Meyvenin yarısı çöpe

İNCİR ve üzüm gibi geleneksel Ege ürünlerinin hasadı başladı.

Haberin Devamı

Ne yazık ki, kilosu 25 liradan pazara çıkan, biraz bollaşınca 15 liraya düşen inciri henüz 10 liranın altında göremedik. Aynı durum üzüm için de geçerli. Sultaniye ve Efem Çukuru ile Kavacık’ın siyah üzümleri henüz 10 liranın altına gelemedi.
Ege Yaş Meyve sebze İhracatçılar Birliği, korona nedeniyle bu yıl taze meyve-sebze ihracatının geçen yıla göre yüzde 45 arttığını açıkladı. Belki yurtdışından gelen yoğun talep iç piyasada fiyatların yükseklerde seyretmesine neden oluyordur.

13 MİLYON TON
Ancak meyve-sebzede fiyatların çok yüksek olmasında asıl nedenin inanılmaz bir israftan kaynaklandığı anlaşılıyor. İsraf derken, ürünlerin tarladan son satıcıya ulaşımı sırasında yaşanan kayıplardan söz ediyorum. Dünya Gıda Örgütü’ne (FAO) göre küresel çapta meyve-sebzede kayıp yüzde 50’ye ulaşıyor. Türkiye’de de durum çok farklı değil. 4 yıl önce TÜBİTAK-Metro Market işbirliğiyle yapılan bir araştırma, Türkiye’de üretilen 49 milyon ton meyve-sebzenin yüzde 25 ile 40’ının ya üretim-dağıtım zinciri aşamasında ya da satış ve tüketim sırasında atığa dönüştüğünü göstermiş. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre 2019’da 53.4 milyon ton meyve-sebze üretilmiş. Uzmanlar en iyimser hesapla bunun 13.3 milyon tonunun çöpe gittiği görüşünde.
Milyonlarca kişinin karnını doyurabilecek, fiyatları düşürebilecek bu devasa kayıp en fazla paketleme ve nakliye sırasında gerçekleşiyormuş. Hasat edilen ürün soğuk zincirde taşınmazsa yüzde 9.5, uygun ambalajda satılmazsa yüzde 9, soğukta sergilenmediği durumda ise yüzde 13 kayba uğruyor.
Yine FAO’nun araştırmasına göre gelişmekte olan ülkelerde kayıp oranı aracıda yüzde 8-10, perakendecide yüzde 8-12 arasında değişiyor. Tüketici ise aldığı ürünün yüzde 5 ile 8’ini uygun koşullarda saklayamadığı için israf ediyor.

Haberin Devamı

ÇÖZÜM İZMİR MODELİ’NDE
Peki, israfın nedenleri belli olduğuna göre çözüm nerede? Bunun için de en uygun çözüm olarak son yıllarda ‘İzmir Modeli’ olarak yeniden gündeme gelen küçük üreticilerin kooperatiflerde birleşmesi gösteriliyor. Kiraz ve şeftali gibi bazı ürünlere özel sektör yatırım yapıp yerinde işleyip soğuk zincirler kursa da, domates ve patates gibi her yerde yaygın olan ürünler için bu yatırımlar gerçekçi olmuyor. Buna karşılık kooperatiflerde ve tarım birliklerinde birleşen küçük üreticilerin ürünlerinin heba olmadan değerlendirilme şansı artıyor.
İyi yönetildikleri takdirde soğuk hava depoları, işleme ve modern paketleme tesisleri kurabilen kooperatifler yerel yönetimlerin de işbirliğiyle ürünlerine kolayca pazar bulabiliyor. Yoğurttan dondurmaya ürünleri zincir marketlerde bile satılan Tire Süt Kooperatifi, Bademler Kooperatifi, Bayındır Çiçekçiler Kooperatifi, zeytinyağında Gödence Kooperatifi ve tabii ki Tariş ilk akla gelen örnekler arasında.
Bu modellerin yaygınlaştırılması durumunda her yıl yarıya yakını israf olan 50 milyon ton yaş sebze-meyveyi kurtararak hem fiyatları düşürmenin, hem de daha çok kişinin sağlıklı beslenmesini sağlamak mümkün.

Yazarın Tüm Yazıları