Paylaş
“Ya o yüksek kiraları kabul eden kiracılar ödeme yapmazsa, yapamazsa ne olur” sorusunu gündeme getirdik. Hukuki süreçleri hatırlattık ama asıl derdimiz olayın mali tarafıydı. Ortalama gelir düzeyleri ile o tarihlerde talep edilen kiralar hayatın gerçekliğine aykırıydı. “Tamam yurtdışından gelenler, arzdaki azalış, ev fiyatlarındaki artış” gibi bazı gelişmeler yaşadık. Ama bu geçici gelişmeler İstanbul, Ankara ve İzmir’de kira artışlarının bir anda yüzde 100’ü aşmasını açıklamıyordu. O günlerde ileride ev sahiplerinin ciddi bir kriz ile karşı karşı kalabileceğini şöyle anlatmaya çalışmıştım:
“Kiraların makul bir seviyede durulması şart. Bu kendiliğinden piyasa koşulları ile mi olur yoksa yasal düzenleme ile mi olur bilmiyorum. Bildiğim şu, bu hızla giderse yakında bir ödeyememe kriziyle karşı karşıya kalırız. Gelin şimdi ne demek istediğimi biraz açayım. Kira artışı makul bir düzeyde durulmazsa, yüksek kiraları kabul edenlerin bir süre sonra bu kiraları ödememe sorunu ile karşılaşabiliriz. Ev bulamadığı için ya da piyasa koşulları nedeniyle ödeyebileceğinden çok daha fazla bir aylık kiraya razı olup ev kiralayan pek çok kiracının ileride ekonomik olarak zorlanacağına dikkat çekmek istiyorum.” Korkulan oldu.
Hürriyet Gazetesi’nin emlak editörü Gülistan Alagöz daha ödenmeyen kiralar nedeniyle adliyeye intikal eden davalardaki artışa dikkat çeken haberlere imza attı. Önceki gün hurriyet.com.tr’de İsmail Sarı’nın haberi gün boyu en çok okunanlar listesindeydi:
Ev sahibi kiracı davalarında astronomik artış! ‘Ocak 2023’e süre veriliyor, ev sahipleri çok pişman.’
TURİST KİRACI KAÇTI
Son olarak bugün gazetemizin Akdeniz Temsilcisi Salim Uzun yazdı:
“Ukrayna-Rusya savaşı sonrası yaşanan göç dalgasını fırsata çevirip kira bedellerini bir anda 8-10 bin TL birden artıran ev sahiplerinin adliyenin yolunu tutmaya başladı. O gün karlı gibi görünen kiralamalar bugün büyük mağduriyetlere yol açtı. Evi yüksek fiyatla kiraladığını anlayan kimi yabancılar kirasını ödemiyor. Hatta borcunu ödemeden ülkesine kaçanlar da var.”
Demem o ki... Azı karar, çoğu zarar. Kağıt üstündeki fahiş kiranın ev sahiplerine bir faydası yok. Önemli olan tahsilatta sorun yaşamayacağınız kadar, piyasa koşullarına uygun, yüksek kirayı veren kiracıyı tercih edin. Sonra üzülmeyin...
TÜRK DOMATESİ UZAK DİYARLARDA!
JAPONLAR SUYUNA AMERİKALILAR SOSUNA HAYRAN
Enflasyon, dolar, büyüme, ihracatı bıraktık biz Türkler uzun bir süredir domatese kitlenmiş durumdayız. Markete gittiğimizde ilk göz attığımız ürün domates. Pazarlarda tezgah tezgah gezip radarımıza ilk aldığımız ürün yine domates. Fiyatı sürekli takibimizde. Domates adeta enflasyonun, büyümenin, ihracatın öncü göstergesi. Fiyatı düştüğünde insanları mutlu eden, yükseldiğinde üzen belki de en ilginç ürün...
