Paylaş
Fakat ben gündemden bağımsız yazacağım bugün. Çünkü her şey geçiyor ama kendinize yaptığınız yatırım bir ömür boyu heybenizde kalıyor.
Akademide, sporda veya sanatta bir deha olmanın yolu nedir? Sınıfta ya da işte performansınızı nasıl zirveye çıkarabiliriz? Bu konuyla ilgili size 4 aşamalı bir formül sunmak istiyorum. Ama önce şu soruyu sorayım: Üstün yetenek sizce doğuştan mı geliyor yoksa sonradan mı elde ediliyor? Bu basit soruya vereceğiniz yanıt çok önemli. Çünkü bu yanıt, öğrenmeye yaklaşımınızı da belirliyor. Nobel ödüllerinden satranç şampiyonlarına, matematikten yüzmeye pek çok alanda yapılan çalışmalar zekânın tek başına başarıyı belirleyen bir faktör olmadığını gösteriyor. Pratiğin, öğrenmenin temel değişken olduğu giderek daha net bir şekilde açığa çıkıyor. Her ne kadar popüler başarı hikâyeleri başarıyı tesadüflere ya da doğuştan gelen faktörlere bağlasa da gerçekler hiç de öyle değil.
Bill Gates bu anlamda çok iyi bir örnek. Herkes onun üniversiteyi bırakıp birden zengin olduğunu düşünse de o başarısını gittiği lisedeki o dönemin en gelişmiş bilgisayar laboratuvarlarından birine borçlu. Tabii başarı için çevresel koşulların uygun olması da yetmiyor. Bill Gates, lise hayatını bu laboratuvarda daha pratik bilgisayar çözümleri hayal ederek geçiriyor.
Peki bu hikâye bize ne anlatıyor? Yani başarılı olmak ve alanımızda fark yaratmak için ne yapmalıyız?
K. Anders Ericssonbu soruya hayatını adamış bir psikolog. Yaptığı onlarca araştırma ile “zirve performans” konusunda uzman biri. Ericsson ve arkadaşlarının pek çok kültürde ve farklı sahada zirve performansı yapanlar üzerinde yaptıkları çalışmaların sonucunda vardıkları bir formül var. Herhangi bir alanda zirveye çıkmak için şu 4 koşulu yerine getirmek gerekiyor: Tahayyül, durum tespiti, sürekli geri besleme (geri dönüt) ve pratik!
ÖNCE TAHAYYÜL!
Herhangi bir alanda zirveye çıkmak için önce başarı motivasyonunuzun olması gerekiyor. Hayali olmayan kişinin başarması mümkün değil. Ancak büyük hayalleri olanlar, bu hayallere sıkı sıkıya bağlı olanlar zirveye çıkabiliyor.
REALİST DURUM TESPİTİ ŞART!
Bir alanda zirveye çıkmanın ikinci koşulu gerçekçi bir durum tespiti yapmak. Yani uzmanlaşmak istediğiniz sahadaki becerilerinizin bir bilançosunu çıkarmak. Zayıf noktalarım neler? Nerelerde daha çok çalışmam gerek? Bu sorulara gerçekçi bir yanıt vermeden hedefe yaklaşmak imkânsız.
SÜREKLİ GERİ BESLEME (GERİ DÖNÜT)
Zirveye giden yolda atılan her adımın sizi zirveye ne kadar yaklaştırdığını bilmeniz gerekiyor. Öğrenmenin en temel kurallarından biri bu. Ne kadar başarıyorum? Bu attığım adım doğru bir adım mı? Bu soruları sürekli sormak ve sürekli yanıtlamak yani geri dönüt almak gerekiyor. Bu geri dönüşlerle sürekli güncellenen bir pratik ancak uzun vadede gerçek sizi zirveye yaklaştırıyor.
İNEKLEYEREK ZİRVEYE ÇIKMAK MÜMKÜN DEĞİL!
Zirveye ulaşmanın son koşulu “kasıtlı pratik”. Çalışmak, pratik yapmak, sürekli pratik yapmaktan söz ediyoruz. Ericsson’un bu konuyla ilgili koyduğu sınır 10 bin saat. Ama Ericsson öyle ezbere 10 bin saat pratik yapmaktan söz etmiyor. Performansı zirveye taşımak için sözü edilen “pratik” özel bir çalışma. Kasıtlı, tasarlanmış, kişiye özel öğrenme pratiği. Yani inekleyerek herhangi bir alanda zirveye ulaşmak mümkün değil.
ÇALIŞMADAN KİMSE ZİRVEYE ÇIKAMIYOR!
Özetle, zirveye çıkmak için büyük bir hayalin peşinde koşmak, yola çıkarken durumunuzu gerçekçi bir şekilde tespit ederek attığınız her adımın sonuçlarını sürekli olarak ölçmek ve hiç durmadan adım atmanız gerekiyor. Bu dört koşulu yerine getirmeden performansınızı arttırmanız mümkün değil! Şimdi sizden bu tezi test etmenizi istiyorum. Yaptığınız iş her ne ise sizin alanınızdaki “dâhilerin” zirveye nasıl çıktıklarına biraz daha dikkatlice bakın. Her birinin o zirveye düşleriyle, tırnaklarıyla çalışarak geldiklerini göreceksiniz.
Paylaş