Paylaş
Prof. Erinç Yeldan dünyanın en önde gelen 500 iktisatçısı arasında Türkiye’den ilk kez gösterilen bir iktisat profesörü. Geçen yıl Ankara’dan İzmir’e gelerek Yaşar Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Bölüm Başkanı olarak göreve başladı.
Prof. Yeldan’la ancak bir bölümünü bugün ve yarın bu köşede görebileceğiniz bilgi dolu sohbetimizde söz dönüp dolaşıp Türkiye’de yeni bir döneme ışık tutan Gezi Parkı’na geldi. Gezi Parkı çocuklarının patlamasıyla ilgili dikkatlerden kaçan bir çok noktaya işaret etti Yeldan. Bir süre önce Time dergisinin Y kuşağı gençlerini kapak konusu yapıp özelliklerini sıraladığını hatırlattı. Gerçekten de Why (neden) kelimesinden kısaltılarak Y kuşağı adını alan bugünün gençlerinin özellikleri şöyle sıralanmıştı: Sosyal olaylara duyarsız, teknoloji bağımlısı, kitap okumazlar, apolitikler, çıkarcılar, hiyerarşiye karşılar, herhangi bir kurumsal yapıya uymuyorlar, narsistlik düzeyinde kendilerini aşırı beğenmişler, nihilistler.
Prof. Yeldan “Yalın gözle baktığımızda bu tanımlamalar doğru. Ama bu kuşak bizim çocuklarımız, Bu kuşağı, 68 kuşağı yetiştirdi, 80 kuşağı yetiştirdi” diyerek, işin ekonomik nedenlerine ve eğitimden kaynaklanan sorulara şöyle dikkat çekiyor:
Öncelikle bu gençler kötüleştirilmiş finans kapital ortamında yetiştiler. Bu insanlar, borçlanmaya, tasarruf yapmadan tüketmeye, hemen her şeyi arzu ettiği anda elde etmeye koşullandı. Malların raf ömrü o kadar kısaldı ki TV, iPhone gibi ürünlerin iki yılda üç yılda bir değiştirilmesi gerekiyor. Sonunda bu çocuklar “Borçlanacağız, tüketeceğiz” diyen neo -liberal küreselleşmenin bir ürünü oldu.
Tarihin yüksek genç işsiz oranı
Dünyanın savaş ve büyük buhran gibi dönemler hariç tarihin en yüksek genç işsizlik oranıyla karşı karşıya olduğunu söyleyen Yeldan, neo -liberal küresel politikaların bu duruma şöyle yol açtığını söylüyor. Bu politikalar üretimin Çin, Uzak Asya, Afrika’nın bir bölümü gibi ülkelerdeki ucuz insan depolarına kaydırılmasına dayanıyor. Buna karşılık diğer bölgeler ‘Biz artık sanayi sonrası hizmet toplumuyuz, üretmeyeceğiz, finans gibi hizmetler vereceğiz’ diyerek üretimden koptular. O nedenle şimdi tarihin en büyük genç işsizler tehdidiyle karşı karşıyalar. Gençler güvencesiz işlerde asgari ücretle çalışmak zorunda kalıyor. O nedenle Yunanistan’daki gençliğe Yunanistan’da asgari ücret olan ‘700 Avro kuşağı’ deniyor. Türkiye’deki gençlerin durumu ise daha da kötü. Hükümetin yıllardır sürdürdüğü politikalarla yerli ürünlerin yerini ithal ürünler alırken, imalat sanayinde iş bulmak zorlaştı. Bunun yanında yaklaşık 6.5 yıl eğitimle ortalamanın ‘Orta okuldan terk’ olduğu bir toplumuz. Düşük eğitim kalitesiyle sürekli iniş çıkış gösteren ekonomik dalgalanmalarla gençler, ne yapacaklarını bilememenin, kalitesiz, süresiz, düşük ücretli işlerle önlerini görememenin çaresizliği içerisinde. Bütün bunlar yıllardır üst üste biriken sorunlar.
Sınav ve dershane gerilimi
Prof. Erinç Yeldan bir de bunların üzerine son yıllarda gençlerin adeta intikam alırcasına tasarlanan 4+4+4 gibi değişen eğitim sistemleriyle üst üste aldıkları darbeleri hatırlatarak gençleri patlamaya götüren nedenleri şöyle sıralıyor:
Kendilerine dayatılan dershane sistemi ve sınav kaygısıyla yoğrulmuş bir gençlik yaratıldı. Altı yıllık eğitim 3 saatlik bir sınava sıkıştırılıp, gençlerin kaderi belirleniyor. Bir de geçen yaz yaşadığımız soruların şifrelendirilmesi ve bazı çıkar çevrelerine servis edilmesi gibi olaylar yaşandı. Bütün bunlar gençleri alt üst etti. Bir gencin hayatındaki en önemli olgu eğitimdir ve burada yaşanan adaletsizliğe tahammül edemiyorlar.
Zaten böyle bir gerilim varken Ankara metrosunda ahlaklı davranın anonsları, alkolle ilgili yasalar ve devletin kurucularına ayyaş göndermeleri, üst üste geldi. Gezi parkındaki ağaçlar ve ardından gelen şiddet birikmiş olan toplumsal sorunların birden bire haykırılmasına yol açtı.
Evet Prof. Yeldan patlamanın nedenlerini böyle anlatıyor. Yeldan yarın orta gelir tuzağındaki Türkiye’nin kurtuluşunda tek çarenin eğitimde devrim olduğunu anlatacak.
Paylaş