Langırt faciası kuşağıyız biz!

BAŞBAKAN Ahmet Davutoğlu ile aynı kafadayım. Rusya’nın gergin lideri Putin’i ben de ciddiye almıyorum.

Haberin Devamı

Bu fikre “jet krizinden sonra” varmış değilim. 

Kendisine aykırı gidenleri korkutmak için “karateci kıyafeti” giyip, beline de “kara kuşak” dolayarak fotoğraf çektirdiği gün gözümden düşmüştü. O fotoğrafını gördüğüm gün notunu vermiştim.
Ey Putin! Beline “Siyah üstü pembe puantiye kuşak” dolasan ne olur, “Diyarbakır işi ibrişim kuşak” dolasan ne olur, diye düşünmüştüm.

 


* * *

 


Bu ülkenin gördüğü kuşaklar içinde sadece ikisini ciddiye alırım. Biri bildiğimiz “Altmış Sekiz” kuşağıdır, diğeri de pek bilinmeyen “Langırt” kuşağıdır. Ben ikisini de gördüm, yaşadım.
Ne yazık ki “Altmış Sekiz” kuşağının suyu çıkarıldı. 63 doğumlu bebeler bile laf sırası geldiğinde “Biz altmış sekiz kuşağı olarak” diye tafra yapar oldular.
Hem “Altmış sekiz” kuşağı üzerine yazılmayan şey kalmadı, öte yandan bu toplum unutulmuş “Langırt Kuşağını” hiç tartışmadı.

 

Haberin Devamı


BİR LANGIRT KUŞAĞI VARDI

 


Şimdilerde “Masa Topu” denen oyun eskiden “Langırt” diye bilinirdi. Aklımda kaldığı kadarıyla 1960’lı yılların ortasında hayatımıza girdi.
Kimler akıl etti, kimler ithal etti bilinmez, memleketin kahvehaneleri bir anda bu masalarla doldu.


Tam da ikinci, üçüncü liglerin başladığı, Anadolu’da profesyonel şehir takımlarının kurulduğu yıllardı. Futbola olan ilgi patlaması, kahvehane düzeyinde “langırt masalarında” devam ediyordu.


Yirmi beş kuruşu basıp, masa futbolu oynuyordun. Boynu devrilesice langırt, çok da keyifli bir oyundu. Onun için de kahvelere dadanan lise öğrencileri langırt masalarının başından ayrılmıyordu.
Bir gün köşe yazarlarından biri langırtı keşfedip, oturduğu yerden onu lanetleyen bir yazı yazdı. Olaya da “Langırt Faciası” adını koydu.


* * *


Ondan sonra tut tutabilirsen yazar milletini. “Halının tozuyla, köşecinin sözü bitmez” derler. Oturup kalkıp “langırt faciası” üzerine yazmaya başladılar.
Konunun modası geçmek bilmedi. O gün yazacak konu bulamayan köşeci hemen “langırt faciası” olayına dalıyordu. Zaten konunun kendisi de “Çaya çorbaya, çıplak kafaya limon” gibi bereketliydi.
Yaza yaza sonunda hükümet adamlarına “N’oluyoruz” dedirttiler, özellikle de eğitimcileri harekete geçirdiler.

 

Haberin Devamı


HER KÖTÜLÜĞÜN BAŞI O!

 


Langırtın tartışıldığı o günlerde üniversite hareketleri de başlamıştı. Boykotlar, işgaller gırla gidiyordu. Gerçi daha 68 yılına gelinmemiş, kuşağın adı konmamıştı ama akıbet belliydi.


Eh! Kahvelere dadanan, akşama kadar “langırt” oynayan bir gençlikten ne beklenir? Üniversite çağına geldiklerinde de elbet “anarşist” olurlar.Eğitimciler bu fikirden gidip, üniversitelerdeki asi gençlerin langırt oynatan kahvelerde yetiştiğine hükmettiler. Tam da o sıralarda “hippilik modası” da memlekete giriş yapmasın mı?


Hani “Kelin kelliği yetmez üstüne bir de çıban çıkar” dedikleri cinsten bir belaya daha uğramıştık.Gül gibi aile çocukları saç uzatıp sakal bırakıyor; çiçekli pantolonlar giyip, yiğitliği dile düşürüyorlardı. Gitarın “in”, sazın-bağlamanın “out” olduğu yıllardı.
Çocuk önce “langırt bahanesi” ile kahveye dadanıyordu. Sonunda üniversite anarşisti veya hippi oluyorlardı. Böylece ya devlete ya da analarına-babalarına karşı geliyorlardı. Belli ki her kötülüğün başı langırttı.

Haberin Devamı


Langırt Faciası Konferansları” verip velileri bilinçlendirmek de fayda etmeyince bir kanun çıkarıp, langırtı yasakladılar.


* * *


1968’de çıkarılan 1072 sayılı Kanun’a göre umuma açık yerlerde langırt oynatmanın beş yıl hapse kadar cezası var. Hem 47 senelik o kanun hâlâ duruyor.
Etkisini kaybettikten sonra unutulan langırt denen oyun ise sessizce geri dönüş yaptı ama otellerdeki, sosyal tesislerdeki varlığını artık kimse takmıyor.
O devri yaşamak “langırt kuşağının” bağışıklığını arttırdı, genlerini kuvvetlendirdi. Bugünün Suriye içsavaşını, Jet krizini, Putin’i sallamıyorsak bu sebeptendir.

Yazarın Tüm Yazıları