Paylaş
İzmir’de aylardan beri kimle sohbet etsem işlerin kesat gitmesinden yakınıyor. Hemen herkesin mahallesinde çevrenizde ardı ardına kapanan dükkanlar, aileden ya da komşudan işsiz kalanlar, bir türlü iş bulamayan üniversite mezunu gençler olan biteni fazlasıyla anlatıyor.
Ayrıca bu gözlemler Türkiye İstatistik Kurumu ‘nun (TÜİK) yayımladığı bilimsel istatistiklerle de doğrulanıyor. Mart ayında yüzde 5’ten fazla düşen Tüketici Güven Endeksi son altı yılın dibine vurmuş. Güven erozyonunun en önemli nedenlerinden biri ise vatan hainliğiyle bile suçlanan Merkez Bankası’na yapılan saldırılar sonucu döviz kurlarındaki aşırı dalgalanma.
Buna karşılık ihracatta da işler kesat. Euronun değer kaybetmesiyle Avrupalı tüketicinin alım gücü azalınca ihracat Ocak ve Şubat aylarında yüzde 10 ve yüzde 13 düştü. Türkiye’nin en önemli limanlarından biri olan İzmir için ihracat hayati önem taşıyor. Tekstilden otomotiv yedek sanayine yüzlerce firma Avrupa’ya yapılan ihracatla ayakta duruyor. Avrupa’nın mal alımını azaltması üretimde daralmayı bu da işsizliği beraberinde getirir. İşsizlikteki artış ise tüketimin azalmasını, tüketimin azalması ise yine üretimi vurarak kısır döngü giderek içine çıkılmaz hale gelir. Nitekim sanayi üretiminde Ocak ayında artış beklenirken tam aksine yüzde 2.5 gerileme oldu.
Turizm ise daha da vahim durumda. Ruslardan gelen rezervasyonda yüzde 40, İngilizlerin rezervasyonunda ise yüzde 25 azalma var. Bütün bunlar Turizm yatırımlarının giderek arttığı İzmir için tehlike çanları demek. Bölgede önümüzdeki aylarda faaliyete geçecek turistik tesislerde çalışan binlerce kişi ve yatırımcı belki de son dönemin en sıkıntılı yıllarından birini geçirecek.
Ve Türkiye böyle birbirinden kötü ekonomik verilerin ışığında seçim sandığına gidiyor. Bugüne kadar ekonomik durumu bozulmasın diye iktidar partisine oy verenlerde özellikle son birkaç aydır büyük bir kafa karışıklığı var.
Hem ekonomide , hem siyasette büyü bozuldu. Hele, hele Arınç- Gökçek kavgası sırasında AKP’ye en yakın isimlerden Yeni Şafak gazetesi Ankara temsilcisi Abdülkadir Selvi’nin bile “Ciddi bir durumla karşı, karşıyayız. AK Parti’nin büyüsü bozuluyor” demek zorunda kalması işin ciddiyetini iyice ortaya koyuyor.
Ekonomide bozulmuş olan büyünün siyasette de bozulmasının sandığa nasıl yansıyacağını iki buçuk ay sonra göreceğiz. Seçimler hemen değil altı ay sonra olsaydı büyülerin bozulmasının etkisi çok açık bir şekilde görülecekti. Şimdi oyların ne yöne gideceğini muhalefet partilerinin inandırıcı ekonomi programları önemli ölçüde belirleyecek.
En önemlisi ise, seçimlerden sonra büyüsü bozulan ekonominin yoluna girebilmesi için Türkiye’nin acı bir ilaç içmek zorunda kalma olasılığının giderek artması.
Paylaş