Düşünsenize Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın meydan meydan eleştirdiği TÜSİAD kökenli iş insanları pazartesi akşamı sürpriz bir zirvede Başbakan Davutoğlu ile buluşuyor. Üstüne basa basa TÜSİAD kökenli diyorum çünkü algı olarak hükümete çok da yakın isimler bu zirvede yok. Başbakan Davutoğlu seçime sayılı günler kala bunca yoğunluğun içinde Ali Kibar’ın ev sahipliğinde iş dünyasının çok önemli isimleriyle dikkat çekici bir gece geçiriyor.
Dün zirveye katılan bazı iş insanlarıyla görüştüm. Edindiğim izlenim öncelikle yapıcı bir gece olmuş. Davutoğlu, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile birlikte sorunları dinlemiş, çözüm için anında girişimlerde bulunmuş. Kendisi de 30’a yakın iş insanına, o gece iki önemli mesaj vermiş. İşte bence geceye damgasını da o iki mesaj vurmuş. İlk mesaj ‘asgari ücret.’
BEKLENEN DESTEK GELMEDİ
Kim ne derse desin bu seçimin en önemli tartışma konusu asgari ücret oldu. CHP’nin asgari ücreti 1500 liraya çıkaracağını açıklaması birden seçimin en önemli vaadi haline geldi. Diğer partiler asgari ücret yarışına girmek zorunda kalırken iktidardaki AK Parti savunmaya geçmek zorunda kaldı. Bu seviyedeki bir asgari ücretin hem makro ekonomik dengeleri bozacağını hem de iş dünyasının maliyetini aşırı artıracağını savundular. Başbakan Davutoğlu, Ali Babacan ve Mehmet Şimşek’in yanı sıra Cumhurbaşkanı Erdoğan bu tezi defalarca dile getirdi. Ancak iş dünyasından bekledikleri ölçüde destek bir türlü gelmedi. Erdoğan ve Davutoğlu bu kez meydanlarda iş dünyasını eleştirmeye başladılar: ‘CHP’nin asgari ücret vaadine karşı niye sessiz kalıyorsunuz.’
İşte o gece Davutoğlu TÜSİAD’a da vurgu yapmış ve bizzat iş adamlarının yüzüne bu eleştirilerini tekrarlamış: ‘Niye sessiz kaldınız.’
‘VAAT GERÇEĞE DÖNÜŞÜRSE’
Gecede başkan Cansen Başaran-Symes olmadığı için cevap Ali Koç’tan gelmiş. İşadamlarından aldığım bilgiye göre, Ali Koç özetle, “Daha önce ekonomiyle ilgili yaptığımız açıklamalar nedeniyle ağır bir biçimde eleştirildik. Seçim süreci olduğu için vaatler konusunda açıklama yapmayı uygun bulmadık. Vaatlerin gerçeğe dönüşmesi gibi bir aşama gerçekleşirse o zaman görüşlerimizi dile getirmemiz daha doğru olur diye düşünüyoruz” demiş.
HANİ uzun bir süredir Türkiye dışında kalmış olsam, gündemi de hiç takip etmemiş olsam dün Ulaştırma Bakanlığı’nın yaptığı ‘erteleme’ açıklamasını gayet normal kabul edeceğim. Çünkü o kadar masum ki:
“... Bu süreçte, isteklilerin şartnameye yönelik değişiklik taleplerinin değerlendirilmesi ve ihaleye katılacak isteklilerin teknik ve finansal hazırlıklarını tamamlayabilmek için ilave zaman talepleri üzerine sektörde faaliyet gösteren mevcut işletmecilerle birlikte Bakanlığımızda yapılan değerlendirmeler sonucunda, daha önce 26 Mayıs 2015 tarihinde yapılacağı duyurulan IMT Hizmet ve Altyapılarına İlişkin Yetkilendirme İhalesinin üç ay ertelenmesi hususunda müştereken görüş birliğine varılmış olup...”
AÇIKLAMADA ERDOĞAN YOK
Heyhat. Meğer demeçlerle, gazete ilanlarıyla, TV reklamlarıyla bangır bangır ‘4G’ diye bağıran mobil iletişim şirketleri bizi aldatmış. Bu şirketler ki ‘Hazırız, en iyi 4G bizimki, test ettik olağanüstü çıktı’ derken arka planda koşmuşlar Ulaştırma Bakanlığı’na, ‘Değişiklik isteriz, teknik hazırlığımız yok. Hadi tutun ki teknik hazırlığımız var, vallahi de paramız yok” demişler. Ulaştırma Bakanlığı da anlaşılan o kadar bunalmış ki bunlardan koskoca bakanlar kurulunun, başbakanın, cumhurbaşkanının Resmi Gazete’de imzalarıyla yayınlanan ilanını bir tarafa bırakmış ve 4G ihalesini 3 ay erteleyivermiş.
