Paylaş
Bu yıl da birbirinden güzel çim konserleri, özellikle gençleri akın akın fuar alanına çekti. Bence çim konserleri sadece fuar zamanı değil, daha sık yapılarak Kültürpark’ın önemli sembollerinden biri olabilir. ‘Kültürpark Çim Konserleri’nde sahne alabilmek sanatçılar için İstanbul Açıkhava Konserleri ya da eski fuar gazinoları gibi önemli prestij unsurlarından biri haline gelirse, fuar yeni bir marka kazanmış olur.
KOCAMAN BİR İŞPORTA ÇARŞISI
Bunun yanında güzelim fuarın, kapısından çıkınca karşıdaki ilk marketten ya da az ileride Kemeraltı’ndan alınabilecek ürünlerin satıldığı tezgahlarla doldurulmasını neden kocaman bir işporta çarşısına çevrildiğini hala anlayamadım. Satıcılar hiç olmazsa eski güzel günlerde olduğu gibi çevre duvarlarına doğru yerleştirilse de fuarın güzellikleri ortaya serilsin derim.
Alaçatı’nın
yeni mübadilleri
ARADA sırada eski yıllardan kalma gazetelere, dergilere göz atıp nostalji turu yapmak büyük keyiftir. Geçenlerde National Geographic dergisinin 2003 Temmuz sayısı elime geçti. İçinde Alaçatı’nın o yıllardaki halini, yorum ve gözlemleriyle kaleme alan Ece Temelkuran’ın bir yazısı vardı. Mübadele ile gelenlere devletin 20’şer dönüm arazi vererek yerleştirdiği ilk mübadiller ile yazarın “Alaçatı’nın yeni mübadilleri” dediği İstanbul’dan yeni yeni kaçmaya başlayanlarla sohbetlerini anlatmış. O yıllardaki tahminlerle bugün gerçekleşenlere bakınca hayal kırıklığı yaşamamak mümkün değil. Zaten o günlerin Alaçatı’sı için şu birkaç değerlendirme bile her şeyi anlatıyor:
“Çeşme turizm merkezi haline gelip gürültüsünü, patırtısını yükseltirken, burası bugüne kadar gözden kaçarak korunmuş durumda. Son iki yıldır moda olması çok şey değiştirmemiş ne kasabanın ne de insanların dokusunda. Bu elden çıkarırken, artık Alaçatı’nın yeni ‘mübadilleri’ İstanbul’dan kaçanlar. Sakızlı Han Oteli’nin sahibi Zeynep Öziş, ‘Biz buraya buralılarla yaşamaya geliyoruz biraz da. Ama buraya her gelen öyle mi acaba? Eğer kendi hayatlarını getirirlerse hakikaten bozulur burası’ diyerek” gelinen noktayı vurguluyor.
İKİ ÖMÜR VERMİYORLAR
Taş evlerini yüksek fiyattan satmaya çalışanlara sinirli Hakkı Amca, “Çok zengin bunlar. Ama İstanbul senin olsa neye yarar? Değil mi yaşlandın? Bitti! İki ömür vermiyorlar!” İnsanlar Alaçatı’ya yapılacak Venedik Projesi’ni konuşuyor kahvelerde. Denizden kanallar açılıp, kıyıya yapılacak evler önüne tekne çekilecek hale getirilecek, pahalıya satılacakmış, Alaçatı’ya para gelecekmiş. İyi diyen de var kötü diyen de.
Yabancılar Alaçatı’nın içlerine doğru nüfuz ettikçe Alaçatı’nın sürüp giden rehavetine de yeni iş kollarıyla giriyorlar. Sokaklarda yeni açılan taştan lokantalar, cafeler, barlar var. Ama hiçbirinin öyle hırslı bir turistik görüntüsü yok. Sanki her gelen uyuyor sokaklara. Alaçatı, büyük şehir sıkışıklıklarını bırakmak üzere eğitiyor insanları. Acele yok, yavaş yavaş!”
ARABESK TURİZM MERKEZİ
İşte böyle görülüyormuş Alaçatı 15-16 yıl önce. Keşke hiç olmazsa 3-5 yıl önceki yeni mübadil sanatçıların, antikacıların birbirinden güzel eserlerini sergilediği, sevimli dükkanların çoğunlukta olduğu bir Alaçatı olarak kendini koruyabilseydi. Bu güzel dükkanların yerini alan yüksek sesle müzik çalan bar ve lokantalarla dolu arabesk turizm merkezlerine benzemeye başlamasaydı.
Paylaş