, Cavit Erdil’in, İzmir’de kurmuş olduğu şirkette çalışmaya başlamış.
Türkiye’nin ilk 45 katlı projesi
Orhan Erdil, Türkiye’nin ilk kırkbeş katlı projesini, benim de eski patronum olan, Sayın Erol Simavi ile yapmış. Gene Türkiye’nin, ilk Lagun Projelerini, İzmir Atakent ve Mavi Şehir projelerini yaparak, İzmir Florida gibi olacak iken, bazı mimarların karşı çıkması ile bu muhteşem proje iptal olmuş. Halbuki gerçekleşseydi, Dünyada ilk defa, Lagun Sistemini kullanarak, Orta Körfez, kendi kendini, ısı farklarıyla temizleyecekti. Bizde bu sineklerle ve kokuyla uğraşmayacaktık. Şu an anılarını yazan Orhan Erdil’i, köşeme konuk etmemin nedeni, ondan öğrenecek çok şeyin olması. Bizim, gençlerin, Büyükşehir, Konak ve de diğer belediyelerin de…
ŞD-Niye anı kitabı?
OE- Yer kabuğunun, düzensizliğinin, yaratmış olduğu dağlar, plajlar, göller, koylar, ormanlar, nehirler ve cennet… Dünyamızda altı milyar insan yaşıyorsa, altı milyar insanın da, anıları olacaktır… Onlardan biri olarak da, benim İzmir ile ilgili anılarım ise; Bütün medeni ülkelerde yapılan ve bizde de olması gerekenleri kapsamaktadır.
ŞD-Hayvanlar için bir projeniz vardı?
OE- Öncelikle, İzmir’de kültür parkın duvarları yıkılmalıdır. Parklar, insanların ve şehirlerin, nefes almasını sağlayan, mirengi noktalarıdır… Ve yeşil alanlar, halka açıktır. Parklar duvarlar ile gizlenemez. Aynı şekilde, insan dostu hayvanlar için de, oyun alanları yapılmalıdır. Bunu önerdim ama netice sıfır…
ŞD-Peki, İzmir Körfezi, neden Florida olamadı?
OE-Önce aklıma takılan bir konuya değinmek istiyorum. Dünya, kuş cennetleri ile doludur. Bizdeki kuş cennetleri; medeni ülkelerdeki gibi olamıyor! Avrupa’nın bütün sahilleri, Holanda, Afrika, Avustralya ve A.B.D.’nin güney sahillerinde, lagun sistemi ile insanlar, kuşlarla birlikte yaşarlar. Biz kuşları, tecrit ediyoruz. Yine, otuz sene önce planladığım, İzmir Orta Körfez, Alaçatı, Lagun Projeleri ve Atakent, Mavişehir projelerimi, sözde bir profesör, lagunu iptal ettirdi. Ama şimdi İstanbul’dan, Antep’e kadar, her yerde Lagun Projeleri yapılmaktadır. Bu büyük proje ile, İzmir kimlik kazanacaktı. Marka şehir olacaktı. Yirmi senede Dubai, Orta Doğunun Paris’i oldu. Biz ise, bu fırsatı kaçırdık. Halen bu potansiyel İzmir’de var. Yeter ki yaratıcı yöneticilerimizin, büyük düşünmesi gerekir. Eskiden de Basmane’de başlayan, Gazi Bulvarı’nda denize açık lagun vardı. Körfez Florida olabilirdi. Ama tren kaçtı…
İzmir katlı Ortaçağ şehri
ŞD-Birinci Kordon’u eski ve yeni hali ile karşılaştırsak?