İnanırsanız açıklamada olanlar bunlar. Bir de açıklamada olmayanlar var. Örneğin bu açıklamada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Mesela şimdi 4G meselesi konuşuluyor. Ben de diyorum ki; dünya şu anda 5G’yi konuşuyor. Biz, 3G’deyiz, dolayısıyla 4G ile bizim zaman kaybetmemize gerek yok. Öyleyse biz şu anda 3G’de biraz daha sabır, şurada iki yıl içerisinde Türkiye’de 5G’ye geçmeliyiz. Biz buna adım atmalıyız. Aksi takdirde Türkiye adeta 4G ile bir çöplük haline döner. 3G’de iyi bir noktadayız, sabırlı olalım ve biz 5G’ye çalışalım, 3G’den 5G’ye atlayalım” çıkışı yok.
Ayrıca, Milli Savunma Sanayi Müsteşar Yardımcısı’nın, “Kişisel olarak söylemiyorum ama Türkiye’de gizli bir el var, bir lobi var. Barselona’daki GSMA Zirvesi’nde Türk yetkililerden hiçbiri, Türkiye’de 4G lisansının verileceğini bilmezken, yabancılar bunun verilebileceğini söyledi, bu önemli. İhale tarihinin öne alınması tamamen yabancıyı destekleme amaçlı” sözlerine cevap da yok dünkü açıklamada. Son olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Danışmanı, eski Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın kulislere yansıyan “İhale seçim sonrası yapılmalıydı” sözlerine küçük bir yanıt da...
ÖNCELİKLE bu büyük başarının hakkını teslim etmek lazım.
Garajda iyi bir fikirle tamamen Türk girişimiyle doğan yemeksepeti.com, uluslararası çapta ses getiren bir bedelle Alman Delivery Hero’ya satıldı.
Başta Nevzat Aydın ve Melih Ödemiş olmak üzere 589 milyon dolarlık bedele ulaşan başarı hikayesini yazanları kutlamak gerekir.
Dün bu başarı hikayesini ayrıntılarıyla okudunuz. Şimdi gelin bu satış operasyonunu bir başka pencereden değerlendirelim.
Dün ve önceki gün yapılan haberler nedeniyle bu başarı öyküsünün baş kahramanı olan Nevzat Aydın, Yemeksepeti’nin tek sahibi gibi bir algı oluştu.
Öncelikle Nevzat Aydın’ın Yemeksepeti’ndeki hisse payının geçmiş yıllarda yaptığı hisse satışları nedeniyle yüzde 6.07 olduğunu, bu satıştan payına düşenin ise 35.7 milyon dolar olduğunu belirterek işe başlayalım.
Peki şirketin aslan payı kimlerde derseniz onu da sıralayalım. En büyük hissedar yüzde 36.69 ile ABD merkezli fon General Atlantic.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çıkışı sonrası 4G ihalesiyle ilgili belirsizlik sürüyor. 26 Mayıs’ta ihale yapılacak mı, yapılmayacak mı? 4G-5G ile ilgili muğlaklığın ortadan kalkmasını umduklarını belirten Turkcell Genel Müdürü Terzioğlu, “4G’nin olması yatırım planlarımızı hızlandırır. Bize derinlik katar” yorumuyla da ihalenin devam etmesini istediğini ortaya koyuyor.
DEV bir ihale düşünün... Öylesine büyük ki devletin kasasına yaklaşık 2.5 milyar Euro girmesi bekleniyor. Son 2 yıldır ülkenin gündeminde. Harıl harıl hazırlık var. Mevzuat oluşturulmuş. Yol haritası belirlenmiş. Hatta 18 Mart 2015’te şartnamesi Resmi Gazete’den ilan edilmiş. 26 Mayıs’ta yapılacağı hükümet tarafından duyurulan ihaleye girecek şirketler (ki birisi halka da açık) artık gün sayarken Cumhurbaşkanı 21 Nisan’da “Gündemde 4G var biliyorum. Ancak dünya 5G’yi tartışıyor. 2 yıl daha bekleyelim, 5G’ye geçelim. Memleket çöplüğe dönmesin” diyor.
İPTALE BAKIYORUZ
ÖNCEKİ akşam Türk Telekom’un 175. Yılı gecesinde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözleri teknoloji dünyasına bomba gibi düştü. Nasıl düşmesin? Sadece teknoloji şirketlerini değil iş dünyasında birçok kesimi paydaş olarak ilgilendiren 4G, Erdoğan’ın sözleriyle birlikte birden kadük duruma düşüverdi.
