Paylaş
BAL, 60 yılı aşan tarihi boyunca Türkiye’ye birbirinden değerli bilim adamları, edebiyatçılar, politikacılar, parlak yöneticiler ve işadamları armağan etmiş bir okul.
Amaç yüksek puanlarla girilen BAL, Kadıköy Anadolu, Cağaloğlu gibi okullarda başarılı öğrencilerin bir araya gelip eğitim seviyesini yükseltmeye katkılarını engellemekse hedefe ulaşıldı.
Ama çok sevinmemek gerek. Hiçbir proje veya yönetmelikle insanların zeka seviyeleri düşürülemez. Böyle kurumlara girmeyi başaran öğrenciler ne yapıp edip kaliteli eğitime ulaşmanın yolunu bulur. Çünkü, onları engelleyenlerden daha akıllıdırlar.
Ne diyordu şair ‘Acıyı BAL eyledik’ başlıklı şiirinde;
Kahrolasın demiyorum
kahrolma da
gör beni
-----
Alaçatı’nın zor kararı
ALAÇATI’yı insanlar sokakları, taş evleri, tarihin içinde yaşıyormuş duygusunu verdiği için sevmişti. Alaçatı’yı insanlar huzuru, sakinliği, dingin yapısı nedeniyle sevmişti. Alaçatı’yı insanlar çevresinde eşine az rastlanır doğal güzellikler, yerel lezzetler ve bütün bunların üzerine izleyenleri bile bambaşka bir dünyaya taşıyan gerçek sörf cenneti olduğu için sevmişti.
Ama Alaçatı’yı Alaçatı yapan kimliğinin içten içe eridiği anlaşılıyor. Alaçatı 2020 Platformu’nun 1.163 kişi üzerinden yaptırdığı araştırmada önemli uyarılar var. Alaçatı, 5 yıl öncesine göre değerlerinden çok şey kaybetmiş. Daha da vahimi ankete katılan ziyaretçilerin yüzde 82’si, yaşayanların yüzde 79’u, işletmelerin yüzde 56’sı 5 yıl sonra Alaçatı’nın daha da kötüye gideceğini düşünüyor.
Alaçatı’nın geleceğini 3 ana konu tehdit ediyor. Çarpık yapılaşma, gürültü ve işletmelerin kalitesi. İlk iki konuda çok yazılıp çizildi. Ancak birbirinden güzel butik otellerin, restoranların, barların hizmet kalitesi üzerine pek konuşulmamıştı. Meğer sıkıntı büyükmüş. Ankete katılan ziyaretçilerin sadece yüzde 27’si otellerde verilen hizmetin ödedikleri fiyata değdiğini, sadece yüzde 16’sı restoranlarda verilen hizmetin ödedikleri fiyata değdiğini söylemiş. Dikkatinizi çekerim, şikayet edilen konu fiyatlar değil, hizmetin kalitesiyle ilgili. Eğer hizmetten memnun olsa önlerine konan faturayı seve seve ödemeye hazır ziyaretçi kitlesinden söz ediyoruz.
Sonuç olarak, Zenna şirketinin araştırmasına göre Alaçatı bir yol ayrımına gelmiş görülüyor. Ya silkelenip halen popülerliğini kaybetmemiş kimliğini muhafaza edecek. Böylece eğitim ve kültür düzeyi yüksek, kaliteye harcayabilecek parası olan ziyaretçilerle dünya markası olacak. Ya da bu uyarıları dikkate almayıp zaman içinde sıradan ucuz tatil kasabalarından biri olup, çok daha fazla çalışıp daha az kazanmak zorunda kalacak.
Karar Alaçatı ve yerel yönetimlerin.
-----
İzmir Süper Lig’e bir çıksa
GÖZTEPE Başkanı Mehmet Sepil’in “Yakında Türkiye’de büyük gösterilen kulüplerden daha büyük olacağız” açıklamasını görünce İzmir adına içime umut doldu. Malum hayal edince işin yarısı bitmiş olur. İyi bir işadamı olan Sepil’in sözlerini o nedenle çok önemsedim. Süper Lig’e giremeyen İzmir takımlarının kayıplarının ne kadar büyük olduğu yayın ihalesi öncesi bir kez daha görüldü. Geçtiğimiz 2015-2016 sezonunda yayın gelirlerinden Fenerbahçe’nin payına 96.2 milyon TL, Beşiktaş’a 92.5 milyon Galatasaray’a 76.4 milyon TL düşmüş. Ege’nin tek takımı Akhisar’ın payına düşen de hiç fena değil tam 40.7 milyon TL. Süper Lig’e girebilecek bir İzmir takımı böyle gelirlerle iyi transferler yapıp yenilmez olur. Mehmet Sepil’in “Yakın zamanda büyük denilen takımlardan daha büyük olacağız” sözünü bu açıdan dikkate almak gerek.
Paylaş