Hitler, Saddam, Duçe, Kaddafi

HERHALDE bugünün demokrasiye ters düşmüş rejimlerini 1930’lu yılların faşist ve Nazi partileriyle kıyaslayacak kadar gözünü karartmış biri çıkmaz.

Haberin Devamı

Çünkü bu “orantısız bir kıyaslama” olur. Akla da sığmaz, hakkaniyete de. Ama Hitler ile Mussolini, birer birey olarak, çağımızın kadersiz ülkelerine kan kusturan “sert abileri” ile rahatça kıyaslanabilir.

Misal, hasımlarına karşı Hitler mi daha gaddardı yoksa Saddam mı?
Medyaya karşı hangisi daha hoşgörüsüzdü? Kaddafi mi Salazar mı?
İnsan olarak hangisi daha donanımlıydı? Franco mu yoksa Esad mı?


*


1950’lerin köylüsünün kültürel(!) birikimini tek başına sağlayan Karagöz gazetesi mantığından gidip okura “Kılıçdaroğlu ile Davutoğlu güreşse hangisi yener?” diye sormuyoruz.
Ama Avrupa’nın diktatörleri dendiği zaman göz ucuyla sınırlarımızın içine de şöyle bir bakıyoruz. Bizde diktatör olduğundan değil. Olsaydı, başımızda dikilenlere “Siz diktatör müsünüz efendibaba?”
diye soramazdık.
Onlar da safiyetimizi gülümseyerek karşılayıp “Ben diktatör olsaydım bana bu soruyu sorabilir miydiniz?” diye zekice bir cevap vermezlerdi.
O yüzden bizim insani kıyaslamalarımıza ölçü olan diktatörlerin tamamının kökü dışarıdadır.

 

HİTLER-SADDAM

 

Haberin Devamı

Saddam ile Avrupalı azgınları kıyaslayalım mesela. Saddam’ın evrensel kültüre bir katkısı yoktu. O kültüre kıyıdan köşeden bulaşmış olabileceğini gösteren herhangi alameti de yoktu.
Herhangi bir müzik aletini çalamazdı. Kitlelerin önünde coştuğunda şiir de okumazdı. Fötr şapkasını çıkarmaya tenezzül etmediği kitlelere coşkusunu göstermek mi istiyor, Kalaşnikof tüfekle havaya ateş ederdi.
“En kanlısı” olarak bilinen Hitler ise “Fagot” çalarmış. Nedir diye baktım. Ahşaptan yapılma, 1.20 boyunda, bizim neye benzeyen bir nefesli sazmış. Hitler ayrıca ressamdı da.
Vallahi günahlarını almayayım ama biz de “ressamım” diye geçinip 62’den tavşan yapamayan pek çok ünlüyü, yetenek olarak, rahat rahat geçerdi. Kaleminin kuvvetli olduğu da malumunuz.
Bizde “Kavgam” diye bilinen “Mein Kampf” adlı kitabını elinize alın. “Alman edebiyatı ve plastik sanatlarında durum” diye başlık açtığı bölümde yazılanları okuyun.
Felsefeden edebiyata, resimden heykele, mimarlığa hiçbir şeyi atlamayan bir diktatör görürsünüz. Üstelik her konu başlığına dair özgün fikirleri vardır.
Hitler’in cezaevinde kaynakları fazla kullanamadan yazdığı bu kitabın sanat ve edebiyat hakkında söylediklerine kafadan, kitaba bakmadan cevap verebilecek çok az insan tanıyorum.


*

Haberin Devamı


Yirminci yüzyılın en kanlı diktatörü Hitler’in yancısı Mussolini için de durum çok farklı değil. Onu da Kaddafi ile kıyaslayalım.
Kaddafi herhangi
bir müzik aletini
çalamıyordu. Şiirden, edebiyattan nasibi yoktu. Kitleyi etkilemek istediğinde o da havaya ateş ediyor, atla şehir meydanından dörtnala geçiyor. Yahut bir devenin sırtına binip gezinirken “Benim hörgüçlüm senin Porsche arabanı geçer” havası basıyordu.

 

DUÇE VE KADDAFİ

 

Kendine “Duçe” dedirten Mussolini iyi keman çalıyordu. Dönemin tanıkları “Paganini’nin eserlerini kazasız belasız çalabilirdi” diyorlar. İyi de edebiyat takipçisiydi.
Gazetecilikten geldiği için yazının da yazarın iyisini de hemen anlardı.
İktidar olduktan sonra kendine bir “yandaş medya” yaratmıştı. Çok satan ama az okunan “Popolo d’İtalia” gazetesini kardeşi yönetirdi.
Kardeşinin gazetesi devrin muhalif gazetecilerinden Pitigrilli’ye savaş açmıştı. Sadece yayın yoluyla değil, emir altındaki mahkemeleri de kullanarak adamı ezmek istiyordu.
Mussolini son derece zeki ve ironik yazılar yazan Pitigrilli’yi kişisel olarak da merak ediyordu. Muhalif gazeteciyi makamına çağırdı, yüz yüze görüştü hatta tartıştı.
Sonra kardeşi Arnaldo’yu arayıp, Pitigrilli aleyhine başlattıkları linç kampanyasını durdurmalarını istedi. Emri altındaki bağımsız mahkemeye de davayı düşürme talimatı verdi. Yine de kendine zarar veren diğer muhalif yazarlarla birlikte Pitigrilli’yi de güneydeki kasabalardan birine sürdü, üstelik hepsine maaş bağlattı.
İkisi de birer diktatör olan Kaddafi ile Mussolini arasındaki bireysel makas çok açıktı. Siyasal niyetleri dışında tek benzer yanları ölüm şekilleriydi.

Yazarın Tüm Yazıları