Erdoğan, “Gelirken kısa bir brifing aldım. Gündemde 4G var ama dünyada 5G konuşulurken 4G’ye geçmek Türkiye’yi çöplüğe çevirir. 2 yıl daha sabredelim 5G’ye geçelim” demişti. Kısa bir brifing sonrasında Erdoğan’ın sarfettiği bu sözler 26 Mayıs’ta yapılacağı açıklanan, şartnamesi 18 Mart’ta Resmi Gazete’de yayınlanan dahası AK Parti’nin seçim bildirgesine bile giren 4G ihalesini meçhule atıverdi. Eğer Erdoğan ikna edilmezse şimdi herkes 4G ihalesinin iptal edileceğinden emin.
Bu iptal ile tahmini 2 milyar Euro’luk bir gelirden vazgeçildiğini, yabancılar nezdinde yine güvenirliğimizin sorgulanacağını, mobil iletişim şirketlerinin bu konuda bugüne kadar yaptığı çalışmaların heba olduğunu, 4G teknolojisine yönelik başta telefon olmak üzere ekipman siparişlerinin elde kaldığını vs. bir tarafa bırakalım. Bu aşamaya nasıl gelinmiş olabileceğinin izlerini sürmeye çalışalım.
İLK KURŞUN ÖGE’DEN
Aslında 4G ihalesiyle ilgili gariplik geçen hafta Savunma Sanayii Müsteşar Yardımcısı Orhan Öge’nin sözleriyle başladı. Öge, yerli 4G Haberleşme Teknolojisi Geliştirme Projesi ‘ULAK’ kapsamında, GSM operatörleri ile yapılan işbirliği mutabakatının imza töreninde konuştu. Öge, başta GSM operatörleri olmak üzere tüm sektör temsilcilerinin gözlerinin içine bakarak aynen şunları söyledi: “2008 yılından bu yana teknoloji üretmeyen Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’na (BTK) birilerinin hesap sorması gerekiyor. Ben de soruyorum. Başbakanı dinleyip yabancı ajanslara servis etmeyi becerdiler. BTK bunda çok başarılı oldu. BTK’nın sadece tabelası var içi yok. Şu anda dinlemelerde mobil baz istasyonu kullanıyorlar. Kriptolu telefonun anlamı yok. Şebeke kriptolu olmalı. Biz kriptolu şebeke yapıyoruz. Türkiye’de kriptolu network yok. Bundan BTK’nın hiç haberi yok. Kimse vatan hainliği yapmasın. Türkiye’de gizli bir el var, bir lobi var. Barselona’daki GSMA Zirvesinde Türk yetkililerden hiçbiri Türkiye’de 4G lisansının verileceğini bilmezken yabancılar bunun verilebileceğini söyledi. İhale tarihinin öne alınması tamamen yerli üreticiye engel olup yabancıyı destekleme amaçlı.”
Halef-selef önceki gece ekonomi basınına beraber bir yemek verdi. Çoğunlukla neşeli geçen gecede zaman zaman hüzünlü anılar da paylaşıldı.
“1976 yılında master yaptığım ABD’den Türkiye’ye döndüm. Önüme iki iş fırsatı çıktı. Dayımın arkadaşı Ahmet Özköseoğlu’nun şirketinin modern fırınların imali için mühendise ihtiyacı vardı, çağırdılar. Arkasından Robert Kolej’den arkadaşım Albert Elhedef’in teklifi geldi. Otosan’da makine mühendisiydi. İşten ayrılmaya karar vermişti. Şefi işten ayrılmasını yerine uygun birini bulma şartıyla kabul etmiş. Albert ‘Boş ver fırını. Otosan’a gel kamyon yaparsın’ dedi. Benim Koç Ailesi’ne katılma hikayem işte böyle başladı.” Bu sözlerin sahibi Koç CEO’su Turgay Durak. Daha doğrusu önceki akşam bu sözleri söylediği sırada hala CEO’ydu. Durak dün yapılan genel kurulla birlikte görevini Arçelik A.Ş.’nin Genel Müdürü Levent Çakıroğlu’na devretti.
KADERİMİZ BERABER
Hürriyet’in gündeme getirdiği ‘kara liste skandalı’ haberi sonrasında BDDK Başkanvekili Ünal’ın bizzat TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nu aradığı öğrenildi. BDDK, listeleri ciddiye alıp bazı firmaların kredilerini bloke eden bankalar olduğu iddialarını araştırıyor.
