Paylaş
TÜRKİYE’nin hatırı sayılır bir bölümünü dolaşmama rağmen Ege’de özellikle İzmir’deki gibi yoldan geçenlere lokma dağıtma geleneğine hiçbir yerde rastlamadım. Genellikle lokma bir yakını kaybettikten ya da bir dileğin gerçekleşmesinden sonra dağıtılıyor. Bu gelenekte en hoşuma giden ise hemen herkesin kuyruğa girip lokmasını alıp gitmesidir. Çok yoksul biriyle hali vakti yerinde şık bir hanım ya da uzun saçlı, küpeli bir gencin hep birlikte sıraya girip lokmalarını almaları İzmirliler için çok olağandır. Türkiye’nin başka şehirlerinden gelenlere bu görüntüler çok değişik gelir. Yabancılar ise en çok lokmanın bedava dağıtılmasına şaşırır.
Avrupa’nın önde gelen turizm dergilerinden Traveller’ın yazarı Jonathan Bastable bir yazı için geldiği Alaçatı’da lokma dağıtımına denk gelince gördükleri çok ilgisini çekmiş. Derginin İngiltere’de yayımlanan Mayıs 2013 son sayısında Alaçatı’yı anlatırken bu konuya geniş yer ayırmış.
Yazar, Alaçatı’da cami meydanında avluya taşan cemaatin cuma namazı kılmasını izledikten sonra havayı mis gibi kızarmış hamur ve şeker kokusu kaplayınca önce ne olduğunu anlayamamış. Sonra kurulan tezgahı ve insanların kuyruğa girip sıcak sıcak lokmaları almaya başladığını görmüş. Bastable, “Ama kuyruk çok hızlı ilerliyordu çünkü lokmalar parasız dağıtılıyordu” diyerek şaşkınlığını ifade etmiş.
Akşam Alaçatı’da konakladığı Beyevi Butik Otel’e döndüğünde, sahibi Celal Bayraktaroğlu’na neden bedava tatlı çörek dağıtıldığını sormuş. Bayraktaroğlu, İzmir’de insanların hayatta olmayan yakınlarını anmak için lokma dağıtma gelenekleri olduğunu anlatmış. “Neden tatlı” diye sorduğunda da ise, “Aramızdan ayrılanları tatlı anılarıyla anmak için” diyen Celal Bayraktaroğlu gidip ev yapımı bir meyve likörü getirmiş. Yazarın kadehini doldurduktan sonra, “Bu likörü hiçbir zaman parayla satmam, çünkü aşkla, sevgiyle yapılmıştır” diyerek dostluğun şerefine kadeh kaldırmışlar.
Bir kahvenin 40 yıl hatırı vardır derler ya. Lokma hikayesi ve ardından gelen aşkla yapılan likör dünyaca ünlü turizm dergisinin yazarını çok etkilemiş ve yazısında uzunca konu etmiş.
Bize normal gelen değerlerimizi ancak dışarıdan gelen birileri yorumlayınca daha iyi farkına varıyoruz. Lokma dağıtımı da bunlardan biri. Umarım gelecek nesiller de aynı geleneği sürdürür.
Yarımada kazan Traveller kepçe
ÜNLÜ seyahat dergisi Traveller’in Mayıs 2013 sayısının kapak konusu “Saklı Türkiye” başlığı altında Alaçatı. Küçücük bir köyün sanat galerileri, antika dükkanları, beach kulüpleri ile son yıllarda akıllı Türklerin rotasına girdiğine dikkat çeken Traveller yazarının, balık mezatından seramik atölyelerine Alaçatı’da girip çıkmadığı yer kalmamış. Hollandalı fotoğrafçı Mirkem Bleemberg’in de fotoğraflarıyla süslenen yazı sadece Alaçatı için değil, Çeşme’den Urla’ya hatta Selçuk Efes’e kadar uzanan turizmin altın üçgeni için mükemmel bir uluslararası referans olmuş.
Yazısına ilk geldiği günün şafak vakti kalkıp dolaştığı Alaçatı sokaklarında duyduğu farklı ses, görüntü ve kokularla başlayan yazar, Beyevi Butik Otel’deki kahvaltısında denediği yeni tatlarla gözlemlerine devam etmiş.
Seramik sanatçısı Serap Yurdaer’in dükkanındaki İyon ve Hitit uygarlığının figürlerinin bulunduğu eserlerden çok etkilenen yazar, bir kamyona doldurup hepsini evine götürmek isteğini yazmış. Öğle saatlerinde köpeklerin uyukladığı Alaçatı sokaklarında dolaşırken girdiği bir antikacı dükkanında karşısına sürprizler çıkmış. Bir zamanlar içine incir konan eski ahşap kutular, porselen kapı tokmağı bunlardan bazıları.
Asma Yaprağı’nda geleneksel Türk mutfağını tattıktan sonra özellikle Ege Mutfağı’nın uluslararası gastronomi dünyasında gün yüzüne çıkmak için daha ne kadar bekleyeceğini merak ettiğini söyleyen Bastable, Argilla’da yediği asma yaprağına sarılıp kızartıldıktan sonra köze düşmüş havana kubasına benzettiği asma yaprağında sardalyayı anlata anlata bitiremiyor.
Dalyanköy’de Cevat ve Urla’da Yengeç Restoran’da balık ve deniz ürünlerinden yapılan mezelerden övgüyle söz eden yazar, yine Urla’da mutlaka yerel şarapların tadılması önerisinde de bulunuyor. Urlice şaraplarının üretildiği bağa ve tadım mekanına giden yazar, burada bağın sahibi eski rock gitarcısı Reha ve eşi Bilgesu Öğün’le gün batarken yaptıkları şarap ve müzik sohbetini büyük bir keyifle anlatıyor.
Aya Yorgi’nin gece mekanları ve ünlü beach kulüpleri ile Çeşme Marina’dan söz eden, isteyenlerin sadece 90 dakikalık yolculukla Selçuk’a gidip Efes ve Meryemana’yı da ziyaret edebilecekleri yazıda belirtiliyor.
Limon sıkılmış midye dolmayı bile unutmayan Traveller’in son sayısı bence gelir ve kültür düzeyi yüksek yabancı turistleri Alaçatı’ya çekmek için güzel bir referans olmuş.
Paylaş