Paylaş
Genç bir iletişim fakültesi öğrencisi olarak o tarihte okuduğum bu öyküyü hiç unutmadım. 10 gün önce Gaziantep’te Engelsiz Yaşam Merkezi’nin kapısından adımımı attığım anda zihnimde yeniden canlandı. Çok duygulandım... Öncelikle bilmeyenler için bu öyküyü paylaşmak isterim.
DENİZ YILDIZLARI
Bir zamanlar yazılarını yazmak üzere okyanus sahiline giden aydın bir adam varmış. Çalışmaya başlamadan önce sahilde bir yürüyüş yaparmış. Bir gün sahilde yürürken plaja doğru baktığında dans eder gibi hareketler yapan bir insan silüeti görmüş.
Başlayan güne dans eden biri olabileceğini düşünerek gülümsemiş ve ona yetişebilmek için adımlarını hızlandırmış. Yaklaştıkça bunun genç bir adam olduğunu ve dans etmediğini görmüş.
Birkaç adım koşuyor, yerden bir şeyler alıyor ve yumuşak bir hareketle okyanusa fırlatıyormuş. Biraz daha yaklaşınca seslenmiş:
- Günaydın. Ne yapıyorsun böyle?
Genç adam durmuş, başını kaldırmış ve cevap vermiş:
- Okyanusa deniz yıldızı atıyorum.
Sanırım şöyle sormalıydım, demiş, bilge adam...
- Neden okyanusa deniz yıldızı atıyorsun?
- Güneş çoktan yükseldi ve sular çekiliyor.
Eğer onları suya atmazsam ölecekler.
- Ama delikanlı, görmüyor musun? Kilometrelerce sahil var ve baştan aşağı deniz yıldızıyla dolu. Ne fark eder ki...
Genç adam kibarca dinlemiş, eğilerek yerden bir deniz yıldızı daha almış ve dalgalanan denize doğru fırlatmış.
- Bunun için fark etti.
Bu cevap bilgeyi şaşırtmış.
Ne söyleyeceğini bilememiş.
Geriye dönmüş, yazısının başına geçmek üzere kulübesine gitmiş.
Gün boyunca bir şeyler yazmaya çalışırken genç adamın görüntüsü gözünün önünden gitmemiş. Aklından çıkarmaya çalışmış, bir türlü olmamış. Nihayet akşama doğru fark etmiş ki, o koca bilim adamı, o büyük bir şair, bu gencin davranışının özünü kavrayamamış.
Sonra bu gencin aslında yaptığının, “Evrende bir gözlemci olmayı ve olup biteni izlemeyi değil, evrende bir oyuncu olmayı ve bir fark yaratmayı seçmek olduğunu” anlamış.
Utanmış. O gece sıkıntı içinde yatmış.
Sabah olduğunda bir şey yapması gerektiğini bilerek uyanmış.
Yataktan kalkıp giyinmiş, sahile inmiş ve o genci bulmuş.
Ve bütün sabahı onunla okyanusa deniz yıldızı atarak geçirmiş.
ANTEP’İN YILDIZLARI
Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin ve çalışma arkadaşları o kadar güzel bir işe imza atmışlar ki... “Engelsiz Yaşam Merkezi’ne gidiyoruz” denildiğinde her ilde, ilçede gördüğümüz merkezlerin bir benzeri ile karşılaşacağımızı düşünmüştüm. Yanılmışım.. Gaziantep Engelsiz Yaşam Merkezi diğerlerine hiç benzemiyor. Fatma Şahin’e de söyledim. Buranın ismini değiştirmek lazım. Çünkü Gaziantep’te merkez Milli Eğitim Bakanlığı müfredatı ile hizmet veren bir okul. Hatta ötesinde... Meslek edindirme noktasına gelmiş bir meslek lisesi... Dahası engelli kardeşlerimize yürümeyi, iletişim kurdurmayı, anlamayı sevmeyi öğreten bir rehabilitasyon merkezi... Dahası engelli kardeşlerimizin yanı sıra aileleri ile de iletişim kurmayı başaran onları da topluma kazandırmayı hedefleyen bir iletişim merkezi... Engelsiz Yaşam Merkezi yerine adı başka bir şey olmalı ama inanın henüz ben de bulamadım.
