O Amerikalı da haddini bilecek

GAZİANTEP Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, günde iki kez tozu alınan çalışma masası üzerinde duran kâğıdı yeniden eline aldı. Bir kez daha okudu.

Haberin Devamı

Bu bir yazılı talimattı ve “büyük yerden” geliyordu. İçinde yazılanlar hiç kuşkuya yer vermeyecek şekilde net ve açıktı.

Kâğıtta kelimesi kelimesine böyle yazmıyordu ama mealen aynı kapıya çıkıyordu. “O zırtonun fahri vatandaşlığını iptal edin” diyordu.

***

Bizim risale içinde “Zırto” olarak temsil ettiğimiz zat, Amerikalı bir gazeteciydi. Adı Stephan Kinzer’di. Gaziantep’e gelmiş, Zeugma antik kentinin mozaikleri hakkında on beş sene önce bir yazı yazmıştı.

Hani şu taşındıktan sonra restore edilirken, üzerindeki suretlerin teşhis edilemez hale geldiği söylenen mozaikler için.

Adamın kalemi, aynen Ertuğrul Özkök’ün kalemi gibi hisliydi. O da Özkök gibi yemek tarifi bile yazsa, yiyeni ağlatırdı. Amerikalının yazısı sadece Belediye Başkanı Fatma Şahin’i değil, bütün Gaziantep’i hislendirmişti.

Haberin Devamı

Fatma Şahin Hanım, benim canım, bu güzel yazıya karşılık olsun diye Amerikalı gazeteciye “fahri hemşerilik” beratı verme kararı aldı. Amerikalı kim bilir ne kadar sevinecekti?

PLAKET ARTIK ‘IN’ DEĞİL

Belediyeci milleti için birisine “fahri hemşerilik” beratı vermek, düğünde “çeyrek altın” takmak gibidir. Eskiden plaket verirlerdi. Plaketin o eski zamanlarda bir gideri vardı.

Lakin Ali Kırca ile Uğur Dündar arasındaki “plaket rekabeti” duyulduktan sonra o işin havası kalmadı. Onun yerini “fahri hemşerilik” beratı aldı.

Fahri hemşerilik daha iyiydi.

Plaket verildiğinde, alan kişi “Vay benimki cam, onunki niye sırmalı metal” deyip, niza çıkarabiliyordu. “Fahri hemşerilik” ise göze görünmez, arka cebe sokulmaz bir şey olduğundan, verilen kişi itiraz edemiyordu.

Misal hemşeri ilan edilen kişi “Malatya’da verilen fahri hemşerilik daha bir yakışıklı, sizinki niye böyle” deyip sızlanamıyordu. Ayrıca maliyeti de sıfırdı.

Ampul Partisi’nin belediyesi, bu hizmeti ve hassasiyeti dikkate alıp Amerikalı gazeteci Stephan Kinzer’i şehrin seçkin hemşerisi ilan etti.

***

Etmez olaydı!

Eğer Başkan Fatma Şahin, biraz İngilizce bilseydi; ne bileyim “One minute, iki minute, üç minute” diye başlayıp yüze kadar saydırabilseydi o ayarı bozuk, ağzı bozuk Amerikalı paralel gazetecinin daha sonra yazdıklarını okurdu.

Haberin Devamı

Bir memleket büyüğü hakkında “muhteris” diye başlayan ifadeler kullanmasından haberi olurdu. Gaziantep Belediyesi’nde yoksa da Ak Saray’da lisan bilen değerli insanlar vardı.

Yazıyı okur okumaz lügati açıp “muhteris” sözcüğünün iyi bir şey olup olmadığına baktılar. Gördüler ki iyi bir şey değil. Durumu üst makama rapor ettiler.

ZEHİR GİBİ BİR YAZI GELDİ

Saray’dan gelen yazı zehir zemberekti. Bir kere Amerikalı gazetecinin memleket düşmanı olduğu “muhteris” sözcüğünün karşılığı öğrenilir öğrenilmez tespit edilmişti.

Çalıştığı gazete de New York Times değil miydi?

Bu hadsiz gazete daha iki-üç gün önce “Eeeeyy!” diye aslan kükremesi misali başlayan bir tirat ile yerin dibine sokulmamış mıydı? Böyle birine fahri hemşerilik beratı nasıl verilirdi?

Haberin Devamı

Oldu olacak partinin belediye meclisine de alsaydınız.

Acı da olsa durumu Amerikalı gazeteciye bildirilecekti. Ayıp olmasın diye de “Mevzuat müsait değilmiş” denecekti.

***

Amerikalı gazeteci, telefonla gelen haberi aldığında memleketindeydi. Hemşerilerine “Ben Gaziantep’in fahri hemşerisi oldum. Siz de bana yakınlığınız sayesine oranın hemşerisi sayılırsınız” müjdesini vermişti.

Sevinçten deliye dönen Amerikalılar araçlarına atladıkları gibi sokaklarda korna çalarak dolaşmaya başlamışlardı. Hatta taşkınlıkları önlemek için şerif ve yardımcıları havaya ateş açmak zorunda kalmıştı.

Şimdi aynı yerlerde hüzün rüzgârları esiyor.

Amerikalı gazeteci ise ayağına kadar gelen “fahri hemşerilik” fırsatını kaçırdığı için bin pişman. O da akıllı olsaymış!

Yazarın Tüm Yazıları