Paylaş
Benim için İstanbul, Tarihi Yarımada’dır. Yaya olarak Sirkeci’den vurur, Kapalıçarşı’dan çıkar, Beyazıt’tan iner, Eminönü, Karaköy, Tünel, Galata, Taksim derken adım rekorları kırarım. Çok yorulursam 7- 8 dakikada bir geçen tramvay, metro, füniküler ya da Marmaray gibi toplu ulaşım araçlarından birine atlarım.
Ortalama yarım saatte kentin en uzak noktalarına gidilebilen toplu ulaşım İstanbul’a gerçekten nefes aldırmış. Ayrıca temiz vagonları ve istasyonlarıyla Paris, Londra gibi pek çok Avrupa ülkesinin metro ve trenlerinden daha iyi durumda.
YAYA GEÇİDİNDE KLASİK MÜZİK
Hele bazı metro istasyonlarına yakın yaya geçitlerinde klasik müzik yayını var ki aslında tam İzmir’e yakışacak bir uygulama. Yayalar yeşil ışığı beklerken trafik lambalarındaki hoparlörden yayınlanan klasik müzikle kentin stresini unutuyor. İzmir’de de birçok yerde böyle bir uygulama neden olmasın.
İstanbul’da da, İzmir’de olduğu gibi metro kültürü insanların dış görünümünü etkilemiş. Giyimine, saçına, ayakkabısına dikkat eden modern görünümlü yolcular artık çoğunlukta. Halbuki 3- 5 yıl öncesine kadar daha umursamaz bir insan profili göze çarpıyordu.
KAPALIÇARŞI’DA ARAPÇA
Bir başka değişim ise şehrin demografik yapısında görülüyor. Asya ile Avrupa arasında köprü olan İstanbul her dönem farklı milletlerden insanların buluştuğu bir şehir. Mesela 80’li yıllarda sosyalist sistem dağılırken Polonya, Bulgaristan, Romanya gibi ülkelerin akınına uğramıştı. Sonra turizmin yükselişiyle Kapalıçarşı’nın müşteri çığırtkanları İngilizcenin yanında İtalyanca, Almanca, Fransızca, İspanyolca bağırmaya başladılar. Şimdilerde ise Arapça sesleniyorlar. Rusların Kiril alfabesinin yerini Arapça tabelalar almış. Malezya gibi Uzakdoğu’nun Müslüman ülkelerinden gelen turist gruplarının sayısı hayli fazla.
ANTİKACI YERİNE TATLICI
Müşteri profilindeki değişim Kapalıçarşı’daki dükkanlara da yansımış. Avrupalı turistlere hitap eden ışıklar içerisinde rengarenk halı, giysi, antika satan dükkanların yerini Araplar’ın sevdiği tatlıcı, baharatçı dükkanları almaya başlamış.
Şehirde Afrikalılar’ın sayısındaki artış da dikkatimi çekti. Metroda, sokakta her yerde simsiyah derileri, kara boncuk gözleriyle Afrikalılar karşınıza çıkıyor. Ama turist gibi değil, iş güç sahibi İstanbullu olmuş bir halde.
Suriyeliler ise zaten ev sahibi gibi olmuş. Bazı yerlerde kilometrelerce tek Türkçe kelime duymadan yürüyorsunuz. Nüfusları 5 milyonu aşmış Suriyeliler’den geleceklerini Avrupa’da arayanlar ise Ege’de karşımıza çıkıyor. Yunan adalarına geçmeye çalışan göçmenlerin başlarına gelenlerin haberleri artık okunmuyor bile.
İzmir, İstanbul tarih boyunca yeni bir dünya arayanlar için köprü başı olmuş yerler. Osmanlıdan, Bizans’tan hatta milattan önceki medeniyetlerden beri bu böyle. Bugünkü 72 milletli görünüm, gelecekte belki de iklim krizinin etkisiyle başlayacak yeni göç dalgalarıyla devam edecek. Bu coğrafyanın tarihi kaderi bu.
Paylaş