Paylaş
GEÇEN hafta İzmir’de artık geleneksel hale gelen atık pil kampanyası başlatıldı. Her şeyden önce böyle bir kampanyanın gelenekselleşmesi önemli. Çünkü bu şekilde toplanan pil miktarı katlanarak artıyor. Örneğin 2007’de 8 ton, 2008’de 8.6 ton pil toplanırken 2009’da 13.4 tona ulaşmış. Tarihler 2011’i gösterirken toplanan pil miktarı 25.7 tona, geçtiğimiz yıl ise tam 27.6 tona ulaşmış.
Bir kalem pilin 4 metrekare toprağı zehirlediği düşünülürse kanser vakalarının neden hızla arttığı çok daha iyi anlaşılır. Pil gibi elektronik atıklarla ilgili insanı dehşete düşen her gün yeni veriler ortaya çıkıyor. Bu konuları ileride daha detaylı şekilde paylaşacağım.
Benim bu hafta asıl üzerinde durmak istediğim sosyal sorumluluk kampanyaları. İzmir Büyükşehir Belediyesi ile Pil İthalatçıları Derneği’nin ortaklaşa kampanyasının sonuçlarını yukarıda verdim. Bunun yanında yıllardır gözümüzün önünde olan pek çok sosyal sorumluluk kampanyasının tahminlerin çok ötesinde yararlı sonuçlar verdiğini Capital’de yapılan bir araştırma çok net şekilde gösteriyor. İşte bunlardan birkaçı:
· Turkcell’in 13 yıldır süren Kardelenler kampanyası ile 95 bin kişiye burs verilmiş, 3 bin 450 kız öğrenci üniversite okuyup bin 500’ü meslek sahibi olmuş.
· Opet’in Temiz Tuvalet kampanyası 13 yılda 5 bin 250 saat eğitimle 7 milyondan fazla kişiye ulaşmış.
· TNT Ekspress ise 13 yılda 2 bin 212 okula tam 4 milyon 750 bin kitap ulaştırmış.
· Eti Şirketler Grubu çocuk tiyatrosuyla 12 yılda 1 milyon çocuğa ücretsiz tiyatro izletmiş.
· Renault Mais 11 yılda 1 milyon 200 bin öğrenciye güvenli yol eğitimi vermiş.
· UNICEF-Milli Eğitim Bakanlığı ortak kampanyasıyla 11 yılda ilkokul mezunlarında kız-erkek oranı 83/100 iken 91/100’e çıkmış.
· Türkiye Bankalar Birliği 10 yılda 134 hastaneye 1 milyon 34 adet tıbbi cihaz bağışlamış.
· Hürriyet Aile İçi Şiddete Son kampanyasıyla 9 yılda 13 bin mağdura destek verip bin 500 mağduru güvenli yerlere yerleştirmiş.
· P&G ve Migros’un 9 yıldır yaptıkları Engel Tanımayanlar Özel Olimpiyatları’ndan 4 bin sporcu faydalanmış.
· Aygaz’ın 9 yıldır sürdürdüğü Diyabetik Çocuklar kampında bin 500 çocuk konuk edilmiş.
· Doğan Gazetecilik’in 8 yıldır süren Baba Beni Okula Gönder kampanyasıyla 33 kız öğrenci yurdu, 11 köy okulu yapılırken burs sayısı 10 bin 500 kişiyi aşmış.
· Avea’nın 8 yıldır devam eden Engelliler Kariyer kampanyasıyla 3 bin 93 engelli vatandaş özel sektörde istihdam edilmiş.
Olanağı olanların böyle kampanyalara destek vererek birilerinin hayatını değiştirmelerine yardımcı olmalarından daha yüce bir manevi duygu düşünemiyorum.
Diş fırçalama kültürü
BANAT’ın bir araştırmasına göre Türkiye’de 10 yıl önce bir diş fırçası ortalama üç yıl kullanılıyormuş. Neyse ki 2010’dan beri bir diş fırçasını kullanım süresi bir yıla düşmüş. Böylece Türkiye’de dış fırçası satışları yılda 40 milyon adete ulaşmış. Aslında bu rakam bile nüfusun üçte birinin hala diş fırçalama kültürüyle tanışmadığını gösteriyor.
Türkiye’de bir diş fırçası ortalama bir yıl kullanılırken, gelişmiş ülke ortalamalarına göre hijyen açısından yılda en az dört kez değiştirilmesi gerekiyor.
Dişhekimine sadece diş ağrıdığı zaman değil düzenli aralıklarla gidip kontrol ettirmek ise birçok hastalığın kaynağını kökten kurutmanın en garantili yolu.
İzmir’de çok başarılı dişhekimliği fakülteleri ve çok sayıda deneyimli dişhekimi var. Her kentte bu kadar çok işin uzmanı bir arada olmaz. İzmirlilerin diş sağlığına önem verip ellerinin altındaki fırsatları değerlendirmelerinde yarar var.
Muhteşem açılışa ustalarla kapanış
TÜRKİYE’nin ustası Kerem Görsev’le başladı, İtalya’nın en iyi caz öğretmenlerinden Mauro Grossi ve ekibiyle kapanışını yaptı. İzmir Kültür Sanat ve Eğitim Vakfı’nın düzenlediği bir İzmir-Avrupa Caz Festivali daha böylece geride kaldı.
Kapanış tam bir ustalar konseriydi. Genç yaşından itibaren dünyanın en iyi cazcılarıyla çalışan Mauru Grossi’nin piyanosuyla eşlik ettiği grubu Nature Boy adlı parçayı değişik versiyonlarıya çalarak müthiş bir performans sergilediler. Vokalde yer alan 1950’li yılların filmlerinden fırlayıp gelmiş görünümlü, doğal ve büyüleyici sesiyle Claudie Tellini dinleyicileri hayran bırakırken klarnet ve alto saksafondaki Nico Gari inanılmaz bir başarı gösterdi. Gari’yi izlemek için Kopenhag’ın en prestjili kulübü Monmarte’ye ya da çalıştığı diğer kulüp Paris’teki Sunset-Sunside’a gitmeye gerek yoktu. O geçen hafta İzmirlilerin iki adım ötesinde Ahmed Adnan Saygun’un sahnesindeydi. İlk 45’liğini 1965’te çıkaran kontrabastki Ares Tavolazzi ile İtalya’nın en deneyimli caz davulcularından Toscana’lı Walter Paoli ise ayrı birer ustaydı.
Tüm zenginliğiyle bir caz festivali İzmir’in unutulmazları arasında yerini aldı. İyi ki müzik ve sanat var. Birkaç saatliğine de olsa dünyanın karmaşasından kopup insanların sadece kavga değil, güzel şeyler yapabileceğini de hatırlamak ancak böyle mümkün oluyor.
Paylaş