Paylaş
O kurşun ile başlayan mücadelenin sonunda imparatorluk yıkıldı, yeni bir rejim ile birlikte Cumhuriyet doğdu.
O yıllarda kurulan Cumhuriyet, bugün Ampul Partisi’nin dilinden düşmeyen “Yeni Türkiye” sözcüklerinin tam karşılığıdır.
Ellerine geçen Türkiye’yi on üç yılda eskitip, tabanı delik fukara ayakkabısına çevirdiklerinden, yenisini kurmaya karar verdiler.
“Yeni Türkiye” lafının icat sebebi budur.
* * *
Yüz sene evvelki değişim Hasan Tahsin’in İzmir’de Yunan’a sıktığı kurşunla başlamıştı. Yeni Türkiye’ye giden maceramız da Soma’da Başbakanlık Müşaviri Yusuf Yerkel’in tekmesiyle başladı.
Dikkat buyurun. Coğrafya yine Ege Bölgesi’dir.
Soma’da 301 madencimizin can verdiği o korkunç faciadan sonra, maden işçisi olduğu söylenen canı yanmış vatandaşlardan biri bağırıyor çağırıyor, ileri geri konuşuyordu.
Canı yanmış vatandaş türkü çağıracak değil ya! Tepkisini, içine acısını katarak gösterecek. Bu arada bir makam arabasının kaportasına da bir-iki kez avucunun içiyle vurmuş.
VAAAY! HAREKET Mİ ÇEKTİN?
Orada değildik, sonrasında ne olduğunu elifi elifine bilmiyoruz. Ertesi gün gazetelerde o vatandaşın yerdeki fotoğrafını gördük.
Etrafta birkaç polis vardı. Ak Saraylı Büyük Usta’nın hazineden maaş alan resmi müşaviri Yusuf Bey yere düşen işçinin başındaydı. Penaltı çeker gibi işçiye şut atıyordu.
Benim için bu tekme, Yeni Türkiye’ye giden yolda, atılan ilk kurşun değerindedir ve milattır.
Birkaç gün önce bizim gazetenin manşetinde benzer bir fotoğraf vardı. Habercilikte iyi fotoğrafın değeri büyüktür. İyi bir fotoğraf yüz batman lafın yerini tutar. Hatta ondan bile ağır çeker.
Tokat’ın Turhal ilçesinde çiftçiler bir şeye itiraz edip toplanmışlar. “Mağduruz” deyip, eylem yapmışlar. İtirazları ne içindi, aklımda tutmadım. Demokrasilerde eylem yapanın gerekçesini ezberleme mecburiyeti yok.
Vatandaş bir şeyi protesto edecekse eder. Anayasal hakkıdır.
Ne var ki polisin böyle bir haktan haberi yok. Polise işini böyle belletmişler. “Birileri hükümet adamlarına diklendiğinde, makul şüphe aramayın, copu yapıştırın” demişler.
* * *
Sırtına geçirdiği mavi çizgili pazar tişörtü ve kafasına geçirdiği tengirdekli kasketi ile çiftçi, o fotoğraf karesinde yerdeydi. Başında bir yığın eli coplu polis vardı.
O polislerden biri, dizleri üzerine çökmüş haldeyken emekleyerek kaçmaya çalışan çiftçinin poposuna tekmeyi yapıştırmıştı. İHA muhabiri Nurhan İçmez de aynı anda deklanşöre basmıştı. Eşzamanlı olarak basılan tekme ile deklanşör işbirliği sayesinde ortaya unutulmaz bir fotoğraf çıkmıştı.
VURURKEN DİL DIŞARI ÇIKAR
Manşetteki fotoğrafta, çiftçiye tekmeyi basan polisin, eylemine güç katmak için dilini çıkardığı da görülüyordu.
Bu dil çıkarma işini başka fotoğraflarda da gördüm. Yine bir protesto eylemiydi, yine bir haber fotoğrafıydı. Vatandaşın kafasına indirmek üzere copunu kaldıran kasklı polisin de dili dışarıdaydı.
Bu dil çıkarma işi ya öğretilen bir tekniktir, hani copu daha sağlam vurasın hesabına. Veya hırslanmanın dışavurumudur. Dövülecek bir vatandaş görüldüğü zaman kişi iştahlandığı için dili dışarı sarkıyor.
Copu yiyip yere düştükten sonra, üzerine bir de tekme ile cila çektiren vatandaşlarımızın birinci gelen hatası “kendilerini mağdur sayıp” eyleme kalkışmasıdır.
Yeni Türkiye düzenini kuranlar “kimlerin mağdur sayılacağını” bu atılan tekmelerle gayet açık ve net şekilde göstermişlerdir. Yeni Türkiye’de büyüklerimizden başkası kendini mağdur sayamaz.
Saydı mı tekmeyi yer. Fotoğrafı çekilir. Manşetlere çıkan Turhallı çiftçi gibi cümle âleme sinema olur.
* * *
Bence “tekmeli fotoğraflar”ı toplayıp bir ibret-i âlem sergisi açmalı. Yeni Türkiye’nin vatandaşları da o sergiyi görüp “Ben mağdurum” demeden önce bir daha düşünmeli.
Paylaş