Paylaş
Birkaç yıl önce yazmıştım tekrar edeyim. Kodlama ya da daha geleneksel deyişle bilgisayar programlama bu çağın alfabesi. Kumaşın bile akıllısının tasarlandığı, buzdolabında biten sütün kendi siparişini verdiği, siyasetin ve elbette dış politikanın bile siber casusluk maharetiyle yeniden tarif edildiği bir yeni çağa geçerken kodlama, mühendislerin tekeline bırakılamayacak kadar önemli bir beceri oldu. Artık elimizin değdiği her şeyin arkasında yazılım olanı makbul. İşte tam da bu nedenle dünyada hummalı bir kodlama yarışı başlamış durumda. Çünkü şurası çok açık, geçmiş yüzyılın yarışından bağımsız olarak bu yeni ekonomide çocuklarına kodlama becerisini daha hızlı ve yaygın bir şekilde kazandıran ülke bu yeni çağın yükselen ekonomisi olacak.
100 YILDA BİR GELEN FIRSAT!
Malum biz bir önceki ekonomik yarışı kaybettik. Sanayileşmeye geç kalmanın bedelini çok ağır ödedik. Ödüyoruz. Son yüzyıldaki tüm olumlu çabamız gelişmiş ülkeyle aramızdaki makası bırakın kapatmayı, sabit tutmaya bile yetmedi. Makas açılıyor çünkü biz o yarışa geç başladık. İşte tam da bu nedenle şimdi aynı hatayı tekrar etmemek için elimizi sıkı tutmamız gerekiyor. Çünkü futboldaki gibi son dakika gollerle turu geçmenin mümkün olmadığı, son treni kaçıranın yaya kaldığı bir yarış bu. Ya bu trene binip yeni ekonomiye geçeceğiz ya da bir yüzyıl daha gelişen dünyaya küfür ederek kendimizi avutacağız. Tercih bizim.
YARIŞ YENİ BAŞLADI!
Şu an gelişen dünya da gelişmekte olan dünya da yarışın farkında. Herkes hummalı bir şekilde çocuklarına kodlama öğretmenin yolunu arıyor. Ama başta Estonya ve Finlandiya olmak üzere bazı ülkeler kodlama dersini 1. sınıftan itibaren tüm müfredata koymuş durumda. İngiltere ise daha evvel, 5 yaşında çocuklara kodlama algoritmasını yapboz ve diğer oyunlarla öğretmeye başladı. Bütün bu reformlar çok yeni, bir kısmı birkaç aylık!
SOMUT BİR ÖNERİ: 1. SINIFTA “KODLAMA”!
Hani arada soruyorsunuz ya “Hocam iyi de somut olarak ne yapalım?” buyurun size çok somut bir öneri. Gelin Türkiye’yi Finlandiya ve Estonya ligine sokalım ve kodlamayı çocuklarımıza daha birinci sınıfta alfabeyle birlikte öğretelim. Şu anda eğitim için yapabileceğimiz en somut öneri bu. Afaki bir öneri de değil. Türkiye’de pek çok özel okul zaten bu işe pilot uygulama olarak başlamış durumda. Bahçeşehir Kolejleri bu konuda güzel bir Türkçe kılavuz kitap bile basmış. Olmayan bir uygulama değil.
5. SINIF ÇOK GEÇ!
Milli Eğitim Bakanlığı elbette anlattığım yarışın farkında. Gelecek sene bilişim teknolojileri ve yazılım dersi kapsamında 5 ve 6’ncı sınıflar zorunlu, 7 ve 8’inci sınıflar seçmeli olarak “kodlama” eğitimi olacak. Ancak bu yeterli değil. 5. sınıf kodlama için çok geç! Türkiye’nin kodlama yarışına iddialı bir şekilde girmesi için kodlama müfredata temel beceri olarak 1. sınıfta konulmalı. 5. sınıf çok geç!
YETER Kİ İRADE OLSUN!
Kodlamayı okuma-yazma gibi temel beceri seviyesinde 1. sınıftan itibaren öğretmek çok ciddi bir reform. Eğitim sisteminin, öğretmenlerin ve sistemi bir mıknatıs gibi arkasından sürükleyen sınavların bu reforma göre elden geçirilmesi gerekir. Bütün bu adımların nasıl atılacağı yanıtı olan bir soru. Dünyada iyi örnekler var, Türkiye’de iyi örnekler var. Yeter ki irade olsun! Code.org, KODU, Scratch gibi pek çok uygulamanın Türkçesi var. Öğretmenlerin yetiştirilmesi noktasında da Finlandiya örneği var: Öğretmenlere online olarak kodlama öğretmenliği eğitimi mevcut. Öğretmen açığını atanamayan BÖTE, bilgisayar mühendisi ve ilgili alan mezunu üniversite mezunlarıyla temin etmek de mümkün. Dünyanın aradığı bu yetenekli gençleri üniversiteden mezun edip bu çağda atıl bırakmak başlı başına bir milli servet israfı.
NİYET VARSA YOL BULUNUR!
Kendi çocuklarımla kodlama saatine katılmış, kodlamayı online ortamda mülteci çocuklar için tasarlamış biri olarak şu kadarını söyleyeyim ki bu işi öğretmek mümkün. Alfabeyi öğretmek, matematiği, feni öğretmek kadar mümkün. Ayrıca araştırmalar öğrencilerin kodlama dersini çok sevdiğini de gösteriyor. Yani somut, uygulanabilir bir reform bu. Niyet olduktan sonra yol bulunur. Hadi!
Paylaş