Paylaş
Futbol hakemi dediğin; sadece maç yönetip, o maçı seyredenleri ayar eden kişi değildir..
Hakem, yukarıda okuduğunuz spotta arz ettiğim gibi, yetenekleri sınırlı insanımıza aradığı bahaneyi veren kişidir..
Ancak asıl hizmetleri, futbolumuza değil medyamızadır..
İçinden “hakem” veya “hakemlik eylemlerini kapsayan..” sözcükler geçen cümlelere milli güvenliği bahane edip yayın yasağı koyun.. Tövbe diyeyim, medya leşkerleri ne yazacaklarını, nereye basacaklarını şaşırır..
Özetlersek; adına hakem dediğimiz kişi, spor yazarlarına “yazı üretebilecek..” zihin açıklığını veren kişidir.. Kıymetlerini bilmek gerekir..
* * *
Kıymet bilmek dedim de.. Şampiyonlar Ligi Finali’nde dördüncü hakem olarak görev yapan ve oradaki elektronik tabelalara sahip çıkan Cüneyt Çakır (39) ile hepimiz sevindik..
Aynı Cüneyt Çakır bu sezon sanki çok başarılı değildi.. Sahadaki duruşuyla, vücut diliyle pek mutsuzdu.. Sanki kız istemiş de başlık parasını denkleştirememiş gibi geziniyor, sahadaki futbolculara boş bakıyordu..
Tip olarak da “gürültü yapanların ismini tahtaya yazdığı için..” sınıfta pek sevilmeyen çalışkan öğrencilere benzediğinden formsuz olduğu zamanlar sahadaki etkisini kaybediyor..
Brezilya’daki maçlarda da bu hissiyatı seyirciye yaşatırsa ayıkla pirincin taşını.. Ben buraya yazıyorum.. Dünya futbol kamuoyu onu unutmaz.. Adına hatıra pulu bile çıkarırlar..
ŞEDİT BİR HAKEM
Cüneyt Hoca ne kadar bezgin duruyorsa Fırat Aydınus (41) da saha içinde o kadar cevval.. Televizyondaki futbolcularla yapılan röportajları izliyorum..
“En sevmediğiniz hakem..” sorusuna yerlisi, yabancısı “Fırat Aydınus..” cevabını yapıştırıyor.. Faal futbolcularla ilişkisi o kadar kopmuş ki kimse “Acep Fırat Hoca gücenir mi?” sorusunu aklına getirmiyor..
Fırat Aydınus böyle anılmayı hak edecek biri değil.. Lakin büyük bir hatası var..
O da futbolcu oyun içinde bir yanlış yaptığı zaman, üzerine türküdeki Kiziroğlu Mustafa Bey gibi hışımla koşup gelmesi.. Bıçak çeker gibi kart çıkarması..
Yahu o kadar keskin olma.. Günün birinde o çok güvendiğin kartı futbolcunun biri elinden kapacak, ne yapacağını bilemeyeceksin..
Yumuşak yanaş futbolcu milletine.. Zaten çoğu gaza müsait.. Vukuat çıkarmaları küçük bir tetiklenmeye bakar..
Bakın mesela Mustafa Kamil Abitoğlu’na.. Turizmcilikten geliyor ya! Sahanın içinde de tam bir turist rehberi rahatlığında.. Futbolcuların en sevdiği hakem olması sakin, telaşsız meşrebinden..
En ağır kart olan kırmızıyı bile “Haydi yine iyisin.. Bu kartı herkese göstermem..” havasında çıkardığından futbolcuda yan etkisi olmuyor.. Sahada işini tabanca kullanarak yapan değil de şofben zehirlemesiyle gören kiralık katil gibi duruyor..
Bizim ülkede eylemsizlik başarıyı getirir..
Toplum olarak sakin duran adamları severiz.. Eğer rahat durur, dikildiği yerde hiç kıpırdamazsa Abitoğlu’nun (40) yolu teeee Federasyon Başkanlığı’na kadar açıktır..
* * *
Kart gösterirken kaşını gözünü oynatmayan, karşısındakine trip yapmayan hakem her zaman makbuldür.. Misal Bülent Yıldırım (42) gibi..
Bakın bu sayede sezonun en başarılı hakemi olup çıktı.. Arkasından atıp tutana denk gelmedim.. Zaten beğendiğim bir hakemdir.. Bence tek sorunu bazen kritik kararlar verirken “Başıma iş almayayım..” diye düşünmesi ve bunu vücut diliyle dışa vurması.. İyi adamdır, borç istenebilir..
Özünde iyi olup da ne İsa’ya ne Musa’ya yaranamayanlardan biri de Hüseyin Göçek (40)’tir.. Bence hakem olarak da iyi.. Tek sorunu yüzünden hiç eksik olmayan o suçluluk ifadesi..
Federasyon başkanının iftar sofrasına oturmadan evvel gizlice orucunu bozmuş da sanki biri anlayacakmış gibi endişeyle bakıyor.. Bu da kararlarının sorgulanmasına sebep oluyor.. Şahsen botoksu tavsiye ederim..
MEMURLUK GENİ..
Yunus Yıldırım (43) hocanın yüzünde kıl oynamıyor mesela.. Sadece kızdığında gözleri büyüyor.. Onun derdi de aslen öğretmen olup, memuriyetten gelmesi.. Bu haliyle notu kıt hocalar gibi.. Bunun da penaltısı kıt..
Ayrıca bünyede “az ile yetinen..” memurluk geni bulunduğundan penaltı verdiğinde “cebinden vermiş gibi..” oluyor.. O düdük bir türlü ağzına gitmiyor.. Bence hükümet adamları ahalinin sinirini Yunus Hoca sayesinde test ediyor..
Şahsen ben kendisiyle empati (*) kurabildiğimden onu anlayabiliyorum..
(*) Empati: “Bu yaptığını senin anana, bacına yapsalar hoş olur mu?” şeklindeki beylik sorunun psikolojideki karşılığı..
Suat Arslanboğa(36)’nın da hakemliğinden çok ismine takığım.. Ailesinde artık nasıl bir özgüven varsa.. Soyadı seçerken aslan yetmemiş, boğayı da yanına ekleştirmiş.. Yaşar Kemal’in ünlü Demirciler Çarşısı Cinayeti romanındaki soyadı beğenmeyen ağa gibi..
Kitabı okuyan bilir.. Soyadı kanunu çıkıyor ama Süleyman Ağa isimlerden isim beğenemiyor.. Sonunda Çelikaslansoypençe soyadını gücüne ve asaletine uygun bulup seçiyor..
Belli ki Suat hocanın ataları da böyle bir sendrom yaşamış..
* * *
Özgür Yankaya (36)’yı hâlâ inceliyorum.. Hakemliğinin ilk yıllarıydı.. Birlikte maç seyrettiğimiz bir kız arkadaş Özgür Hoca’yı ekranda görünce “Ay! Ne yakışıklı adam..” diye bağırdıydı.. O günden beri, hakemliğini çözemediğimden kendisine öyle boş bakarım..
Uzun lafın kısası.. Hakemlerimizden memnunum.. İyi maç yönettiklerinde işlerini iyi yaptıkları için.. Kötü maç yönettiklerine millete “kendilerini ifade edebilecek..” bir sebep verdikleri için..
Paylaş