Paylaş
Adıyaman’ın Besni ilçesinde, bir Japon hayırsever tarafından yaptırılan Yamazaki İlkokulu neyse; Amerika’nın Harvard Mektebi de odur.
Hele zengin şahıslar bu mektebi çok severler. Sohbet ettikleri bir gençten “Söylemesi ayıptır, Harvard’da okuyorum” cevabını aldıklarında gözleri fal taşı gibi açılır.
O gence, Sakallı Bebek doğurtmuş ebe gibi bakarlar.
* * *
Sizin de aklınızda olsun. Muhabbete tutuştuğunuz gencin birinden “Harvard Mektebi talebesiyim” lafını duyarsanız, aklınıza hemen “Hacı Kadir’in katırı, her yerde sayılır hatırı” lafı gelsin.
O gencin de iki vakte kalmadan, hızla yükseleceğini, iş ve siyaset dünyasında Hacı Kadir’in katırı gibi saygı göreceğini, aklınızın bir kenarına yazın.
HAM ÇÖKELEKLER ALINMAZ
Bu Harvard Mektebi’ne paranın zorlatmasıyla da giremiyorsun. İlla ki performansı yüksek öğrenci olacaksın.
Misal, bizim zenginlerden biri heves etti (Doksan eksi-IQ) kapasitesindeki çocuğunu yanına katıp, Harvard’ın kapısını çaldı diyelim.
Seni o okula takdim edecek olan şahıs, istediği kadar methiye yazsın. Okul yöneticilerinin kulağına istediği kadar fısıldasın:
“Beyefendi, İstanbul’da beşinci havaalanı ihalesini aldı. Ayrıca Boğaz’daki altıncı tüp geçidi bitirmek üzere, dört de AVM’si var. Her gün eline tahta kaşıklarını alıyor. ‘Milletin damına tuğla koyacağız’ diye göbek atıyor.”
Bu lafların Harvard’ın kapısında faydası olmaz.
O zenginin sıfatına bakar bakmaz “genetik evrimini” henüz tamamlamadığını, onun sulbünden gelen çocuğun da “ham kromozom” taşıdığını çözerler. O hevesli babayı derhal, kapasite eksikliği çeken zengin çocuklarına diploma veren okullardan birine yönlendirirler.
İşte Harvard böyle bir okuldur ve bu okulun adını taşıyan gazetecilik ödülü, bizim mesleki büyüğümüz Hasan Cemal’e verilmiştir.
* * *
Lafıma dikkat buyurun! Harvard mektebinin adını taşıyan “Dürüst Gazetecilik ve Temiz Vicdan” ödülü her önüne gelene verilmiyor.
“Kutsal Kâse, Ahit Sandığı, Yedi Kere Evlenmiş Bakire Azize, Fettahname’nin Sırları, Kesik Başın Esrarı” gibi insanlığı asırlardır meşgul eden konuları araştıran Ertuğrul Özkök böyle bir ödül için aday gösterilmiyor.
Yazdığı birbirinden güzel aşk yazıları ile evlenememiş kızlara “İyi ki evde kalmışım, iyi ki elime erkek eli değmemiş” dedirten Mehmet Y. Yılmaz da aday gösterilmiyor.
Ödül, aday bile gösterilmeden, doğrudan Hasan Cemal ağabeyime veriliyor. Gel de duygulanma!
O ÖDÜLÜN PARASI DA VAR
Hasan Ağabeyim’e ödülün müjdesini veren resmi mektup geldiğinde, durumun ciddiyetini hemen anlamamış. “Algılamada seçici” olduğundan, konuştuğu gibi “ağır düşünür” iması yapmıyorum.
Birileri kendisini işletiyor sanmış. En iyi ihtimalle sayısı belirsiz derneklerden birinin ödülü gibi düşünmüş.
Dernekçiler adlarını televizyonda geçirmek için ödül icat ediyorlar ya! “Sungurlu Âşıklar ve Müzik Aleti Çalanları Koruma, Yaşatma ve Yardımlaşma Derneği, Yılın Müzik Dostu Gazetecisi Ödülü” gibi.
Harvard Ödülü’nü de böyle bir şey sanmış.
İşin ciddiyetini karısı Ayşe Cemal’den öğrenince de ellerinde birer bavul, Amerika’ya uçmuşlar. Otele indiklerinde Ayşe Cemal bakmış ki Hasan Ağabey’in bavulu boş.
“Hasan niye boş bavulla geldin?”
“Ödül parasını nereye koyacaktık?”
* * *
Orhan Pamuk yazarımız Nobel Masumiyet Ödülü’nü aldığında cebine para da koymuşlardı. Aklımda kaldığı kadarıyla bir milyon üç yüz bin dolar para.
Orhan Pamuk tedbirli çıkmıştı. Oraya koca bir bavulla gitti. Soranlara da “Babamın bavuludur, içinde babamın hayalleri var” deyip hem edebi gizem yaptı. Hem de paraları o bavula tıkıştırıp getirdi.
Hasan Cemal’in boş bavulla gitmesinin sebebi budur.
Ödülün miktarını ve Hasan Cemal için yaptığımız kutlama etkinliğinin ayrıntılarını yarınki risalemde anlatacağım.
Paylaş