Paylaş
Tabii eğer kendimize “Cihan devleti” süsü vermeye devam edeceksek.
Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas’ın memleketimize yaptığı son ziyaret bunun şart olduğunu gösterdi.
Garibim Mahmut Abbas, zaten bizim memlekete her gelişinde farklı bir tiyatro ile karşılaşıyordu.
Bu kez adamcağızı Ak Saray’ın içinde şokladık. Heybetimize tanık olurken nereye basacağını bilemedi.
* * *
Muhafız Alayı’ndan seçilme on altı babayiğide, tarihi olduğu iddia edilen savaşçı kostümlerini giydirmişler.
Ak Saray’ın girişindeki geniş salondan yukarıya çıkan, yani “Uzun Boylu Sevgi İnsanı’nın” çalışma salonuna giden merdivenlere iki sıralı dizmişler.
Sırtını merdivenlere verdiğinde, sıranın en önünde ve sol yakasında kalan, Babür devletini temsil ediyormuş.
YÜRÜYEN SOBA GİBİ
Babür’ün temsili askerine zırhtan oluşan bir kıyafet tasarlanmış. Çocuğun kol ve bacaklarına da parlak alaşımdan yapılma birer boru geçirmişler. Oğlanı soba kurar gibi giydirip merdivenin başına dikmişler.
Bizim Babür savaşçısı olmuş size Judy Garland’ın başrolünde oynadığı “Oz Büyücüsü” filminin “Teneke Adam”ı.
Çocukların kiminde işlemeli kaftan, kiminde örgü zırh var. Kafaya giydirilenler de çeşit çeşit. Keçe külahtan zırh tolgasına, kürklü papaktan börke kadar ne ararsan kafalara geçirilmiş.
Kıyafetler ise aslına uygun mu belli değil.
Zaten aslını kim bilecek ki? Belli ki Karaoğlan’dan Kara Murat’a, Malkoçoğlu’ndan Burakbey’e kadar ne kadar tarihi resimli roman kahramanı varsa, onların maceralarındaki kareler kaynak alınmış.
Ortaya böyle bir tablo çıkmış.
* * *
Eski Türk devletlerinin cihangirliğini temsil eden kostümlü çocukları merdivenlere sekizi sağda, sekizi solda olmak üzere yerleştirmişler.
Fotoğraflarda çocukların tamamı görünsün diye ikili sıralar geriye doğru daraltılmıştı. Merdivenin en gerisinde ancak bir kişinin geçebileceği açıklık kalmıştı.
İki kişiye yan yana geçit vermeyen merdivenin sonunda da “sıra bozulmasın” diye görevlendirilmiş bir subay dikiliyordu. (Subayın kıyafeti son Türk devletinin resmi üniformasıydı. )
“Bu Tarz Bizim” tadındaki görselliğin amacı, hem gelen misafiri hem de haberi görenleri etkileyip “Breh! Breh! Breh!” çektirmekti.
BİR ŞEYLER BULUN
Sonradan medyaya düşen haberlerden anladık ki bu gösterinin ilhamını veren “Uzun Boylu Sevgi İnsanı” olmuş.
Muhafız Alayı Komutanı’nı çağırıp “Osmanlı döneminde yabancı elçileri etkilemek için göz alıcı törenler yapılıyordu, siz de böyle bir şey bulun” demiş.
Konservatuvar değil de Harp Okulu çıkışlı komutanın aklına da bu düzenek gelmiş.
Bu tür işleri Mahmut Abbas’ın ziyaretlerinde denemek de diplomatik gelenek gibi oldu.
Mahmut Abbas geçen gelişinde kendini “bol sanatçı soslu” bir iftar sofrasında bulmuş “Uzun Boylu Sevgi İnsanı” ve eşiyle birlikte gazetecilere poz verdi.
O fotoğrafların birinde Mustafa Sandal kolunu Mahmut Abbas’ın omzuna atmış, Orhan Gencebay da tam arkalarına dikilmişti.
Modacı Nur Yerlitaş, koluna girdiği hanımefendiye abanırken, yanındaki futbolcu Tanju “Acaba ben de çıkıyor muyum?” diye Nur Hanım’a yükleniyordu. Milli sanatçılarımızdan Alişan’ın siniri ise arkalarda kaldığı için yüzüne vurmuştu.
* * *
Mahmut Abbas’ın karşılanmasını televizyondan izledim. Tören kıtasını denetlerken adamcağızın surat ifadesi “Bu sefer nasıl bir icat çıkaracaklar acaba?” der gibiydi. Tef gibi gerilmişti.
Lafın kuyruğuna düğüm atılacak yere geldik. Bu işlerin yükünü “Uzun Boylu Sevgi İnsanı’nın” üstünden almak gerekir. Eğer kendimize bir “müsamere kolu başkanı” seçemezsek olan yine Mahmut Abbas’a olur.
Adamcağızı bir dahaki gelişinde, pehlivan kispeti giydirilmiş milletvekillerinin yapacağı “Kırkpınar canlandırması” ile karşılamak istemiyorsak, bunu tez elden yapmalıyız.
Kıssadan hisse: “Ayıbı örten bir kara kilim” demişler.
Paylaş