Paylaş
Hafta başında “Ege Denizi’nde 4.2 deprem” haberleri web sitelerinde boy göstermeye başladığında “Depremde erken uyarı için akıllı telefonlardan nasıl yararlanılacak?” konulu bir yazı okuyordum. Te Economist dergisi son bir araştırmadan edinilen bilgileri özetle şöyle veriyordu:
Depremde erken uyarı için umut veren çalışmanın esası, deprem esnasında ses dalgalarının, yıkıcı titreşimlerden daha hızlı yol almasına dayanıyor. Depremin merkezine olan uzaklığa göre yıkıcı titreşimler ses dalgalarından birkaç saniye veya birkaç dakika sonra geliyor.
Birkaç saniye önce alınan bir uyarı bile insanların masanın altı gibi daha güvenli noktalara sığınmalarını, yangınlara neden olan elektrik, doğal gaz gibi alt yapı sistemlerinin otomatik kapanmalarını, sağlık kuruluşlarının alarma geçmelerini sağlayacağından çalışmaya çok önem veriliyor.
Akıllı cep telefonlarının bu işteki rolü ise uydu bağlantıları sayesinde oluyor. Akıllı telefonlardaki GPS sensörleri kullanıcıların dünyada bulunduğu konumu çok az farkla saptayabiliyor. Büyük bir deprem anında cep telefonlarının pozisyonu değişeceği için GPS sensörleri aracılığıyla bu durum saptanacak. Örneğin depremin merkezine yakın bir bölgedeki insanların hepsinin cep telefonları aynı anda pozisyon değişikliği bildiriyorsa bu uyarı anında daha uzak bölgelerdeki kalabalık yerleşim bölgelerine iletilecek. Böylece saniyeler veya dakikalar içerisinde bazı önlemler otomatik olarak devreye girecek.
5.000 telefon yeterli
Yapılan test çalışmalarında bir tane 7 büyüklüğünde bir deprem simülasyonu ile Japonya’da 2011 yılında meydana gelen depremin gerçek kayıtlarından yararlanılmış. Her iki senaryoda da depremin etkilerinin henüz ulaşmadığı kalabalık nüfuslu kentleri 5 saniye önceden uyarabilmek için 5.000 kişinin cep telefonundan gelecek sinyallerin yeterli olacağı belirlenmiş.
Türkiye özellikle de İstanbul ve İzmir tarihte 7 ile 7.5 şiddetinde depremler görmüş kentler. Her iki kentin de 99 depreminden bu yana kentsel dönüşümlerinin büyük bölümünün çoktan tamamlamış olması gerekirdi. Ama üzerinden 16 yıl geçmesine rağmen daha bir arpa boyu yol alındı denilemez. Rant kavgaları, davalar falan. Malum bu ülkede artık para insan hayatından daha değerli hale geldi.
Bu arada kaynaklarını rant yerine teknolojiye ayıran ülkeleri ise erken uyarı sistemlerini geliştirmeye başladı. Mesela deprem ülkesi Şili yukarıda anlattığım sistemi pilot olarak kullanacak.
Halbuki bu buluşları yıllardır deprem kabusuyla yaşayan Türkiye’nin yapıp dünyada bir ilke imza atması gerekirdi. Malum en büyük buluşlar en büyük ihtiyaçlardan kaynaklanan buluşlardır.
Ne diyelim belki seçimlerden sonra iktidara gelecek olanlar doğru yolu bulur.
Paylaş