Paylaş
ORTADOĞU’dayız. Çok tekrarlanan, gerçek sahibi net olarak belli olmayan “Coğrafya kaderdir” lafının yaşanan her saniye kendisini hissettirdiği topraklardayız.
Burada kurulan her rejim “ayakta durabildiği ölçüde” kutsaldır. Burada sahne alan her yönetici de kendi kurduğu kutsal yapının başrahibidir.
Bu coğrafyaya aniden yeni bir aktör girdi. Vladimir Putin.
Kendinden öncekilerin tamamının önüne geçti. Tıpkı Karacaoğlan’ın şiirini türkü yapan merhum Cem Karaca’nın “Kim var imiş biz burada yoğ iken” diye bağırdığı gibi.
* * *
Şeyh uçmaz, müritleri uçurur.
Hikâyeler üretilir. O hikâyelerin tartışılmayan mantığıyla lider yüceltilir. Öve öve kutsal öküz edilir, boynuzu dokuz edilir.
Sonra Hz. Musa’nın anlattıklarını unutup, kendilerine som altından “boğa heykeli şeklinde” yeni bir tanrı icat eden o kavmin yaptığı gibi, kendi elleriyle yaratılan ilah-lidere tapınılır. (Bakınız: Nasır, Saddam, Kaddafi)
Vladimir Putin’in gölgesi Suriye üzerinden Mezopotamya’ya uzanırken, tevatürü de ardından geldi.
MÜSLÜMAN PUTİN
Putin’in babası aslında Müslüman’mış. Delil mi istiyorsunuz? Aha bu da delili olsun. Rivayet Irak’ın Sünni kanadından geliyor.
Putin’in ailesi Rusya’nın İslam ile şereflenmiş ailelerinden biriymiş. Putin dünyaya geldiğinde babası çocuğuna “Abdülemir” adını koymuş. Zaman içinde bu isim Rusçanın hayata olan ezici etkisiyle “Vladimir” dile söylenir olmuş.
Irak ve Suriye coğrafyasının elinin altında Abdülemir Putin gibi İslam’dan gelen bir lider varsa bu bölge halkı için piyangodur.
Abdülemir Putin, neresinden bakarsan bak, babası Müslüman kendisi Hıristiyan olan Hüseyin Obama’dan iyidir.
Dikkat etmişsinizdir.
Tevatürün çıkışı ve oluşumu, İkinci Dünya Savaşı yıllarında gönlü Hitler’den yana olan bizim ahalinin inandığı tevatürlere benziyor.
Hitler’in çelik ordusu, duvarlarını yıktığı ülkeleri birer birer ezip geçerken bizim ahali kahvelerde, ellerindeki Karagöz gazetesinin yayınladığı savaş alanı haritalarından harekâtı takip ediyorlardı.
Okuması yazması olmayan bile, haritaya bakabildiği için kendini “erkân-ı harp” yani “kurmay” sayıyordu.
* * *
1940’lı yılların kahvehane kurmaylarından her biri, birer Hitler gönüllüsüydü. Çünkü Hitler Müslüman’dı. Nereden mi biliyorlardı? Cahil olduğunuz aklınıza gelen bu sorudan bellidir.
Biz Birinci Dünya Savaşı’na Almanlarla birlikte girmedik mi? Bizim askerimiz ile Alman askeri Galiçya cephesinde, Ortadoğu’da omuz omuza çarpışmadı mı?
İşte o vakitler bizim Haymanalı Mevlüt Efendi ile Hitler aynı çarşı hamamına gitmişler. Hitler boy abdesti alır gibi, kurnanın başına dikilip ayakta su dökünürken peştamalı kayıvermiş.
Çok affedersiniz maslahatı gözükmüş.
ŞEYİ SÜNNETLİYDİ
Gerisini Haymanalı Mevlüt Efendi de cepheden dönen diğerleri de yemin billah ederek söylüyor. “Maslahatı sünnetliydi.”
Yani Hitler gizli Müslüman’dı, ordusu Hıristiyan olduğundan, maazallah isyan ederler diye Müslümanlığını askerinden saklıyordu.
Şimdi siyaset sahnesinde gizli Müslüman Hitler yok, gizli Müslüman Abdülemir Putin var.
Onun dünyaya gelişine “siyasi kader” dedirtecek bir hikâyeyi de Hillary Clinton’ın kitabında bizzat anlattığı iddia ediliyor. Kitabın İngilizcesinden habersiz olduğumuz için “doğru mu değil mi” bilmiyoruz.
Tevatür şöyle.
Putin’in asker babası cepheden izinli olarak ayrılıp yaşadığı şehir Leningrad’a gelir. Evine giderken hava akınlarında ölen sivilleri taşıyan bir kamyon görür. Ayağı kamyondan dışarıya sarkan ayaktaki kundurayı tanır.
Karısının da böyle bir ayakkabısı vardır. Aracı durdurup bakar ki o kunduranın sahibi kendi karısı.
Cenazeyi bizzat gömmek için izin ister ve alır. Kiliseye götürürken kadının belli belirsiz nefes aldığını fark edip hastaneye koşar. Hayata döndürülen o kadın, savaştan sonra hamile kalıp 1952’de Abdülemir Putin’i doğurur.
* * *
Size tuhaf gelebilir ama Ortadoğu denen coğrafya, o topraklarda yaşayanların kromozomlarına binlerce böyle tuhaf hikâyenin genlerini işlemiştir.
Hani olur ya! Yarın El Bağdadi öldürülür, sahipsiz kalan IŞİD toptan Abdülemir Putin’e biat ederse ona da şaşırmam.
Paylaş