OE- 19 ‘uncu yüzyıllarda, Londra’da sanayinin büyümesi ile, şehri duman ve toz kaplamıştı. Londra Belediyesi de, topograf Ebenezer Hovard’dı vazifelendirmiş. O da ilk uydu, Bahçe Şehir kriterlerini ortaya koymuştur. Daha sonrada, Londra ve Dünyada, utopik, bahçe şehirler yapılmaya başlamıştır. İzmir ise, her yönü ile katlı ortaçağ şehri olmuştur. Çatı silueti ve görünüşleri, görüntü kirliliği yaratmaktadır. 1950’ler de İzmir’den, Karşıyaka’ya ve Güzelyalı’ ya, genelde vapur ve elektrikli tranvaylarla gidilirdi. İzmir ve iller arası düzgün yol yoktu. Otomobil, otobüsle gidilmezdi… Gidilse bile, safari yolculuğu gibi olurdu. Hatta, İnciraltı’ na gitmek için, tekne ve vapur kullanılırdı. Alsancak’ ta, bu günkü limanın olduğu yerde, Demir Spor Kulübü tesisleri bulunurdu. Alsancak Vapur İskelesinden, Karşıyaka’ya, yüzme yarışları düzenlenirdi. Şimdiki limanın olduğu yerde de, uzun ve temiz bir plaj vardı. Kordon’da, Atatürk heykelinin en bölümdeki, denizin derin olması nedeni ile Kore harbine giden askerimizi, buraya yanaşan, büyük A.B.D nakliye gemisine binişlerinde, alkışlarla uğurlamıştık. Ya şimdi? İzmir Kordon ve Atatürk Caddesi’ndeki bilinçsiz yapılaşma, şehri perişan etti… Görüntü kirliliği ise had safhada
ŞD-Bir de ısı ve gürültü kirliliği var. Bu konuda anılarınızda nasıl bir çözüm var?
OE- İzmir, Çeşme gibi yazları serin olurdu. 1960 senelerinden sonra, İzmir’in ısısı artmıştır. Bunun nedenleri, beton binalardır. Kordondaki bitişik binalar, rüzgarların, arkalara geçmesini engellemektedir. Beton binalar, gündüzleri ısınır, geceleri de ısı yayarlar. Çözüm ise: İzmir’in dar ve kısa yollarını, yeşil alan yaparak, ısı, görüntü ve gürültü kirliğini yok etmektir.
Otoparklar yeraltına alınmalı
ŞD-İzmir’de müthiş bir otopark sorunu var?
OE- Çok doğru. O nedenle, İzmir’ de otoparklar yeraltına alınmalıdır. Hatta yeraltı yolları, otoparklar, çarşılar ve yeşil alanlar yapılmalıdır. Böylelikle, İzmir yolları ve yeşil alanlarıyla, çağdaş bir şehir olur. Otoparkların yer altına alınması; zemin tekniği açısından da gereklidir. Senelerdir, İzmir’in şehir planlarını, Belediye Başkanları, Politikacılar ve genç, tecrübesiz teknik elemanlar yapmıştı. İzmir’ de, eski binaların bulunduğu bölgelerde, yüksek katlı bina yapmak çok yanlıştır. Bir de, Çeşme oto yolu yanlarındaki, 100 metreye, bina değil, ağaçlar dikilseydi, gürültü ve görsel kirlilik olmazdı. Tabi ki sağlık acısından da olumlu olurdu.
ŞD-Anılarınıza göz attığımda, engellilerle ilgili de görüşleriniz dikkatimi çekti.
OE- Engellilerimiz, hatta engelsizler bile, kaldırımlarda yürüyemiyorlar… Resmi bina ve hastanelerde, engelliler için, göstermelik işler yapılıyor. Buda en büyük ayıplarımızdandır. Halen, yeni yerleşim alanlarında, alt yapı, yollar ve kaldırımlar dar yapılmaktadır. Engelliler ise hiç düşünülmemektedir. Tretuvarlar trafik korumalı yapılmalıdır. Bunca senedir, belediyelerimiz tretuvar yaparlar, gene de tretuvar yapmasını öğrenemediler. Otobüslerimizi de, yaşlılar ve engellilere göre satın almalıyız. Okullarımızda, kütüphanelerde, tüm toplantı salonları, sinemalar toplantı yapılan, açık ve kapalı her yerlerde, engelliler düşünülmelidir.
Paylaş