Paylaş
Enflasyon ekimde İzmir’de yüzde 2.16 olmuş. Bu oran istanbul’da yüzde 1.75, Ankara’da yüzde 1.96. Kapı komşusu Aydın, Denizli ve Muğla’da ise yüzde 1.55 olmuş bir aylık fiyat artışı. Biraz daha ötede Balıkesir ve Çanakkale’de ise yüzde 1.82.
Fiyat artışlarında ekim ayında İzmir’i geçebilen tek bölge yüzde 2.32 ile Hatay, Kahramanmaraş ve Osmaniye.
Seçim çanlarının çalmaya başladığı şu günlerde İzmir’deki fiyatların diğer illerden daha fazla artarak rekorlar kırmasının temel nedenleri üzerine elbet ciddi analizler yapılacaktır. İktidar partisi bunu yapmasa bile muhalefet mutlaka yapmalıdır.
Döviz kurundaki artışın maliyetler üzerinde baskı yaptığı görüşü tek başına fiyatların artmasına gerekçe olamaz. Çünkü bütün Türk ekonomisini etkileyen bir olay. Enflasyonun temel nedenlerinden olan yüksek talebe karşılık İzmir’de mal ve hizmetler yetersiz kalıyorsa o zaman bunun nedenlerini araştırmak gerek. Domates, çarliston biber fiyatları artık sonbahara girilip ortadan çekildiği için mevsimsel nedenlerle rekorlar kırabilir. Ama aynı durum Ankara ve İstanbul için de geçerli.
Acaba İzmir’in nüfusunda son aylarda olağanüstü bir artış mı oldu da fiyatlar arttı diye düşünmeden edemiyor insan. Sayıları 100 bini aştığı öne sürülen Suriye’den gelen göçmenlerin yarattığı ek talep fiyatlar üzerinde etkili olmuş olabilir mi? Birkaç ay içerisinde bir kente gelip yerleşen 100 bin kişinin fiyatları etkilemesi çok olağan. Suriyeli göçmenlerin yoğun olduğu Hatay, Kahramanmaraş, Osmaniye’nin de yüzde 2.32 fiyat artışıyla ekimde birinci olması da ister istemez bu olasılığı akla getiriyor.
Bunlar herhangi bir bilimsel inceleme ve saha araştırması yapmadan sadece varsayımla akla gelen konular. Ama İzmir’deki rekor fiyat artışlarının ardında gerçekten böyle nedenler var ise bir çözüm aranmalı. Savaş kurbanı, çaresizlikten evlerini bırakıp en kötü koşullarda burada yaşamaya çalışan bu masum insanlara el uzatmaktan başka çaremiz yok. Ama hükümetin taraf olduğu Suriye’deki iç savaşın faturasını İzmirliler enflasyon olarak bütçelerinde yeni delikler açılarak ödememeli. Bunu önlemek için iktidar İzmir’e mal mı yığar, ucuz konut mu dağıtır bilemem ama gerekli tedbirleri mutlaka almalı.
Mutfakta yangın var
BU yıl Ege’de tüketiciyi zor günler bekliyor. Başta zeytinyağı olmak pek çok üründe aşırı sıcaklar nedeniyle rekolte düşük. Az ürün yüksek fiyat demek. Sözde kendi kendimize yetebilecek ender sayıdaki tarım ülkelerinden biriyiz ama gıda fiyatları nedeniyle aile bütçelerimizde açılan kara delikler bir türlü kapanmıyor.
OECD istatistiklerine göre ortalama bir Türk, gelirinin yüzde 30’unu gıdaya ayırıyormuş. Ortalama bir Fransız ise gelirinin yüzde 15’ini gıdaya ayırıyor. Çok eski tarihler değil, 2012 istatistiklerine göre Türkler toplam bütçelerinin yüzde 30’unu gıdaya ayırırken, ortalama bir Amerikalı’nın toplam bütçesinden gıdaya ayırdığı pay ise sadece yüzde 8.
Birkaç rakam daha verip daha fazla sinirler bozulmadan bu konuyu kapatalım.
Türkiye’de süt Avrupa Birliği ülkelerinden yüzde 30 daha pahalı ve yüzde 40 daha az tüketiliyor. Et de aynı durumda. Türkiye’deki tahıl fiyatları da dünya fiyatlarının yüzde 40 üzerinde. İşin uzmanları bu garip durumun köyden kente geçiş sürecinde yeni koşullara uydurulamayan yanlış tarım politikalarından kaynaklandığını söylüyor.
Nedeni ne olursa olsun, yıllardır mutfaktaki yangın söndürülemiyor, vatandaş hala bütçesinin yüzde 30’unu gıda harcamalarına ayırmak zorunda kalıyorsa bir şeyler yanlış gidiyor demektir.
Paylaş