Selim Öztürk

Ceplere ücretsiz iniyor kartları boşaltıyor!

27 Aralık 2013
Akıllı telefonlarla birlikte hayatımıza giren mobil uygulamalardan gözümüzü alamıyoruz. Her an yanımızda taşıdığımız ve oyun konsolu gibi kullandığımız telefonlarımızla fiyatları genelde 1 ila 10 dolar arası değişen oyunları satın alırken çok da düşünmüyoruz. Bilgisayar ve PlayStation oyun konsolunda olduğu gibi korsan oyun arayışımız da yok.

AYLARDIR AKILLI TELEFONLARIN BİR NUMARALI UYGULAMASI

Mobil oyunlara bu denli ilgi olunca haliyle App Store ve Google Play Store'da en çok rastladığımız uygulamalar da oyunlar oluyor. En çok indirilen uygulamaların da oyun kategorisinde yer alan uygulamalar olduğunu da hatırlatalım.

Peki Clash of Clans ismini hiç duydunuz mu? Hem iPhone hem de Android mağazalarında aylardır bir numara olan Clash of Clans aslında basit bir strateji oyunu. Ücretsiz olarak indirilen oyunun 'ücretsiz' olduğuna aldanmayın. Oyunu oynamaya başladığınızda kısa sürede bağımlısı olmaya başladığınızı hissedeceksiniz. Oyunda ilerledikçe artık normal koşullarda para toplayıp binalarınızı geliştiremeyeceğinizden gerçek para kullanıp altın veya iksir satın almanız gerekecek. Bu da oyuna sürekli para akıtmak anlamına geliyor ki oyun tutkunu bir kullanıcının ayda 100 ila 500 TL'yi gözünü kırpmadan bu oyuna vermesi hiç de zor değil.

ÜCRETSİZ İNDİRDİĞİNİZE SEVİNMEYİN TOMAR TOMAR PARA KAYBETMEYİN

Aslında bilgisayar ve konsol oyunlarına bir kereye mahsus satın alırken örneğin 150 TL verip ardından oyunu istediğimiz kadar oynayabilmemiz şirketler için pek de karlı bir iş değil. Ancak mobil oyunlar bize gösteriyor ki aslında oyunculardan kira bedeli almanın ötesinde oyunda gelişim için ekstra parayı oyuncuya harcatmak çok daha karlı bir iş.

Clash of Clans elbette alanında tek oyun değil. Ücretsiz olarak indirilen ve App-in-purchase denilen oyun içi alım özelliğini kullanan pek çok oyun var ve bu oyunlar binlerce kullanıcısından hatırı sayılır bir gelir elde ediyor.

Yazının Devamını Oku

Steve Jobs'ı gerçekten tanıyamamışız

16 Aralık 2013
Steve Jobs'ı Apple dışında gerçekten tanımıyormuşuz.

Steve Jobs’ı hep Apple, iPhone ve iPad’leriyle beraber andık bugüne kadar. Ancak Jobs’la ilgili aslında bilmediğimiz öyle çok şey varmış ki…

Apple’ın efsane patronu Steve Jobs’ın ölümüyle birlikte Jobs’la ilgili bilmediğimiz pek çok ayrıntıya da vakıf olma şansımız oldu. iPhone, iPad ve iPod gibi kendi alanında ses getiren cihazların arkasındaki isim olan Jobs’ın, örneğin, 13 yaşından sonra hiç kiliseye uğramadığını biliyor muydunuz?

Bu yazımda Jobs’ın yayınlanan biyografisinden yola çıkarak dikkatimi çeken bazı noktaları paylaşmak istiyorum. Jobs, 13 yaşına kadar kiliseye düzenli olarak giden bir çocuktu. Ancak bir dergi kapağında açlıktan ölen çocukların fotoğrafını gören Jobs, bir öğretmeninin yanına giderek şu sözleri sarfetmiş ve bir daha kilisenin kapısına bile yaklaşmamıştı: “Tanrı madem her şeyi görüyor; bu çocukların ölmesine nasıl izin verebiliyor?”

Jobs’ı hep Apple’ın başındaki isim olarak bildik. Peki Jobs, Apple olmasaydı ne yapardı dersiniz? Kendisi bu soruya yıllar önce şu yanıtı vermişti: “Herhalde aşık olduğum Paris’te şair olurdum.”

Pankreas kanseri nedeniyle yaşamını yitiren Jobs’a kanser teşhisi 2004 yılında konulmuştu. O günler hastalığını ciddiye almayan Jobs, büyük bir hata yapmış ve yakın çevresine şu sözleri sarf etmişti: “Açıkçası bedenimin ameliyat masasında açılmasını istemiyorum. Bu şekil bir müdahale beni rahatsız ediyor.”