TÜRKİYE’nin dört bir tarafına virüs gibi yayılan ve aslında ekonomik durumu iyi olan şirketleri, sektörleri hatta illeri batık ilan eden kara listeler Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun da gündemine girdi. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu haftasonu Kartepe’de yapılan Ekonomi Zirvesi sırasında kara listeyle ilgili detayları Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkan Vekili Mutalip Ünal ile paylaştığını söyledi. Hisarcıklıoğlu’nun bu sözleri sonrasında bir araştırma yaptım.
BDDK’ya yakın kaynaklardan aldığım bilgiye göre BDDK Başkan Vekili Mutalip Ünal geçen hafta Hürriyet’te ‘Kara liste skandalı’ başlığı ile yayınlanan yazının hemen ardından bizzat TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nu aramış, Hisarcıklıoğlu geçen hafta Hürriyet’e verdiği demeçte firmaları zor duruma sokan kara listeleri bazı bankaların ciddiye aldığına dikkat çekmiş ve BDDK’yı göreve çağırmıştı. Bir firmanın sanal alemde el altından yayılan bir kara listeyle zor duruma düşürüldüğünü belirten Hisarcıklıoğlu, “Ne yazık ki bir bankamızın o ildeki şubesinin müdürü bu asılsız kara listeyi ciddiye alıp firmanın bankaya daha vadesi gelmemiş bir ödemesi için hesaplarını bloke ediyor. Böyle bir şey olur mu? Bu ne vicdansızlıktır. Buradan bankalara da sesleniyorum. Bu dedikodulara ve kara listelere itibar etmeyin. Yoksa kendi ayağınıza da kurşun sıkmış olursunuz. Tüm bankaları da uyarıyorum. Bu konuda lütfen gerekli duyarlılığı gösterin. Bu tür uygulamaların devam etmesi halinde Hükümetten ve BDDK’dan bu bankalar hakkında yasal tedbir alınmasını isteyeceğiz” demişti.
Mutalip Ünal, Hisarcıklıoğlu’na konuyla ilgili detayları paylaşmaları halinde üzerlerine düşen birşey varsa yapacaklarını belirtmiş. Hisarcıklıoğlu’nun kara listeleri ve banklarla ilgili detayları BDDK’ya gönderdiğini belirten kurum kaynaları, “TOBB’dan kısa bir not geldi. Ancak BDDK’ya şu ana kadar somut bir şikayet gelmedi, bu yüzden henüz bir adım atılmadı. Ancak bu adım atılmayacağı anlamına gelmiyor” diye konuştu. Konuyla ilgili ulaşmaya çalıştığımız Mutalip Ünal’dan ise bir geri dönüş olmadı.
SÖZLEŞME GEÇERLİDİR
Sektörleri ve illeri de hedef alan listeleri ciddiye alan iş çevreleri bu firmalarla alışverişi kesiyor. Bankalar da işi kredi çağırmaya kadar vardırıyor.
İddiaları doğrulayan TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu “Cumhuriyet Savcılarına çağrı yapmak istiyorum. Kendi illerinde ortaya çıkacak bu tür kara listeler hakkında lütfen gerekli hukuki işlemleri başlatsınlar. BDDK da bankalarla ilgili yasal tedbir alsın” dedi.
TIKIR tıkır çalışan bir firmanın sahibisiniz. Kur çalkantısı, piyasalardaki zorluklara rağmen işlerin normal seyrinde ilerliyor. Ama o da ne? Bankanızdan sürpriz bir çağrı alıyorsunuz: “Kredinizi hemen geri ödemenizi...”
Ya da sürekli mal aldığınız bir tedarikçiden aniden, “Kusura bakmayın bu kez vadeli mal veremeyeceğiz” sözlerini duyuveriyorsunuz. Sonra bir başkasından, diğerinden... Ne oluyor diye işin peşine düştüğünüzde acı bir gerçekle karşılaşıyorsunuz. Size aniden sırt çeviren bankanız ya da iş çevreniz ‘adınızın batanlar listesinde olduğunu’ ya da ‘iflas listesine’ girdiğinizi söylüyor.
Türkiye’nin dört bir tarafı son günlerde böyle bir tablo ile sarsılıyor. Nereden çıktığı bilinmeyen bir yapı bazen firmaları, bazen sektörleri bazen de illeri hedef alarak gerçek dışı kara listeler yayınlıyor. batan....’lar@aol gibi web adreslerinden iş dünyasındaki kritik şirketlere ve bankalara postalanan listeler, sosyal medyadan da paylaşılıyor.