Türkiye’de vatandaş için çok büyük anlam taşıyan domates aslında sanayici ve ihracatçı için de çok önemli. Ülkemizde her yıl 2 milyon tonu aşkın domates; konserve, salça, küp domates gibi katma değerli ürüne dönüştürülüyor. Bu rakamla birlikte Türkiye, sanayi tipi domates üretiminde Avrupa’da üçüncü, dünyada ise ilk 5 üreticiden biri olmayı sürdürüyor. Geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin en büyük sanayi tipi domates üreticilerinden Merko Gıda’nın Yönetim Kurulu Başkanı Alistair Baran Blake ile sohbet etme fırsatı bulduk. Verdiği rakamlara şaşırmadığımı söylesen yalan olur: “Bursa’daki fabrikamızda işlediğimiz küp domates ve salçayı 25’in üzerinde ülkeye ihraç ediyoruz. Geçtiğimiz yıllarda yüzde 40’lara düşen ihracat hacmimiz ise bu yıl yeniden yüzde 90’a ulaşacak. Merko Gıda fabrikalarında günde 3 bin 400 ton domates işleniyor. Sezonluk işçilerimizle birlikte oluşturduğumuz istihdam yaklaşık bin kişi. Ürettiğimiz katma değerli domatesin ihracatının sadece bu yıl ülke gelirine katkısı ise 330 milyon TL’yi aşacak.”
İhracattaki artış hedefinde Frigo Pak’ın da payı var. Merko Gıda 8.5 milyon dolar yatırımla yüzde 25’ini satın aldığı Frigo Pak ile narenciye alanına da girmiş.
TÜRK DOMATESİ NEREYE GİDİYOR
Blake’in ihracat rotası ile ilgili verdiği bilgiler de enteresandı: “Türkiye’nin küp domates ihracatının büyük bir kısmını biz yapıyoruz. İhracat adreslerinin başında Ortadoğu var. Rusya, Uzakdoğu ve Güney Amerika’ya da ihracatımız devam ediyor. Katma değerli domates mamulleriyle yaklaşık 15 yıl önce tanışan Uzakdoğu ise artan tüketimiyle pazarımızı hareketlendirmiş durumda. Mesela Uzakdoğu’da en fazla tüketilen ürünlerin başında domates suyu var. Domates suyuna son yıllarda en büyük ilgiyi Japonlar gösteriyor. Uzakdoğu’nun bu ilgisi Türkiye için kaçırılmayacak bir fırsat... Domates Ortadoğu ülkeleri ve Yunanistan’da salça, Amerika’da ise pizza veya makarna sosu olarak tüketiliyor. Farklı ülkelere de ihracat atılımımız sürüyor. Güney Kore’den Avustralya’ya, Afrika’dan Sudan’a kadar dünyanın farklı coğrafyalarına katma değerli Türk domatesini ulaştırıyoruz.”
‘AVRUPA’DAKİ ENGELLERİ KALDIRMAMIZ ŞART’
1982 doğumlu olan Baran Blake bu yıl Avrupa’nın en önemli salça birliklerinden AMITOM’un (Mediterranean International Association of the. Processing Tomato) ilk Türk başkanı oldu. Portekiz, İtalya, Yunanistan, İspanya, Türkiye, Cezayir, Tunus, Rusya gibi ülkelerdeki üreticiler ve kuruluşları içeren AMITOM, sürdürülebilir tarımdan sanayi tipi domates üretiminin tüm sıkıntılarına dair her türlü konuda global çapta çalışmalar sürdürüyor. Türkiye’nin yaklaşık 20 yıldır Avrupa’ya salça ihracatında bir takım yasaklamalar ve engeller yaşadığını belirten Blake, “Benim odağımda öncelikle bu engellerin kaldırılması var. Avrupa’nın, ihracat pazarına yeniden kazandırılması Türkiye salça üretimi için önemli bir ivme yaratacak” dedi.
Paylaş