Sultanahmet’te hafta sonu -2

İSTANBUL Büyükşehir Belediyesi’nin mi, yoksa Fatih Belediyesi’nin marifeti midir, bilemeyeceğim.

Haberin Devamı

Bildiğim, Sultanahmet Meydanı’nın Ayasofya’nın önünde kalan iki evlek ölçüsündeki boş yerine lalelerden oluşan bir “taban halısının” serildiğidir.
Halı saha zemini büyüklüğünde, çiçekten yapma bir halı. Güzel olmuş mu diye sual eden olursa havalara bakarım. Emek var, masraf var, zahmet var ama zevk yok. (Ay çok şaşırdım!)


* * *


Renk renk lale çiçeğini sıra sıra dikip, kafalarına göre bir şekil yapmışlar. “Renk ve desen üzerine” eğitim almamışsan, zevkten de nasipsizsen, böyle bir işe hiç girmeyeceksin.
Lakin bizim belediyelerde özgüven, her konuda tavan yaptığı için Ayasofya önüne serilen “çiçekten taban halısında” da ölçü kaçmış. Yan yana getirilen mor, fes kırmızısı, kabak sarısı gibi renkler birbirlerini gırtlaklamışlar.
Ortaya Ak Sarayımızın gustosuna yakışan bir şekil çıkmış.
Onlarca müze geçmiş Avrupalı turistin retinası, güneş gözlüğü yardımı ile bu manzaraya “kendi kendine tutuşturmadan” dayanır fikrindeyim. Sultanahmet Meydanı’na çekirdek çitlemeye gelen yerli cinsten ziyaretçiye zarar vermediği ise kesin.

Haberin Devamı

O LALENİN SONU MUTFAKTIR

Bu sene “Lale İhalesine” fesat karışmış gibi geldi bana. Şiirde “Behey Tanrı, benim boynum neden eğri?” diye sitem eden lale, şeklen zarif bir çiçektir. Sapı tek çiçek verir, o da en fazla mürekkep hokkası büyüklüğündedir.
Bu yıl İstanbul’u lale çiçeği ile donatanlar, nereden tedarik ettilerse, portakal iriliğinde çiçek açan laleler bulmuşlar.
Birileri bu boynu bükük çiçeğin genetiği ile mi oynadı? Veya bizim belediyecilere “lale” niyetine başka bir bitkinin fidanları mı satıldı? Bana bunları sormayın.
Bana, meydandaki çimenlere, banklara yayılıp çekirdek çitleyen kadınların gözlerindeki manayı sorun. Lalelere dikilen o gözlerdeki bakış hayra alamet değil.
İstanbul’un laleleri, seneye de böyle heybetli çiçekler verecekse, bizim kadınlarımız da o lalelerin hakkını verir. İki vakte kalmaz, o lalelerin yaprakları “dolma sarmak üzere” birer birer yolunur.
Bahar da mutfaktaki tencerenin içinde karşılanır.


* * *

Haberin Devamı


Sultanahmet Meydanı hafta sonları ne kadar kalabalıksa, meydanı çevreleyen cadde ve sokaklardaki mekânlar da o kadar boş.
Kendisine, Topkapı Sarayı kadar eski süsü verip “tarihi” sıfatını yakıştıran Sultanahmet Köftecisi’nin önünde hep kuyruk olurdu. Bu kez yan yana iki mekân da ıssızdı. Gidip dışarıdaki fiyat listesine baktım.
O fiyata o köfteyi yemem. Niyet edene de tavsiye etmem. Canın illa ki et çekiyorsa Suudi Arabistan Müftüsü’nün fetvasına uy, evdeki karının etinden köftelik çıkar.

PADİŞAHIN BİLE GÜCÜ YETMEZ

Topkapı Sarayı, Sultanahmet Meydanı’nın yıldızı olma özelliğini “müthiş fiyat politikasına” rağmen hâlâ koruyor.
Sarayı günde otuz ile kırk bin arasında ziyaretçi geziyor.
Saraya giriş için bilet alandan 30 lira kesiliyor. Harem’i gezmek isteyenler 15 lira verip bir bilet daha alıyorlar. Müzekart bu bölümde geçmiyor.
Sarayın birinci avlusu içinde kalan tarihi Aya İrini Kilisesi’ni merak edenler buraya da biletle giriyorlar. Fiyatı da 20 lira. Müzekart burada da işe yaramıyor.
Topkapı Sarayı ve ondan ayrı tutulan Harem neyse ne de dört duvardan ibaret olan Aya İrini için 20 lira ne kardeşim?
Sanki Saray’ın bilet fiyatlarını milli eşkıyamız Koçero belirlemiş. Saray’ın bahçesindeki kafelerin fiyatlarını da Hekimo büyüğümüz vermiş. Bir uyduruk kahve, o da yarım fincan, sekiz lira. Teneke kutudaki meşrubat da o fiyata.
Ecdadın kahramanlığı, zenginliği ve azametiyle övünmek için Topkapı Sarayı’na gelenler “cesaret edip” o kafelere giremiyorlar.
Çekirdeğe kuvvet vermeleri bu sebeptenmiş gibi geliyor bana. Belki de “çekirdek lobisi” fiyatları bilerek yüksek tutuyor.
Neresinden bakarsan bak, hafta
sonunu Sultanahmet’te geçirmek o kadar ucuz değil.

Yazarın Tüm Yazıları