Jobs’ın çevresi de bir hayli genişti. Hatta ABD’nin eski başkanlarından biri olan Bill Clinton, Monica Lewinski skandalı nedeniyle zor günler geçirirken Jobs’ı aramış ve ondan fikir almıştı. Jobs, Clinton’la açık ve net konuşmuştu: “Eğer gerçekten bu skandalla bir ilgin varsa bunu halkına açıklamalısın.”

Bill Gates için “yeni hiçbir şey yapmadı, sadece etrafındakilerin fikirlerini kullandı” diyen Jobs, Android’den de hayatı boyunca nefret etti. Hatta bir açıklamasında Jobs, “Android kopya bir ürün ve onu yok etmek için son nefesime kadar, kasamdaki 40 milyar dolar tükenene kadar savaşacağım.” demişti.

Steve Jobs’ın bir hayali de Apple TV idi. iPhone, iPad, iPod ve diğer tüm Apple cihazlarıyla çalışabilen ve iOS arabirimini kullanan bu özel televizyon, Jobs’a göre TV teknolojisini de yepyeni bir noktaya taşıyacaktı. Ancak Jobs, bu günleri göremedi.

Yazının Devamını Oku

DOS oyunlarını oynamak artık hayal değil

7 Aralık 2013
Bu kez sizi öyle son teknolojilerle buluşturan bir yazı paylaşmayı düşünmüyorum; aslında biraz nostalji yapmak fena fikir değil. Mesela eski bilgisayar oyunlarını özleyenler illa ki vardır aranızda, yanılıyor muyum? DOS oyunlarının başından kalkmayan ve o yılları hiçbir şekilde unutmayanlar ve hatta bugün fırsat olsa o oyunları tekrar oynayabilmek isteyenler…

Eski bilgisayar oyunlarının birçoğu bugünün bilgisayarlarında çalışacak durumda değil. İşletim sistemi mimarisi dahil birçok şey değişti yıllar içinde ve artık klasik oyunları farklı yollar kullanmadan oynayabilmemiz pek de mümkün olmuyor. Bu anlamda son zamanlarda keşfettiğim bir siteyi paylaşmak istiyorum sizinle. İsmi Gog.com… Good Old Games’in kısaltmasından oluşan bu oyun platformu Valve’ın Steam servisinin bir alternatifi değil elbette; ancak yıllar öncesinin oyunlarını Windows 8 ve hatta Mac sistemleri altında dahi oynamak isteyenlere çözüm sunuyor.

SANITARIUM'DAN TOMB RAIDER'A
Sanitarium’dan Blood’a, Tomb Raider serisinden Prince of Persia’a, Might and Magic VI’dan Commandos’a kadar birçok klasik oyunu sorun yaşamadan herhangi bir bilgisayarda oynayabiliyorsunuz. Hem geçmiş yıllarda olduğu gibi ne CD ne de DVD kullanma derdiniz var; bir kez kurulum dosyasını indiriyorsunuz ve o oyunu tek sefer kurup maceraya başlıyorsunuz.

Oyunların fiyatları ise pek çoğumuz için cüzi derecede sayılabilir. Oyunların niteliğine göre fiyatlar 1 dolardan başlıyor 10 dolara kadar çıkabiliyor. Ancak oyunları müzik albümleri dahil her şeyiyle indirebildiğinizden bu fiyat çok da göze batmıyor denebilir. Hesabınızla bir kez oyun aldığınızda, kütüphanenize giren o oyun artık tamamen sizin oluyor. Bilgisayarınızdan oyun silinse dahi Gog.com’a girerek hesabınızdan tekrar o oyunun kurulum dosyasını indirebiliyorsunuz.

Yazının Devamını Oku

iPhone'dan sonra iWatch da gelir mi

29 Kasım 2013
Teknoloji devi Apple'ın iPhone'dan sonraki en büyük hamlesi olması beklenen iWatch akıllı kol saatleri nasıl olacak?

Bugün için pek yaygın olmasa da hemen her teknoloji şirketinin hemfikir olduğu bir konu var: 'Giyilebilir teknolojiler geleceğin trendi olacak'. Bu bağlamda Cookoo Watch ve Pebble gibi şirketler bugünden geliştirdikleri akıllı saatlerle kullanıcılarına bir saatin ötesinde yeni bir deneyim yaşatıyor.

Bu iki firma dışında akıllı saatle başka kimler ilgileniyor? İnternet devi Google'a yakın bir kaynağa göre şirket halihazırda bir akıllı saat üzerinde çalışıyor. Zaten akıllı gözlük ile giyilebilir teknoloji alanında radikal bir adım atan Google'ın böylesi bir kol saatini geliştirmesi duyanları pek de şaşırtmıyor.