GÖZLERDEKİ IŞILTI
Ömer Asım Aslantürk, Serdar Albayram, Şükriye Kirişçi bir derslikte Ahşap Sanat Atölyesi Eğitmeni Betül Kaya ile birlikte çalışıyorlardı. Gözlerindeki ışıltı, öğrenmenin bir şeyleri başarmanın verdiği mutluluğu görmenizi isterdim.
Diğer bir derslikte Ahmet Danabaş’a rastladım. Nasıl sevecen, nasıl heyecanlı, nasıl gururlu. İşitme ve bedensel engellerini çoktan aşmış robotik kodlama konusunda çok ilerlemiş. Bilgisayar Öğretmeni Sevgi Mert ve Çocuk Geşilimi Uzmanı Fatma Çakmakçı, Ahmet’in merkeze ilk geldiği günden bugüne kadar kat ettiği aşamaları bir çırpıda anlattı. O bir çırpıda anlattı ama Ahmet yerinde duracak gibi değil. Önümüzdeki yıllarda nerede çalışırsa çalışsın başarılı olacağına eminim.
Asım, Serdar, Şükriye Ahmet ve tüm arkadaşları için artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Fatma Şahin ve arkadaşları o kadar önemli bir işe imza atmışlar ki... O merkezdeki kardeşlerimizin hepsi için ‘fark etti...’
Emeği geçenlere hepsi adına, hepimiz adına teşekkürler...
HÜRRİYET YAZARLARININ KALEMİNDEN BURAM BURAM GAZİANTEP
YARIN Hürriyet ile birlikte çok özel bir Gaziantep eki okuma fırsatı yakalayacaksınız. Hürriyet ekibi olarak geçtiğimiz günlerde Gaziantep’i ziyaret ettik. Gaziantep’in gastronomisini tartışmaya gerek yok. Ancak bu güzel şehri sadece gastronomisiyle anmak çok eksik olur. Hürriyet yazarları sizi kah Gaziantep sokaklarında kah müzelerde, kah enteresan mekanlarda dolaştıracak. Gelin şimdi kim ne yazdı kısaca aktarayım ve unutmadan da ekleyeyim:
YARIN EKİMİZİ SAKIN KAÇIRMAYIN....
- Yalçın Bayer ve Fulya Soybaş, bu topraklarda yazılmış kahramanlık hikayesini tüm gerçekleri ile gelecek nesillere taşıyan 25 Aralık Panorama Müzesi’ni farklı yönleriyle anlatıyor.
- Gastronomi denince akla ilk gelen şehir olan Gaziantep, bunu nasıl bir adım öteye taşıyor? Müge Akgün yeni projeleri değerlendiriyor.
- Hanlarıyla, hamamlarıyla, müzeleriyle... Tüm bu eşsiz güzellikleriyle Gaziantep nasıl gezilmeli? Yücel Sönmez, sizin için bir rota hazırladı.
- Savaş Özbey Gaziantep’teki E-Spor adımlarını yazıyor. Şaşıracaksınız...
- Sayım Çınar sizi baharatların dünyasında hiç bilmediğiniz bir yolculuğa çıkartacak.
- Şehriban Oğhan, yeni açılan Engelsiz Yaşam Merkezi’ndeki hayata tutunma hikayelerini kaleme alıyor.
- Burcu Basar kültür ve lezzetin nasıl buluştuğunu anlatıyor.
- Oya Armutçu, sokak hayvanları için örnek bir barınak nasıl olur? Bu ‘canlar’ nasıl doğru şekilde rehabilite ediliyor? Bize yerinden aktarıyor.
- Çocuklara kitap nasıl sevdirilir? Onlar için nasıl bir ortam kurulmalı? Ömür Kurt işte tam da böyle bir yere gidiyor. Çocuklarla vakit geçirip gözlemlerini yazıyor. Heyecanını hissettiriyor.
- Deniz Sipahi ise örnek bir şehir ekonomisini, sosyal ve kültürel belediyeciliği kaleme alıyor.
- Salim Uzun uyarıyor: Sakın sadece baklava alıp dönmeyin. Şehirde çok şeyi kaçırırsınız.
Paylaş