Paylaş
Bugün tatil hocam!
Geçenlerde evden çıkıp bir saat uzaktaki kampusa ders vermek için geldiğimde epey şaşırdım. Her zaman cıvıl cıvıl olan kampus içindeki parkta tek bir öğrenci yok. Önünde hep sıra olan bina girişinde de garip bir sessizlik hâkim! Güvenlik görevlisine “Öğrenciler nerede?” diye merakla sordum. “Bugün tatil Hocam” dedi. Gülerek ve işin doğrusu biraz da utanarak ayrıldım binadan. 20 küsur yıldır Amerika’da yaşıyorum ve 20 yıldır burada ders veriyorum. Elbette tatil günlerini biliyorum ama işte unutuvermişim. Unutmuşum çünkü son yıllarda her sabah Amerika’da yatıp Türkiye’de uyanıyorum. Sabah ilk olarak Türkçe gazete okuyor, Türkçe Twitter’a giriyor, kısacası güne Türkiye’de bir yerlerde başlıyorum.
İyi de oğlum bunun bizim çocuklara faydası ne?
2005 senesinde bizim alanın en büyük ödüllerinden birini almıştım. Mesleğe yeni başlarken şahane bir sürprizdi bu. San Fransisco’da 5 bin kişinin önünde ödül konuşması yapacağımı babama söylediğimde tebrik etmiş ama bir de soru sormuştu: İyi de oğlum bu ödülün bizim çocuklara ne faydası var? Yıllardır ne vakit Amerika’da önemli bir şey başarsam babam hep buna benzer bir soru sorar ve o öğretmen edasıyla acı bir gerçeği hatırlatır: Sen bu memleketin okullarında okudun, buraya borcun var... Ömrünü yoksul çocukların hayallerine adamış, Kars, Erzurum, Yozgat, Ardahan, Çankırı, Mersin ve Ankara’da çalışmış, bütün bu illerin terkedilmiş köylerinde öğretmenlik yapmış bir adam benim babam. Sorduğu her sorunun bedelini ödemiş bir öğretmen. Türkçe yazdığım herşey babamın yıllar evvel sorduğu bu sorunun hakkını vermek içindir. Muradım bizim çocuıklara faydalı olmak, onların hayallerini ortaya çıkartmaya aracı olmaktır.
Memleket hasretini dindirmek için yazıyorum
Üniversite okurken Türkiye dışında bir yere yerleşmek aklımın ucundan bile geçmezdi. Hayalim akademisyen olmak, ülkeme ülkede kalarak katkıda bulunmaktı. Bu uğurda çalmadık kapı, aşındırmadık patika bırakmadım. ODTÜ’yü dereceyle bitirdiğim halde ne orada ne de Türkiye’deki başka bir üniversitede akademik bir iş bulabildim. Bir taşra üniversitesinde girdiğim asistanlık sınavında beni İngilizce‘den elediler, ki çok basit birkaç çeviriden ibaretti sınav diye uydurdukları şey. Olmadı! 5 yıl boyunca hem bankacılık yapıp hem de yüksek lisans programlarına devam ettim. Çalınacak başka kapı kalmayınca doktora için ülkedem ayrıldım. Ha bugün ha yarın derken yıllar hızla geçip gitti. Şimdi New York Üniversitesi’nde kürsü profesörü olarak yazıyorum bu satırları. Yıllarca hayalini kurduğum bir işim, şahane bir araştırma merkezim var ama aynı zamanda hayatımda büyük de bir eksik var. Memleketten uzak olanın bileceği bir eksik bu... Hasret... Bu köşedeki yazıları o eksiği gidermek, memleket hasretini dindirmek için yazıyorum.
Ama köyü benden çıkartamazsınız!
Neden Amerika’daki akademik hayatıma yoğunlaşmakla yetinmediğim sorusu çok sık gelir oldu son zamanlarda. Beni seven dostlarım da soruyor. Hazzetmediğim, beni utandıran bir soru bu. Çünkü memleketi dert etmek bir tercih, yük ya da zül olamaz! “Yol Ayrımındaki Türkiye” kitabımda biraz anlatmıştım. Bildiğiniz bir köy çocuğuyum ben. Liseye kadar köylerde yaşamış, orada dükkan açmış, sevmiş sevilmiş bir köy çocuğu. Bu yaşıma kadar köye gitmediğim yıl olmadı. Doğduğum evin bacası hala tütüyor... Pek çok arkadaşım gibi o köyde kalmak ve hayata oradan karışmaktı bir olasılık. Olmadı. Kendimi New York’ta buldum. Ama benim gibi uzun yolculuklara çıkanların bir özelliği vardır: Fil gibiyizdir biz köylüler! Unutmayız geldiğimiz yerleri çünkü biliriz ki unutursak yaban ellerde kayboluruz. Bunu yaban ellerde kaybettiklerimizden biliriz. O yüzden nerede yaşarsam yaşayayım hayallerimin coğrafyası hep Türkiye... Rüyalarımın arka planı hep bizim köy... Amerikalıların dediği gibi, beni köyden çıkartabilirsiniz ama köyü benden asla çıkartamazsınız!
Neden bir Türkiye hayali?
Peki hocam ne var bu yeni çıkan kitabınızda, derseniz kısaca şahane bir Türkiye hayali var derim. Daha yaşanır, daha müreffeh, daha huzurlu bir Türkiye’ye olan umudu anlattım bu kitapta. Sadece hayalleri değil, o hayallere giden yolları anlattım. Hayal diyorum çünkü memlekette eğitimden ekonomiye onca derdimiz arasında beni en çok kaygılandıran mesele umut kıtlığı. Hayalini yitiren bir ülkeden hiç kimseye hayır gelmez. İşte tam da bu nedenle bu kitabı sizleri karamsarlığa sokmak için değil, çözümün bir parçası yapmak için yazdım. “Tamam, sorunlar çok ama biz ne yapabiliriz?” sorusu her analizde düsturum oldu. Sorunlar ne kadar derin olursa olsun bize düşen bir şey, kurulacak bir hayal hep var çünkü. O nedenle konu ne olursa olsun hep aynı soruları sordum. Kendimiz için ne yapabiliriz? Çocuklarımız için ne yapabiliriz? Ülkemiz için ne yapabiliriz? Bu yeni kitapta toplumsal sorunları, eğitim sorunlarını, kalkınma sorunlarını, siyasetteki tıkanmayı ortaya koyarken amacım hep bu sorulara yanıt bulmaktı.
Bir Türkiye hayalinin peşine düşen tüm köy öğretmenlerine saygıyla...
“Bir Türkiye Hayali” kitabını işte bu nedenlerle babam Ali Şirin’e ve bir Türkiye hayalinin peşine düşüp ıssız dağ başlarında mucizeler yaratan tüm köy öğretmenlerine ithaf ettim. Her birine ayrı ayrı... Okumanız dileğiyle.
Paylaş