Akıllının ayıp saydığı ile safdil övünürmüş

BİR cırtımlık aklımız vardı, onu da “akıllı telefonlar” tarifine giren nesne alıp götürdü.

Haberin Devamı

Aklımızı “kontör” olarak telefona yükledik, öyle gezinmeye başladık.
Akıllı telefon üzerinden sosyalleşip, akıllı telefon sayesinde hiç tanışmadığımız yüzlerce arkadaş ediniyoruz.
Kendi hayatımızı da “yeni bir övünme numarası olarak” başkalarının gözüne sokuyoruz.
Navigatör olarak yol gösterenimiz onlar. Yeni arkadaş tedarikçimiz onlar. Unuttuğumuz filmin adını hatırlatan yedek hafızamız onlar.
Bu telefonlar marifetli ama kötü bir huyları var. Hayatı yavaşlatmak, dahası hayatı bize ıskalatmak.
Bu yeni hayat tarzı üzerine kafa yorup, kendime sorular sorarken aradığım cevaplardan biri İngiltere’nin Daily Mail gazetesinden geldi.

Akıllının ayıp saydığı ile safdil övünürmüş

LOKANTA ŞİKÂYETİ

New York’taki ünlü bir lokanta müşterisinden gelen “Servisler gecikiyor, lokantadan bir türlü çıkamıyoruz..” şikâyetlerine cevap olarak bir yazı hazırlamış. Bunu yeme içme konusunda not veren ünlü bir siteye yollamış.
İngilizlerin ciddi gazetelerinden Daily Mail de o yazıdan gidip “cep telefonlu yeni hayat tarzı” ve “yan etkileri” üzerine haber yapmış. Benim bu haberi öğrenmem ise sular seller gibi İngilizce bildiğimden değil elbet.
Lisanımız evvelemir kırıktır.
“Uzun boylu sevgi insanı” öfkesi kabardığında “One Minute” diyebiliyor ya! Ben “One, Two, Tree” diye saydırıp Ten’e kadar Minute diyebiliyorum. Özetle benim yazıdan haberdar olmam, dört dilden kitap çevirebilen, ayrıca söylenebilen Hanımefendi sayesinde.
Ünlü lokanta “Servis gecikiyor” şikâyetleri çoğalınca on yıllık güvenlik kameraları kayıtları üzerinden bir çalışma yapmış. Gerçekten de gecikmeyi belirlemiş. Aradaki farkın sebeplerini şöyle sıralamış.

Akıllının ayıp saydığı ile safdil övünürmüş

***

2004’te durum: Müşteri içeri girer. Yer gösterilir, mönüler verilir. Kırk beş müşteriden üçü yerinin değiştirilmesini ister. Mönüyü inceleyen müşteri sekiz dakika sonra sipariş vermeye hazır olur.
Karmaşık olanlar hariç, ısmarlanan yemekler ortalama altı dakikada servis edilir. En fazla iki müşteri yemeğini soğutup, ısıtılması için geri gönderir. Hesap geldikten beş dakika sonra kalkar.
Kapıdan girme ile çıkma arasında geçen süre: 1 saat 5 dakika.


2014’TEKİ DURUM ŞU

Müşteri kapıdan girer. Yer gösterilir, mönüler verilir. 45 müşteriden 18’i yerinin değiştirilmesini ister.
Oturulunca cep telefonları çıkar. 45 müşteriden 7’si hemen garsonu çağırır. Kablosuz internete girme bilgisini edinmek için garsonu beş dakika meşgul eder. Öğrenince de ilk iş olarak, çekilen mekân fotoğrafları sosyal medyada paylaşılır.
Nihayet garsonlar masalara sipariş almak için yönelirler. Lakin müşterilerin çoğu henüz mönüye bakamamıştır, o nedenle garson beklemeye geçer.
Müşteriler mönüyü açar ama yemek seçecek yerde mönünün fotoğraflarını çekmek için uğraşırlar. Sipariş için hazır olabildiklerinde 21 dakika geçmiştir.
Ortalama altı-sekiz dakika sonra yemekler gelmeye başlar. 45 müşteriden 26’sı yemek fotoğrafını çekmeye girişir.
O iş biter, sıra karşılıklı fotoğraf çekimine gelir. Ardından çekilen fotoğraflar kontrol edilir “Beğenilmeyen” karelerin yenileri çekilir.

***

Bu arada bekleyen yemekler soğur. 45 müşteriden 9’u yemeğini “yeniden ısıtılmak üzere” geri gönderir.
45 müşteriden 27’si garsondan grup fotoğrafı çekmesini ister. On dördü birinci fotoğrafı beğenmeyip bir ikincisini ister. Bu da garsonun beş dakikasına mal olur.
Müşterilerin çoğu telefonla konuştuğu için yemeğin bitimi ile hesap ödemesi arasında yirmi dakika daha geçer.
Kapıdan girmeyle çıkma arasındaki süre: 1 saat 55 dakika.
Gazete aradaki farkı “Kimsenin aldırış etmediği türden yepyeni bir sosyal görgüsüzlük” olarak tanımlıyor.
Ben de buna “Yes minute” diyorum.

Yazarın Tüm Yazıları