Paylaş
“Seçim palavrası sıkmanın” patentini kendisinde sanan Ampul Partisi’nin siyasi cevherleri bunalıma girdi. Çünkü bunun yol olacağı belliydi.
* * *
Nitekim işsiz takımından olanlar, ileride alacakları bin beş yüz lirayı nasıl yiyeceklerine henüz karar verememişlerdi ki orta yere bir rakam daha düştü.
“Ak Saraylı Büyük Usta”nın ilacı diye bilinen Selahattin Demirtaş televizyona çıktı.
“Barajı aşarsak asgari ücret bin sekiz yüz lira olacak” deyiverdi. Canı öyle isteseydi “iki bin sekiz yüz lira olacak” da derdi.
“Asgari ücrete” üniforma giydirip, onu “askeri ücret” diye dillendiren işsiz güçsüz takımı şimdi, milli iradeye katkıda bulunmak içini Kafaları Tokuşturma Partisi’nin vereceği rakamını bekliyor.
İLK TAŞI ATAN
“Askeri ücret” hayalleri kurduğum zamanlarda Baba başbakandı. Fiyakalı konuşan bir hatip değildi, daha çok hesap adamıydı. Vatandaşa güzel ayar verirdi.
Bir seçim mitinginde konuşurken kürsüye yakın konuşlanmış ahaliden biri, hem de sarhoş biri Baba’ya seslendi. Daha doğrusu avazı çıktığı kadar bağırıp, sesini zorla duyurdu:
“Peçenek’e baraj isteriz.”
Memleketin herhangi bir köyündeki çeşmenin hangi tarihte, kaça yapıldığını ezbere bilen Baba’nın basireti bağlandı. Peçenek suyunu hatırlayamadı. Seçimin hakkını vermek lazım, fikrinden gidip cevabı yapıştırdı:
“Peçenek’e de baraj yapacağız!”
Ahalide bir gülüşme, bir kıkırdama, bir dersi kaynatma eğilimindeki öğrenci zevzekliği.
Meğer “Peçenek Suyu” dedikleri, eskiden o yörenin gür pınarlarından biriymiş. Aynı anda on küsur çeşmeyi beslermiş. Zaman içinde takatten kesilmiş, ancak bir çeşmeden cılızca akar olmuş.
Meydandakilere “Barajlar Kralı” diye takdim edilen Baba bu durumu nereden bilsin. Vaadin gözünü çıkarıvermiş.
* * *
“Siyaseten sallama” dendi mi Badem Bıyıklı Hoca Efendi’yi başta sayarım. Eskinin siyasi figürlerinden ne Baba, ne Karaoğlan ne de Albay onu geçemezdi.
Türkiye’nin daha zippo çakmak üretmeyi beceremediği yıllarda “Ağır Sanayi Hamlesi”ni başlattığını seçim kürsüsünden ilan etti ve ilk müjdeyi verdi: “Yüz bin tank yapacağız!”
SAY SAY BİTMEZ
Ahalinin o vakitler tankla, topla pek işi olmadığından “Yüz bin tankın ne işe yarayacağını” başta bilemediler.
Acaba şehir hatlarında belediye otobüsü niyetine mi kullanılacaktı? Yoksa çiftçiye tarla sürmesi için öküz yerine mi dağıtılacaktı?
Vatandaşın şallak mallak olan beyni daha olayı süzememişti ki Badem Bıyıklı Hocam, ikinci vaadini patlattı:
“Yüz bin top yapacağız.”
Tövbe estağfurullah! O kadar topu ne işte kullanacağız. Türkiye’nin şehri, kasabası iki bini bulmaz. Kırk bin de köyü var. “Ramazan topudur” deyip, hepsine birer tane hediye etsen, geriye altmış bin top daha kalır.
Askeriyenin saklayacak yeri yok. Köylüye dağıtsan “arazi ihtilafında” birbirlerine karşı “çifte” niyetine kullanırlar. Velhasılı kelam, hesabın içinden çıkamadık.
İşin tadını alan Badem Bıyıklı Hocamız zapt edilmez olmuştu. Seçimlere beş-on gün kala son bombasını patlattı:
“Yüz bin jet uçağı yapacağız.”
İşin siyasi zemininden çıkıp, mizah dergilerinin kapağına düşmesi bundan sonradır. Sağduyulu seçmenimizin de Badem Bıyıklı Hoca’dan ilk kez şüphelenmesinin miladı bu “yüz bin jet” olmuştur.
* * *
Hoca’nın jetleri miting yaptığı yerlerin üzerinden uçar, topları meydanları gümbürdetir, tankları seçim otobüsünü takip ederken koalisyon ortağı Karaoğlan’ı hafakanlar bastı.
“Hocam herkes yüz bin tankı, jeti nasıl yapacaksınız diye sorup bizimle dalga geçiyor” diyecek oldu. Hocamızın imanı bozulmadı:
“Efendim, bunlar temenni mahiyetindedir.”
O günlerde tepemizde Hoca Efendi’nin jetleri uçuyordu. Hoca’nın izinden dozaj arttırarak giden bugünkü siyasiler de rakamları uçuruyor.
Paylaş