Artık hiçbir şey gizli kalamaz

BAŞBAKAN Erdoğan’ın odasına konan böcekle ilgili haberleri izlerken aklıma iki hafta önce Almanya’da İzmirli bir dostumuzla yaptığımız sohbet geldi.

Ord. Prof. Onur Güntürk’ü İzmirliler yakından tanıyor. Beyin üzerinde yaptığı çalışmalarla geçen yıl Almanya’nın Nobel’i olarak bilinen Leibniz Bilim Ödülü’nü kazanmıştı. Ayrıca İzmir’i desteklemek için EXPO 2020 final sunumunda Paris’te bir konuşma yapmıştı.
Güntürk birkaç ay önce, dünyadan sadece 25 bilim adamının davet edildiği Başkan Obama’nın Bilim Kurulu toplantısı için Washington’da imiş. Teknolojik gelişmelerin ulaştığı boyutlardan örnekler verirken böcek küçüklüğünde dinleme cihazlarından söz etmişti. İş öyle boyutlara varmış ki uçan sinekten bile şüphelenmek gerek! Önümüzdeki günlerde ardı ardına ortaya saçılan dosyalara yenileri eklendikçe hiç şaşırmayalım. Artık bu çağda hiçbir şeyin gizli kalması mümkün değil.

Merkel’den özel davet

GEÇTİĞİMİZ haftalarda özel davetli olarak Merkel’le dar bir grupla birlikte yemek yiyen Ord. Prof. Onur Güntürk, Almanya Başbakanı ve beraberindekilere uzmanlık alanı olan beyinle ilgili “Düşüncenin Evrimi” konulu sunum yapmış. Beyindeki düşünce merkezleriyle ilgili araştırmalarını paylaştığında konu büyük ilgi çekmiş ve birkaç saatlik tartışma olmuş.
Bilmiyorum, Türkiye’de siyasetçiler birkaç saatini bir bilim adamının yaptığı çalışmalara ayırır mı? Ama dünyanın en güçlü liderlerinden Merkel bunu yapıyor. Çünkü başarının sırrının bilimde olduğunu biliyor.
Son bir örnek... Alman devleti, üniversitedeki rutin işlerinden kopup sadece kendisiyle baş başa kalıp düşünsün diye Güntürk’ü tam 8 ay boyunca nehir kenarında özel bir villa da ağırlayacakmış. Karşılığında ne bir çalışma, ne bir rapor, hiçbir şey beklenmiyor. Bu davet Almanya’da önde gelen bilim adamlarına verilen desteğin bir parçasıymış.
Türkiye’de ithal böceklerle iktidar savaşları giderek daha karmaşık bir hale gelip, devletten maaş alan profesörler ay sonunu zor getirirken, bilime yatırım yapan Almanya gibi ülkelerin neden dünyanın en zengin ve ileri ülkeleri olduklarını anlıyorsunuz değil mi.

Bugünden 2100 yılını yaşayabilirsiniz

YENİ yıla muhteşem bir kitapla başladım. Kitabı okurken kendimi 2030, 2050, hatta 2100 yılında yaşıyor gibi hissetim. Artık evlerin duvarlarının duvar kağıdı inceliğinde elektronik kağıtlarla kaplanıp bir el hareketiyle istediğiniz renkte duvar kağıdı ya da maçları izleyebileceğiniz dev ekranlar haline dönüşeceği günler çok uzak değil. Gözlükten internete bağlanma denemelerine Google başladı bile... Yakın gelecekte ise göze takılacak kontakt lenslerle bir göz kırpmayla internet izlenebilecek. Aspirin büyüklüğünde hapların içine yerleştirilecek kameralarla iç organların filmi alınacak, ameliyat yapılmadan birçok sağlık sorunu çözülecek. Kendi kendine giden sürücüsüz otomobiller yaşamımızın bir parçası haline gelecek. 2050’den sonra ise elektrik çağı bitip sürtünmeyi ortadan kaldıran manyetizma çağı başladığı zaman hava yastıkları üzerinde hiçbir enerji harcamadan giden otomobillere binilebilecek. Daha da ileri gidelim. Genetik çalışmalarla insanın yaşlanması yavaşlatılacak, hatta tersine çevrilecek. Uzayın keşfi ise iğne büyüklüğündeki roketlerle hızlanacak, uzay asansörleriyle yıldızlara turistik seyahat başlayacak.
Bilim kurgu filmlerindeki gibi bu senaryoları, dünyanın en iyi 300 bilim adamıyla yaptığı görüşmelerden sonra, New York Üniversitesi Öğretim Üyesi fizikçi Dr. Mıchıo Kaku kaleme almış. Matrix gibi filmlerin böyle kitaplara dayanılarak hazırlandığını söyleyen Kaku, kitapta her konuyu ‘Yakın Gelecek’ (Bugünden 2030’a), ‘Yüzyılın Ortası’ (2030’dan 2070’e) ve ‘Uzak Gelecek’ (2070- 2100) olarak bölümlere ayırmış.
‘Geleceğin Fiziği’ adını taşıyan kitap ODTÜ Yayıncılık tarafından Türkçe’ye kazandırılmış. İlk baskısı Aralık 2013’te yapılan kitabı bana CEO Sami Şener’in önsözüyle TAV yönetimi iletti. Eğer 2100 yılına kadar bugünden yaşamak istiyorsanız, New York Times gazetesinin en çok satanlar listesine giren, akıcı bir üslupla yazılan ‘Geleceğin Fiziği’ni mutlaka okuyun.