Paylaş
Ödüller açıklanırken görüyoruz ki bugün Nobel Barış Ödülü ve Nobel Edebiyat Ödülü dışındaki 4 bilimsel Nobel kategorisi gelişmiş ülkelerin tekelinde. ABD toplam 54 bilim Nobeli ile zirvede, ardından İngiltere 11, Japonya 8, Fransa 7 ve Almanya 4 ödül ile devam ediyor. Doğum yerlerine bakınca manzara biraz farklılaşıyor, zira ABD’de Nobel Ödülü alanların yüzde 37’si göçmen. Malum, Aziz Sancar da o göçmenlerden biri. Peki bu manzara gelecekte değişecek mi? Türkiye bu Nobel bilim ödülleri listesinde yer alabilecek mi?
GELECEĞİN BİLİM NOBELLERİ HANGİ ÜLKELERDEN ÇIKACAK?
OECD tam da bu soruya yanıt veren bir analiz paylaştı. Bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik alanlarında yüksekokullara yapılan kayıtlar üzerinden yapılan bu analizin amacı, geleceğin bilim insanlarının hangi ülkelerde yetişeceğini anlamak. Listenin başında Almanya yer alıyor. Ama ardından gelen üç ülke oldukça sıra dışı: Estonya, Finlandiya ve Meksika. Bu ülkeler dünyada gençlerini bilimsel kariyere en çok yönlendirenler arasında yer alıyor. Rusya, Güney Kore ve Hindistan da OECD ortalamasının üstünde bilime ağırlık veren ülkelerden. Türkiye maalesef bu sıralamada en son sırada yer alıyor. Son sıralarda değil, en son sırada yer alıyor. Almanya’da gençlerin neredeyse yüzde 39’u bilimsel bir kariyeri seçerken bizde gençlerin ancak yüzde 17’si bu alanlara seçiyor. Peki neden? Bizim gençler neden bilim insanı olmak istemiyor?
BİLİMSEL ALANDA İLERİ DÜZEYDE BECERİYE SAHİP GENÇLER YETİŞTİRMELİYİZ!
Türkiye’de eğitim tartışmaları verilerden bağımsız bir spordan ibaret. Geleceğimizi dert ediyorsak bunu değiştirmeli, günübirlik tartışmaları, sloganları bir yana bırakıp verilere dayalı çözümler bulmalıyız. Peki veriler nerede derseniz size çok güzel bir kaynak önereyim. Türkçe ve güvenilir bir kaynak. Evet, Eğitim Reform Girişimi’nin yani ERG’nin her yıl düzenli olarak yayınladığı ve bugün açıklanan Eğitim İzleme Raporu’ndan söz ediyorum. Türkiye’nin geleceğini dert eden herkes bu 200 sayfalık raporu internetten bulup indirmeli.
İleri derecede fen ve matematik becerisine yatkın gençlerin oranı yüzde kaç?
Türkiye’den neden bilim insanı çıkmıyor sorusunun cevabını da ERG’nin raporunda bulmak mümkün. Aşağıdaki grafikte de göreceğiniz gibi 15 yaşındaki gençlerde ileri derece fen, okuma ve matematik becerisine baktığımız zaman durumumuz içler acısı. En son 2015 yılında OECD tarafından bakanlığın yaptığı ölçümlerde göreceğiniz gibi ileri seviyeye sahip öğrencilerin oranı yüzde 1 bile değil. Ayrıca trend de negatife dönmüş durumda. Ekonomik rekabetin inovasyona dayandığı bir çağda, bu oranlarla gelecekte Nobel listesinde yer almamızın hayli zor olacağını söyleyebiliriz. Bu kadar başarısız bir öğrenci potansiyeli ile bırakın gelecekte Nobel almayı, dünya ile nasıl rekabet edeceğiz? Eğitim deyince TEOG’u değil biraz da bu realiteleri konuşalım.
NEDEN BİR TÜRKİYE HAYALİ?
Yaklaşık 4 yıl evvel başladığım Hürriyet macerası artık pazar günleri bu köşeden devam edecek. Takip edenler zaten biliyor, derdim Türkiye üzerine yeni düşler kurup bu hayalleri gerçekleştirmenin yollarını sizlerle birlikte aramak. Ve bu arayışı gündelik sloganlarla değil, verilerle yapmak.
İtirazsız hayal, hayalsiz ilerleme olmuyor!
Hayalleri dert ediyorum çünkü hayatımızda güzele dair olan her şeyin bir düşle başladığına inanıyorum. İşte bu noktada da benim derdim başlıyor. Çünkü memlekette eğitimden ekonomiye onca sorunumuz arasında beni en çok kaygılandıran mesele hayal kıtlığı. Geçen sene İntel ve Bright Future tarafından 10 şehirde 8-55 yaş arası 2 bin kişi ile yapılan bir araştırmanın da gösterdiği gibi bizim çocukların yarısı hayal kurmuyor. Yetişkinlerde ise durum daha da vahim: Hayal kuranların oranı sadece yüzde 14.
PEKİ BİZ NEDEN ARTIK HAYAL KURAMIYORUZ?
Hayal kurmanın ilk koşulu ‘Bu böyle olmaz!’ demektir. Bu eleştirel tavır olmadan yeni bir hayal kuramayız. İstediğiniz teknolojik icadı, istediğiniz coğrafi keşfi, istediğiniz tarihsel dönüşüm anını ele alın, hepsi bir itirazla başlamış, bir hayalle gerçekleşmiştir. Hem beşeri anlamda hem ekonomik kalkınma anlamında hayal kurmadan ilerlemek mümkün değildir. Özellikle içinde yaşadığımız yeni ekonomik üretim tarzında katma değer üretmek, dünya ile rekabet etmek için her zamankinden daha çok itiraz etmeye, her zamankinden daha çılgın hayaller kurmaya ihtiyacımız var. Her hafta yeni hayallerde buluşmak ümidiyle. Başlayalım.
Paylaş