Paylaş
Kilisenin ıslak kubbelerini gümüş gibi parlatmasından bu manayı çıkarttım.
Osmanlı’nın Grand Perası, Cumhuriyet’in İstiklâl Caddesi yeni yeni hareketleniyor, caddenin erkencileri olan turistler başlarını otellerinden çıkarıyorlar.
Fransız Konsolosluğu’ndan itibaren adım başı “Açık büfe kahvaltı, sınırsız çay” veren mekân var, kişi başına 21 lira ile 16 lira arası fiyat çekip turistlere gel gel ediyorlar.
* * *
Kahvaltıda beş yıldızlı otel konsepti tutturulmuş, öyle gidiyor. Yarısından çoğu patates olan Türk icadı taze kaşarlar, üzerine pul biber serpilmiş peynir kırıkları, haşlanmış yumurta.
Kabuğu soyulmamış, tenis topu lezzetinde (!) yan yana domatesler. Zahmet edip üçe bölmüşler.
Müşterisinin kısm-ı umumisi Arap turistler. Erkekler özgürce tıkınırken, kara peçenin arkasında kalan çarşaflı kadınlar 1920’lerin Amerika’sında kaçak viski yüklenen kamyonlar gibi kalori yüklüyorlar.
Bir elle peçe buruna kadar kalkıyor, öbür elle çatalın ucundaki ağıza tıkılıyor.
BOL ŞİİRLİ VE TÜRKÜLÜ BİR GECE
Geceyi Derviş Hoca’nın sazından Kırşehir türküleri, bozlakları dinleyerek çokça da Neşet Ertaş’ın repertuvarını tarumar ederek bitirmişiz. Yanımızdaki masada dengbeji de var şairi de.
Yazılı olmayan bir sıra protokolü var. Haymanalı Cemal Bey kendi yazdığı şiirleri okurken Derviş Hoca sazıyla fon yapıyor. Sonra sıra yeniden Derviş Hoca’nın sazına geliyor.
Ben ise yan masadaki “genç dengbej”e şair olmadığımı anlatmaya çalışıyorum. O dinlemeyip benim büyük bir şair olduğumu cümle meyhaneye tebliğ etmiş bile. Üstelik bahse girecek kadar kendinden emin.
Böylece gecenin üçünü devirip Pera’ya misafir olmuşuz.
* * *
Geceden aklımda kalan başka bir şey de Fuat Avni esprileri. Bütün masaların baş gündemi bu.
Uzun Boylu Sevgi İnsanı, başarılarını öve öve bitiremediği MİT’in bir türlü bulamadığı Fuat Avni’yi delikanlı tarafından vurmaya çalışmış.
“Delikanlıysan ortaya çık” diye seslenmiş.
Genel beklenti, Fuat Avni’nin en kısa zamanda “Peşinde iki bin polisle gezen delikanlıların gazına gelmem” şeklinde bir tweet’le karşılık vermesiydi.
PERA’NIN ORTA YERİ SİLME POLİS
Galatasaray’ın önünü iki zırhlı araç ile sıra sıra polisler tutmuş. Çelik yeleklerinin üzerinde iki sıra fişeklik var. Gaz mermileri dizili fişekliklerin biri bele sarılı, diğeri Zapata askerinin yaptığı gibi omza çaprazlama asılı.
“Bizimki can, sivillerinki patlıcan” diye düşünen amirleri bellerine de birer adet gaz maskesi takmış.
Kurtuluş Savaşı’na katılan gaziler bu kadar teçhizatlı değillerdi. Demek ki bizim ahalinin muhalifi, işgal devrinin Yunan askerinden daha zorlu, diye düşünüyorlar.
Asıl polis barikatı ileride, Odakule yakınlarında. Çünkü Tünel’in önünde toplanmış iki bine yakın kadın, ellerinde mor pankartları ile yürüyecekler. Kadına yönelik sistemli şiddeti protesto edecekler.
Eylem vakti geldiğinde yürüyüşleri bayağı görkemli oldu. Sal ki kadınlar ordu çekmiş yer götürmez asker ile geliyordu. Türkçe ve Kürtçe sloganlar, zılgıtlar üst üste patlarken, polis eylemi tepki vermeden izledi.
Meydanın öte yakasında ise Dersim Dernekleri Federasyonu vardı. Onların eylemi de Üniversiteli Özgecan üzerineydi. Elli metre ileride ise Turan Dernekleri ve Ülkücüler saf tutmuştu. Sayıları çok azdı ve slogan atmadıkları, sadece bayrak açtıkları için neye tepki verdikleri anlaşılamadı.
* * *
Kadına şiddetin kınandığı eylemde “muhafazakâr cenah” itibar etmemiş. Eylemciler arasında “Başı kapalı tek kadın bile” görmediğim için bu sonucu çıkardım.
Bizim kadınların bağırıp çağırması en çok Arap kadınlarını şaşırtmıştı. Dönünce “Biz İstanbul’da neler gördük neler” diyebilmek için, eylemci kadınların video görüntülerini cep telefonları ile zapt ettiler.
Kendilerine kadınsız bir dünya kurmanın gamsızlığındaki Arap erkekleri ise eylemcilere boş gözlerle bakıyordu. Böyle bir pazar günüydü işte.
Paylaş