Paylaş
Artık yaptığınız bilimin topluma nasıl ulaştığını da dert etmeniz gerekiyor. Çünkü bunu siz dert etmezseniz doğan boşluğu yalan yanlış hurafelerle başkaları dolduruyor. Adına hakikat-sonrası denen bu dönemde gerçekle yalan arasındaki kalın çizgi yok olmuş durumda. Hakikatin peşinde bir ömür tüketen bilim insanları için zor bir dönem ama çaresiz bir dönem değil.
Gerçek-sonrası toplumda bilimsel verinin yeri var mı?
İster çocukları hastalıklardan koruyan aşı olsun ister mültecilerin suça katılımı olsun ister global ısınma... Artık tüm dünyada disiplinlerden bağımsız bir gelişme var: Bilimsel veri tek başına insanları ikna etmeye yetmiyor artık. Her alanda bilimsel doğrularla toplumsal kabuller arasında uçurum giderek artıyor. Örneğin tıp alanında yıllardır ısrarla aşı ile otizm arasında bir bağ olmadığı verilerle ortaya konuyor. Onca makale, yüzlerce uzman görüşüne rağmen hala başta Amerika olmak üzere pek çok yerde aileler aşının otizme yol açtığı batıl inancına sahip. Bu inanç maalesef pek çok ebeveyni çocuklarına aşı yaptırmamaya ve başka pek çok hastalığa itiyor.
Olay sadece sosyal bilimlere has değil!
Global ısınmanın insan kaynaklı olduğuna dair bilimsel verilerin haddi var hesabı yok. Yüzlerce araştırmacı her sene yeni verilerle gösteriyor ki insanların bu dünyada yapıp ettikleri dünyanın hızlı bir şekilde ısınmasına yol açıyor. Ama gelin görün ki başta Amerika olmak üzere pek çok ülkede geniş kesimler bu temel bilimsel veriyi duyuyor ama inanmıyor.
Akademi topluma yön veren kurum olmaktan çıkıyor
Üniversiteler 20. yüzyıl boyunca toplumsal ve ekonomik hayata ciddi oranda yön verdi. Üniversitede üretilen bilgi, laboratuvardan makalelere oradan da topluma akıyordu. Ama bu zincir hakikat-sonrası toplumda çöktü. Artık bilimsel veriler topluma ulaşmıyor. Üniversiteye hapsolmuş biliminsanları da bu durumun şokunu yaşıyor şimdi. O nedenle bugün bilim dünyasını en çok meşgul eden soru bilimsel verinin topluma nasıl daha etkili ulaştırılacağı sorusu. Artık bilim insanları olarak bizlerin yeni bir uzmanlığa ihtiyacı var. Çünkü bilim, bilimsel dergilere hapsedilemeyecek kadar elzem bir ihtiyaç dünyamız için.
Metafor uzmanlığı!
ABD Bilimler Akademisi’nde iki yıldır bir komitede görev alıyorum. Alanlarında seçkin 18 bilim insanıyla çocuk gelişimi üzerine bir rapor hazırlarken fark etmiştim. İlk toplantımıza bizim dışımızda iki uzman da katılmıştı. Daha sonra bizim komitenin tüm etkinliklerinde bizimle olan bu uzmanların işi ne biliyor musunuz? Metafor bulmak! İletişim alanında tecrübeli bu arkadaşlar bizim bilimsel olarak altına imza attığımız verileri daha geniş kesimlerin kolayca anlayabilmesi için metaforlara dönüştürüyor. Sayfalarca uzayan raporlarımızı 140 karakterlik tweetlere, Facebook iletilerine dönüştürüyor. Ama dikkat edin, projenin sonunda değil, taa ilk başında ve bizlerle yola çıkan uzmanlardan sözediyorum.
Twitter, Facebook deyip geçmeyin!
Bu hafta Texas’ta dünyanın dört bir yanından gelen binlerce çocuk gelişim araştırmacısının katıldığı SRCD Kongresi’ndeydim. İki yılda bir yapılan bu kongreye neredeyse 20 yıldır aralıksız katılıyorum. Çocuk gelişimi üzerine çalışan psikologların, pediadrik doktorların, eğitimci ve hukukçuların katıldığı bu kongrede artık bilimsel araştırmalar kadar bu araştırmaların topluma etkin bir şekilde sunumu da gündemde. Gazetelere nasıl yazı yazılır? Sosyal medyada bilimsel veriler nasıl paylaşılır üzerine derin tartışmalar yapılıyor. Bilim, sokaktaki insana dokunuyor.
Paylaş