Peki Apple akıllı kol saatin neresinde? Apple'dan bugüne dek akıllı saatlerle ilgili herhangi bir açıklama gelmedi. Ancak şirketin aldığı bir takım patentlere bakıldığında Apple'ın akıllı saatlerde kullanması muhtemel bazı donanım ve teknolojilerin varlığından haberdar oluyoruz. Bunun dışında Apple'a yakın kaynaklar da şirketin akıllı saat işinden fazla geri duramayacağının altını çiziyor.

Apple'ın kol saati geliştirmesi durumunda ortaya nasıl bir şey çıkar? Kullanıcıların hayatını nasıl değiştirir?

Apple'ın akıllı saatlerinin ismi kuvvetle muhtemel iWatch olarak anılacak. Bunun dışında gelişmiş özellikleri olduğu için standart bir saate göre güç sorunu yaşayacağından kablosuz şarj imkanı da bulunacak. Böylece kullanıcılar telefonlarının aksine saatlerini sık sık kollarından çıkarıp şarj etmek durumunda kalmayacak.

Bunun dışında akıllı saatiniz bedeninizi de yakından inceleyecek. Örneğin yürüme hızınızı, kat ettiğiniz mesafeti, yaktığınız kaloriyi ve tansiyonunuzu size an ve an bildirebilecek.

NFC (Yakın Alan İletişim) teknolojisi sayesinde kredi kartı olmaksızın alışverişlerde ödeme yapabilmenize de imkan verecek olan iWatch ile film izleyip müzik dinleyebileceksiniz.

Son olarak Siri uygulamasının da iWatch'ta yer alacağını düşündüğümüzde sesli komutlarla saatimizi kullanabileceğiz.

Yazının Devamını Oku

Akıllı saatlere gerçekten ihtiyacımız var mı

26 Kasım 2013
Teknoloji baş döndürücü bir hızla gelişiyor ve gün geçmiyor ki bizi şaşırtan yeni bir buluş bulunmasın. Bugünlerde en çok konuşulan teknolojiler ise şüphesiz giyilebilir teknolojiler. Peki nedir giyilebilir teknoloji?

Bugün için kullandığımız masaüstü bilgisayarlar, laptoplar, tabletler ve hatta telefonların daha da mobilize olmuş hali olan bu teknolojiler artık bir gözlük bir saat gibi giyebildiğimiz eşyalar halini aldı. Önce Google'ın akıllı gözlüğüyle tanıştık. Basitçe anlatmak gerekirse bu cihazla video çekebiliyor, navigasyon sistemini kullanarak yolumuzu bulabiliyor ve hatta e-posta alıp gönderebiliyoruz. Ve tüm bunları tıpkı telefon kullanırken olduğu gibi yapıyoruz.

PEKİ YA KOL SAATLERİ

Bugün için ismi duyulmuş duyulmamış pek çok firma kendi akıllı saatlerini çıkarıyor. Samsung'un Galaxy Gear'ı da bu zincirin son halkası aslında. Basitçe internete girebilen bu saatle telefon görüşmesi yapıp e-postalarımızı kontrol edebiliyoruz.

İşi daha da abartabiliriz. Mesela Sony'nin aldığı SmartWig isimli akıllı peruk patenti bu alanda sınır olmadığını gözler önüne serecek cinsten. Peki ne yapıyor bu peruk? Akıllı Peruk basitçe beyin dalgalarını analiz ederek işlemlerin düşünce gücüyle yakın gelecekte yapılabilmesini sağlayacak. Aslında pek çok bilimkurgu filminde gördüğümüz über bir teknolojiden bahsediyoruz.

AKILLI GÖZLÜKLER VE GOOGLE GLASS

Ancak giyilebilir teknolojilerin büyük hayal kırıklıklarına yol açacağını da düşünüyorum. Google Glass'ı ele alalım. Çevremdeki pek çok kişi bu gözlüğü merak etse de tek kullanımlık bir cihaz olarak görüyorlar bu gözlüğü. Çünkü pek çok kişi bu gözlüğün yüze geldiğinde fazlasıyla sırıttığının farkında. Belki ilerleyen yıllarda tasarımı geliştirildiğinde bu sorun aşılabilir; ancak Google Glass'ın önündeki engel sadece bu değil. ABD ve bazı ülkelerde restoranlar ve barlar bu gözlüğün kullanımını yasaklama yoluna gidiyor. Amaç ise gayet açık: Röntgenciliğin önüne geçmek... Zira video kaydı yapabilen Glass pek çok kişiyi de rahatsız edebiliyor.

Yazının Devamını Oku